Tüm gücünle karartırsın bütün aydınlıkları. Umudunu yitirip kızamazsın bu düzene. Hep bir ışık doğsun istersin karanlık gecene hep bir ümit beklersin tüm benliğinle gelmeyeceğini bile bile.
Hayatın uçsuz bucaksız denizinde boğulursun bir adım kala ölümüne. Ölümden bahsediyorum çünkü öldüğümüzü hissederiz kimi zaman duygularımızın kimi zaman bakış açımızın...
Kapanırız içimize, oysa söylenmemiş ne çok cümle vardır ne çok kelimeyi yitirmişizdir kalpten dilimizin ucuna gelmeye yeltenen o sihirli yolda...
Hani hep derler ya söyleme sevdiğini karşındaki egosuyla savaşmasın diye! Belki de söyleyemediğimiz için yitirdik ümitlerimizi. Ya da söyledik ama yine kayboldu saç teline dokunan o eller yine gözbebeklerini büyüten o dipsiz güzellikler...
O çok övündüğümüz sevgimiz var ya içimizde, hep ona harcattık tüm gelen hesapları. Karşılıksız dedik tutarsız davrandık ama bedelini hep ağır ödedik ve hep yükledik tüm ağırlığı sevgimizin sırtına.
Peki ne oldu ne kadar kazançlı çıktık şimdi akla gelen ilk soru ne? Çıkarsız, sorunsuz ve ne kadar bencil olmadan sevebildik...
Neden hep suçladık yüreğimizi, mantığımıza savaş açtık çoğu zaman.Haklı sebeplerimizde vardı oysa ki peki ya sonra? Hiç düşünmedik bedelini harcadık başka umutlarda hem de hiç gözünün yaşına bakmadan...
Bir kere alıştık mı yalnızlığa boylu boyunca uzandık derin karanlığımıza. Korktuk sevmekten ve hiç umursamadık kalbimizin eksilen tarafını...
Hummasızca unutmaya çalıştık seven ve sevilen benliğimizi..Yok olduk dipsiz bir kuyuda. Eşit olmayan kristalleşmiş bir hatıra yığınının tepesine hapsolduk. Bu kadar kalabalığa rağmen yine de yalnız kalabiliyor olmamızla övünür olduk. Halbuki ne çok şey olduk iyi ya da kötü ama hep eksik kaldı yaşanmışlıklar ya silindi parmak uçlarımızla ya da kazındı tırnaklarımızın arasına acıtarak...
Ama unutulmayla lanetlendik çoğu zaman geçmişin acımasız gün geçtikçe kabuk tutan neşter yarasında.. Yalnızlığımızla
çoğalmaya itildik ve unutulduk. Şakası olmadı hiç hafızamızın aslında. Bıçağın ucunda kaldık ve ne yazıktır ki insan unutan ve unutulmaya mahkum olan kaldı...