Yazsan olmuyor...
**
Her şeyden önce özgür değilsin.
Dünyanın cezaevlerinde en çok yazar barındıran ülkesinde yaşıyorsun.
Safların giderek keskinleştiği, hoşgörünün ve dinlemenin esamesinin okunmadığı bir ülkede kalem oynatıyorsun.
Fikirlerine göre değil dünya görüşüne göre tavır alındığın hatta yargılandığın bir medyada sesini çıkarmaya çalışıyorsun.
Kendi kendini sansürlemek zorunda kalan bir basın dünyasının içindesin.
Kutuplaşan ve kutuplaştıkça maalesef düşmanlaşan bir toplumda kendi fikirlerini açıkça ve özgürce dile getirmekten ürkülen bir ortamda yaşıyorsun.
Yazdıklarını yayınlanmadan defalarca gözden geçirmek, "acaba dediklerimin yanlış algılanmasına yol açacak cümleler var mı?" kaygısıyla kendi kendini sorgulamak zorundasın.
Çok şükür bizde olmasa da, patron yazdıklarıma kızar mı, onun çıkarlarına ters düşer mi korkusu da var elbet.
**
Yok mu sevgili Manisalı yazarlar?
Hanginiz veya kaçınız yazarken patronun düşüncesini zihninizin bir köşesinde hazırolda tutmuyorsunuz?
Bir de tepkilere göğüs germek var tabi...
Militanlaşmış, kör gözlerin, sağır vicdanların fütursuz yorumlarını, temelsiz eleştirilerini hatta kimi zaman hakaretlerini göze almak.
**
Yazmasan da olmaz...
Vicdanın yazmanı emrediyor.
İnsani reflekslerin yazma dürtülerini harekete geçiriyor.
Manisa ölçeğinde, Türkiye'nin ve dünyanın son 10-15 gündür baş gündemini meşgul eden bir konuda bizim sitenin yazarları dışında kimse cesurca görüşlerini yazamamışken (yazıp da görmediklerim varsa affetsinler) yazmamak olmaz!
Ama ben gezi olayıyla ilgili görüşlerimden ziyade daha önemli bir şeye değineceğim.
Gezi olayıyla ilgili Naime Simsaroğlu, peşi sıra 3 tane yazı yazdı. Her biri birbirinden değerli, cesur ve samimi yazılar.
Kendi penceresinden olayları anlamaya ve anlatmaya çalıştı.
Yazılarının okunma sayılarını isteyene gösterebiliriz. İddia ediyorum; Manisa'da köşe sahibi olanlar o okunma sayılarını rüyalarında göremezler!
Elbette beğenenler olduğu gibi tepki duyanlar da olacak.
Ama şu bilinsin ki, kimse bu siteyi kendi görüşünün uzantısı sanmasın!
Kendi ideolojik dünyasının yayın organı saymasın!
Bizim toplum şuna alıştırıldı; kendi görüşüne uygun gazeteyi veya internet sitesini takip eden okur, sadece kendisine uygun, görüşlerine paralel yazıları okuyor.
Her siyasal fikir kendi medyasını yaratmış, bu da zamanla fikir fanatizmine yol açmış. Bildiğiniz gibi ulusal medyanın neredeyse tamamı böyle. Hatta bazıları bugünlerde ne yapsalar yaranamıyorlar, çünkü güvenirliliklerini tamamen yitirdiler.
Ne yazık ki, yerel medyamızın da bundan pek farkı yok.
Manisa'da insanlar sokaklara dökülmüşken bizim basın bunu kaçıncı gün ve nasıl haber yaptı açın bakın.
Bizim sitemizin daha ilk günden bu olaya duyarlılık göstermesi, Naime Simsaroğlu'nun önce insan olarak sonra gazeteci kimliğiyle refleks göstermesi (Naime Simsaroğlu, Basın-Yayın Gazetecilik mezunudur sevgili okurlar, bazı sallama "misafir"lere duyurulur) doğal olarak Manisa basınında ezberleri bozmuştur.
**
Biz Manisa'nın Yeni Şafak'ı, Star'ı, Zaman' ı değiliz sevgili okurlar.
Ama Halk TV'si, Ulusal Kanal' ı da değiliz.
Sözcü'sü, Aydınlık'ı da değiliz.
Duruma göre pozisyon almaya çalışan NTV'si, CNNTURK'ü, Habertürk'ü de değiliz.
Bu sitenin ne siyasi bir görüşü vardır, ne de herhangi bir rant kaygısı.
Kimseye ve hiç bir kuruma da eyvallahı yoktur çok şükür!
Her gün on binlerce okurun takip ettiği bu yayın organının temel prensibi Murat Yalçın'ın hep yazdığı ve söylediği gibi; "objektif haber, özgür yorum" dur. Gücünü buradan almaktadır.
Bundan sonra da böyle olacaktır.
**
Son olaylarla ilgili benim görüşüne gelince, aslında ben daha olaylar tırmanmadan yazdım: 30 Mayıs tarihli yazımın başlığı "Bizi hiçbir köprü birleştiremeyecek" idi.
Son gelişmeler yazdıklarımı ne yazık ki doğruladığı için yeni bir şey ilave etmeyi düşünmüyorum. Meraklısı o yazıma bakabilir.
Son olarak şunu da belirteyim, en büyük dileğim hem ulusalda hem yerelde daha özgür ve hep özgür bir medya...