Kültür Sanat

10 SORUDA MANİSALI YAZARLARLA SÖYLEŞİLER

İsmail Aybey’in Röportajı

Abone Ol

“Hikayesi olmayan hayat yoktur, hikayesi yazılmayan hayatlar vardır”

Yazarlar için yazmak bir tutku, bir aşk, bir yaşama savaşıdır. Her yazarın yazmak için farklı bir amacı olsa da yaşamak, hayatta kalmak, delirmemek için yazanlar da vardır. Sait Faik ABASIYANIK, “Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım” demiştir. Yazarların beklentileri ise okunmak ve anlaşılmaktır. Ben de Manisalı Yazarlarla bir röportaj dizisi başlatmak istedim. 10 soru halinde yayınlanacak röportajlar ile hem yazarımızı hem de bize kazandırdıkları eserleri tanıma imkanı bulacağız. Bu yolculukta ilk konuğumuz Yazar Ahmet ÇAÇUR oldu. Onu, yaşanmış bir hayat hikayesi olan ikinci kitabı “Musa” ile tanıdık aslında. Her zaman yaşanmışlıkların edebiyatımızda ayrı bir yeri vardır. Bu yaşanmış hayat hikayesini bize kazandırdığı için kendisine teşekkür ediyorum ve lafı fazla uzatmadan röportaja başlamak istiyorum.

1-Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ahmet ÇACUR kimdir?

1964 yılında Gördes Kayacık’ta dünyaya geldim. Ailemin tek çocuğuyum. İlkokulu Kayacık ilkokulunda okudum. İlkokulu bitirdikten sonra çok okumak istememe rağmen ailemin ekonomik durumu müsait olmadığı için ortaokula başlayamadım. Aradan iki yıl geçmişti ki, 1979 yılında Gördes-Kayacık’ta ortaokul açılınca ortaokula başladım. Lise birinci sınıfı Saruhanlı’da akrabamın desteği ile okudum. Lise ikinci ve üçüncü sınıfı yine Akhisar’daki akrabalarımın yardımı ile okudum. Annemin sağlık sorunlarının olması, babamın tarla işlerinde tek başına kalması, Üniversite okumamı imkânsız hale getirmişti. Üniversite okuma hayalimi bir kenara bırakıp, tütün tarlasına döndüm. Yıllar sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Bölümünden İktisat Fakültesini bitirdim. Askerlik sonrası evlendim.  İlk çocuklarım ikizler dünyaya geldi. Erkan ile Ercan ve sonra Nazım dünyaya geldi. Otuz dört yaşına kadar tarım ve hayvancılıkla uğraştım. 1999 yılında gerçekleşen Devlet Memuru Sınavına (DMS) girdim. Memuriyet hayatım, dördüncü personel alımlarında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesine atamam ile başlamış oldu. Cerrahpaşa’da üç yıla yakın süre hastabakıcı kadrosunda görev yaptım. Üç yılın sonunda Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesine tayinimi aldırdım. Halan görevimi Tıp Fakültesinde idari personel olarak sürdürmekteyim.

2-Yazmaya nasıl başladınız?

İlkokul yıllarından itibaren kitap okumaya karşı büyük bir özlem vardı içimde. Kayacık’ta kitaba ulaşmak benim için hiç kolay değildi hatta imkânsızdı. Çevremde kitap okuyan hiç kimse yoktu. Kitaba ulaşmam lise yıllarında mümkün oldu.  Okuduğum her kitap yaşamış olabileceğim başka bir hayatı yaşama şansı sundu bana. Farklı seçimler yapmış olsaydım nasıl bir hayatımın olabileceğini gösterdi. Yıllar içerisinde çantamda bir kitap, not almak için defter ve kalemi hep yanımda taşıdım. Otuz dört yaşına kadar yaşadığım kasabada, çevremdeki insanların toprakla mücadelesine tanıklık ettim.

3-İlk kitabınız “Toprağın İnsanları” ile Anadolu insanının yaşantısını anlattınız. Bu kitaptan bahsetmek ister misiniz?

Kasabada yaşayan yaşlıların geçmişe dair anlattıkları hikayeleri can kulağı ile dinledim. Yüz yılardır süre gelen kendi yalnızlığını, kendi çaresizliğinde yaşayan kasaba halkının hikayesini yazmaya karar verdim. Otuz dört yaşına kadar yaşadığım Gördes-Kayacık Kasabası halkına ve ekip biçtiğim toprağıma ve anneme, babama vefa borcumu ödemek için yazdım Toprağın İnsanlarını.

4-Son kitabınız “Musa” ile ilgili konuşmak istiyorum. Küçük yaşta yetim kalan Musa’nın hikayesi yaşanmış bir olay. Siz Musa’yı kimden duydunuz? Kitaba konu olan Musa’yı anlatır mısınız?

