Belki de girdik bile!
Yaklaşık 900 kilometrelik Suriye sınırında yeni gelişmelerin olacağı zaten bekleniyordu.
5 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Başbakanlıktan Suriye’deki bazı hedeflerin vurulduğu bilgisi geldi.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, durumun “çok çok tehlikeli” olduğu açıklamasını yaptı.
Nato, Türkiye’ye destek mesajları yayınladı.
Ankara oldukça hareketli, Meclis olağanüstü toplantıya çağrıldı.
Savaşa mı giriyoruz?
Belki de girdik bile!
**
Ortadoğu’nun haritasının değiştirilmek istendiği, bunun için ABD’nin yıllardır uğraştığı ortada olan bir gerçektir.
Yıllardır baba-oğul Esed orada duruyordu ve hiç bu kadar savaş tehlikesi kapımızı çalmamıştı.
Ne zaman ki Arap Baharı diye bir süreç başladı, gelişmeler ardı ardına geldi.
Domino taşı gibi bütün bölge ülkeleri yaşananlardan etkilenmeye başladı.
Ve sonunda tehlike kapımıza kadar dayandı.
Bu günlerde sıklıkla diplomasi uzmanlarını izleyeceğiz ekranlarda. ‘Şu sözleşmenin bu maddesine göre, bu uluslararası anlaşmanın şu yorumuna göre’ diye başlayan cümleleriyle bir dolu ahkam kesecekler.
Bugünlere nasıl gelindiğini, ‘komşularla sıfır sorun’ diye diye, sorunu sınırımızın sıfır noktasına kadar nasıl getirdiğimizi kimse sorgulamayacak.
Açıkçası endişeli bir bekleyiş bizi bekliyor.
Savaşın iyisinin, barışın kötüsünün olmadığını aklımızdan çıkarmadan, bizi yönetenlerin bizim için en doğrusunu yapmalarını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden açıkçası.
**
Öte yandan son gelişmeyle birlikte insanlar sosyal medyada düşüncelerini, duygularını aktarmaya başladılar.
Bir yandan son gelişmeleri izlerken bir yandan da internette yazılanlara bakıyordum.
#savasahayır etiketiyle twitter ortamında, son baktığımda birkaç saat içinde 10.000’e yakın tweet atılmıştı ve internet diliyle trend topic (TT) olmuştu.
Artık sanal dünya, gerçek dünyamızla iç içe yaşanmaya başladı ve oradaki dünyaya kayıtsız kalamıyoruz.
Biliyorsunuz, Arap Baharı’nın başlangıcında da sosyal medya çok etkili olmuştu.
İnsanlar, refleks icabı düşüncelerini hemen, anında aktarıyorlar.
Kimi Atatürk’ten alıntı yapmış, kimi Sartre’dan, kimi birçok atasözünden…
Kimi isyanını haykırmış, kimi çaresizliğini…
**
Aslında dünyada ve bölgemizde neler döndüğünün ve ne yapılmak istendiğinin hepimiz farkındayız.
Endişemiz de biraz bu yüzden.
Bu tweetlerden biri durumu ve endişelerimizi o kadar güzel yansıtmış ki, sayfalarca yazıp, ekranlarda saatlerce analiz yapmaya gerek yok, gerçeği tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. Ben de o tweeti alıntılayarak bu gerçek üzerine düşünmenizi öneriyorum:
“#savasahayır diyoruz çünkü iki Müslüman ülke savaşırken ağıtlar Türkçe, Kürtçe, Arapça olacak ama zafer çığlıkları İngilizce ve İbranice olacak!”