AK Parti kuruluş yıl dönümünü kutlarken sert esen değişim rüzgarlarına şahit olduk. Partinin ve Manisa'nın ağır abisi Bülent Arınç'ın "kangren olan uzuvları keseceğiz" ifadesi ve Erdoğan'ın dün konuşmasında kullandığı ifadelere bakılırsa, aslında AK Parti tehlikenin farkında.
Değişim konusunda herkes hemfikir gibi duruyor. Ancak değişmek yeterli mi sorusunun cevabı mantıklı, sağlam bir analize muhtaç.
Aslında çok basit bir mantık yürüten herkes bu analizi yapabilir.
Hiç uzatmadan söyleyeyim.
AK Parti'nin değil ekonominin değişmesi gerekiyor.
Çünkü ana mevzu, baş sorun, asıl mesele ekonomi, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı. Yoksa parti teşkilatlarını, üyeleri istediğiniz kadar değiştirin. Bunun işe yaramadığını son yerel seçimde görmedik mi?
AK Parti özellikle büyükşehirler başta olmak üzere birçok ilde yeni isimlerle, yeni adaylarla yerel seçime girdi, sonuç!
Yani onca emek bir ekonomi bakanının uyguladığı sıkı para politikası nedeniyle adeta çöpe gitti. Onca yapılan seçim çalışması hiçbir işe yaramadı. Çünkü vatandaş AK Parti'yi yüceltirken de ekonomiye bakmıştı, son seçimde CHP'yi birinci parti yaparken de ekonomiye baktı.
Hal böyleyken Eğer AK Parti eski gücüne kavuşmak istiyorsa Bülent Arınç'ın tabiriyle kangren olan uzuvları keserek bunu başaramaz.
Mantık yürütelim....
Kangren olan uzuvları kesmeye kalksanız ne yapabilirsiniz?
Parti üyelerini mi, yönetimleri mi, hangi birini değiştireceksiniz. Diyelim ki değiştirdiniz. Yeni üyeler uzaydan gelmeyecek. Yeni başkanlar, yeni yönetimler melek olmayacağına göre...
Oysa AK Parti'nin oylarının tekrar toparlanması için bankaların kredileri düşürüp kullanıma açması, alışveriş ve ticaretin eski günlerine dönmesi ile zaten mümkün.
Evet bir cümlede ifade ettim. Bu kadar basit ama bunu yapmak tabii çok çok zor. Ve bu zorluk derecesi AK Parti'nin geleceğini tehdit ediyor.
Korkarım tek tehdit bu değil.
Geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz Instagram günlerce kapalı kaldı.
Instagram'ın kapatılmasına ben şahsen hiç kızmadım. Çünkü bir sosyal medya platformunun, gelenekleri olan köklü bir devlete; "ben istediğim gönderiyi silerim, istediğimi yayınlarım. Bu ülkede benim kurallarım geçerli" diyorsa ve yapılan resmi uyarıları affedersiniz hiçbir yerine takmıyorsa, birinin çıkıp buna "sen kim oluyorsun" demesi gerekiyordu.
Aslında yapılan bundan ibaret. Birkaç gün Instagram kapalı kaldı ve gördüğüm kadarıyla kimsenin de bir yeri eksilmedi.
Dedim ya ben bu yasağı destekledim. "Demokratik değil bu yasak" diyenler için de "asıl Instagram'ın bazı gönderileri silmesi, engellemesi demokratik değil" diyorum.
Yani demokrasi bir araç herkes işine geldi gibi kullanıyor. Ama bu işin ben ve benim gibi düşünenleri memnun etmesi, "Hükümet doğrusunu yaptı" anlamına gelmiyor.
Özellikle sonuçları bakımından...
Gençler, yeni nesil, Z kuşağı... Adına her ne derseniz... Instagram yasağı nedeniyle hepsi çok kızgın. Nedenlerine hiçbiri bakmıyor. Çok sabırsızlar ve sadece sonuç odaklı düşünüyorlar. Ve bu yasak AK Parti'nin gençler arasındaki oy yüzdesine bence çok olumsuz etki yaptı.
Bazen aldığınız kararın haklı sebepleri olsa bile sonuç aleyhinize olabiliyor.
Instagram yasağı süreci ile ilgili gördüğüm sosyal deneyin sonucu bu. Gençler; "neden bu yasak geldi acaba? Devletimizin hiç mi haklı tarafı yok?" diye bir ihtimalin peşine düşmedi. Sadece yasaklanmasına kızdılar.
Ve bir de şunu gördük...
Bu neslin ekmeğini, suyunu kesin ama internetine, ınstagram'ına, tiktok'una asla dokunmayın. Amasız, fakatsız çok kızıyorlar.
Geldiğimiz nokta bir yandan da çok düşündürücü.
Velhasıl durum bu.
AK Parti kendisini asıl besleyen damar olan ekonomiyi düzeltemediği sürece istediği uzvunu kessin sonuç alamaz.
Para mutluluk getirir mi bilmiyorum ama oy getirdiği kesin. Hal böyleyken değişim rüzgarları biraz beyhude...