Musa kitabında anlatılan hikâye gerçek olayların anlatıldığı, bire bir yaşanmış olaylar örgüsüdür. Musa’nın hikayesini ilk olarak rahmetli babamdan dinledim. Babam bu hikâyede geçen olayların içerisinde yer almıştı. Firari olan Musa’nın bir geceyi babamın tarla evinde geçirmesi, akabinde jandarmanın tarla evine baskın düzenlemesi, Musa’ya yardım etti diye günlerce babamın Jandarmanın işkencesine maruz kalması… Yıllar sonra Akhisar’a bağlı Yeğenoba mahallesinden Cengiz Tire’den Musa’nın Yetim Musa’dan Katil Musa’ya uzanan hikayesini tekrar dinlediğimde Musa’nın hayat hikayesini yazmaya karar verdim. Olay Akhisar’a bağlı Yeğenoba köyünde geçiyor. Yeğenoba küçük bir yerleşim yeri ve köyde yaşayanların çoğu birbirine akraba. Herkes birbirini tanıyor. Musa, çocuk yaşta babasının hastalanıp ölmesi sonucu yetim kalıyor. Yetim Musa annesi ile yaşama tutunmaya çalışırken, on beş yaşında Muhtar Sefer’i öldürmek zorunda kalması ile gelişen olaylar… İkinci Dünya Savaşı yıları Yeğenoba’da yaşayanlar yokluğun ve yoksulluğun çaresizliği içerisinde kendi dertleri ile uğraşırlarken, Musa da kendi hikayesini yaşıyordu. Beş cinayetin ardından yedi yıl süren firari geçen günlerin ardından adalete teslim olan Musa haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe karşı direnmişti. Onu derinden etkileyen ise uğradığı haksızlığın, zulmün ve adaletsizliğin karşısında Yeğenoba halkının ölen Muhtar Sefer’in kardeşi ve oğlundan korktukları için susmayı tercih etmeleri, Musa’ya reva görülen haksızlığı ve adaletsizliği görmezden gelmeleriydi.

5-Hikayenin kahramanı Musa’nın sonu nasıl oluyor?

Uzun yıllar cezaevinde kalan Musa, cezaevinden çıkınca Akhisar’a yerleşir ve ömrünün geri kalanını Akhisar’da tamamlar. Musa bu dünyadan göçtüğünde sene 1986’dır.

6- “Musa” kitabının yayınlanmasından bu yana okuyuculardan ne tür tepkiler aldınız?

Okuyucularımdan hep olumlu geri dönüşler aldım. Musa’da anlatılanın gerçek bir hayat hikâyesi olması okuyanları etkilemişti. Burada şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum. Musa’nın hikayesinin daha güçlü bir hikâye haline getirilemez miydi? Okuyucularım arasında bu soruyu soranlar oldu. Gerçek bir hayat hikâyesinin aslına sadık kalmak istediğim için olayları kurgulamadan olan haliyle yazmayı tercih ettim.

7-“Musa” kitabınızda sizi en çok etkileyen olay ne oldu?

Musa kitabında beni en çok etkileyen olay, Musa’ya yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle iki hafta boyunca jandarmanın işkencesine maruz kalan babamın “intihar etmeyi bile düşündüm” demesiydi.

8-Kitabı okuyan birisi olarak, Yetim Musa’dan Katil Musa’ya uzanan bu yaşanmış hayat hikayesi tam bir film olacak nitelikte diye düşündüm. Bu kitabınızın, ya da Musa’nın hayatının film olmasını ister miydiniz?

Elbette isterdim. Anadolu’nun birçok köyünde, kasabasında Musa’nın hayat hikayesi benzeri o kadar çok hikâye var ki…Maalesef günümüzde bu tür insan hikayelerini pek dikkate alan yok artık.

9-Yeni kitap çalışmalarınız var mı hocam?

Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Gördes-Kayacık ile ilgili bir çalışmam var. Kayacık’ın tarihi, doğası ve kültürünün anlatıldığı bir kitap olacak. Hazırlıklara başladım. Tamamlandığında yayınlanacak.

10-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Siz de taktir edersiniz ki hikayesi olmayan hayat yoktur, hikayesi yazılmayan hayatlar vardır. Bende hikayesi yazılmayan hayatların hikayesini yazmak için kelimelerin peşine düşmeye devam edeceğim. Son olarak bir noktayı daha değinmek istiyorum. Biz bağımsız yazarlar, en büyük sıkıntıyı kitaplarımızı okuyucuyla buluşturmakta yaşıyoruz. Benim isteğim gerek yerel yönetimlerin gerekse kurumların o şehrin bağımsız yazarlarına destek olmaları. Okuyucumuzu bir yerlerde hep bekliyor olacağız. Oğuz Atay’ın dediği gibi“Ey okuyucu ben buradayım, sen neredesin?”