‘DARBENİN AYAK SESLERİ’ DEMİŞTİ AMA…

Abone Ol
15 Temmuz darbesinden tam 11 ay önce, 24 Ağustos 2015 tarihinde Ak Parti’nin en popüler yöneticilerinden Cüneyt Kamalşu gönderiyi paylaşıyor.
DİKKAT!
DARBE TEHLİKESİ…
ÇOK İNCE PLANLANMIŞ BİR DARBENİN AYAK SESLERİ.
ÇOK GEÇ OLMADAN MÜDAHALE EDİLMELİ.
Cüneyt Kamal, AK Parti Manisa teşkilatında sesini cesurca yükselten isimlerden biridir. Kimseye eyvallahı yoktur. Davasına da yürekten bağlıdır. Biraz da deli doludur. Bu mesajın çok da dikkate alınmaması bu deli dolu tarafıyla ilgili olabilir. Söyledikleri hafife alınacak gibi değildi çünkü. Çok vahim ifadeler, iddialar var. Üstelik yazdığı tarih 24 Ağustos 2015. Yanı darbeden 11 ay önce…
Bu ilginç gönderiyi detaylandırmak kaçınılmaz oldu artık. Birkaç gün önce Hürriyet Gazetesi’nde ilginç bir haber yayınlandı.
“Darbeyi bilen astrologlar”
Haberin muhteviyatında darbeyi daha önceden bilen astrologların görüşlerine yer verilmiş. Haberin spotu aynen şöyle; “15 Temmuz’da başımıza neyin gelmekte olduğunu ne siyaset bilimciler ne de derinlerde gezinen araştırmacılar söyleyebildi. İstihbarat teşkilatları, MİT uyudu... Ama onlar uyurken birileri gökyüzündeki yıldızlara bakıyordu.”
Okurken Kamal’ın haberlere de konu olan gönderisini hatırladım. Çünkü astrolojiyle pek ilgilenmem. Ama haber ikna ediciydi. Fakat şu “MİT uyudu... Ama onlar uyurken birileri gökyüzündeki yıldızlara bakıyordu.” şeklindeki cümleye itiraz etmezsem 11 ay önce çok net ve kesin ifadelerle uyarıda bulunan Cüneyt Kamal’ın hakkını yemiş olurum. Kamal bir astrolog değil. Ama öngörüsü net…Facebook’tan paylaştığı gönderide önce darbeye dikkat çekiyor. İkinci cümlede “Çok ince planlanmış bir darbenin ayak sesleri”ifadeleri var. Ve gönderinin finalinde en hayati vurgu var; “Çok geç olmadan müdahale edilmeli!” 
Ve maalesef…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en sinsi, en ince hesaplanmış ve en kahpe saldırısına maruz kaldı. O gece ya 20-30 yıl geriye gidecektik ya da yolumuza devam edecektik. Halk kararını vermişti, sokaktaydı.  Ama ve maalesefo gece sonrasındaki olaylarda 237 kişi şehit oldu. 2 bin 191 kişi yaralandı. Bugüne kadar 18 bin 699 kişi gözaltına alındı. 10 bin 137 kişi tutuklandı. Yaklaşık 60 bin memur açığa alındı.
Peki devlet darbe girişimini önceden bilmiş olaydı ne olurdu? İstihbaratın elinde FETÖ’ye mensup TSK’ya sızmış isimlerin listesi vardı. Yani darbe girişimi önenebilirdi. Ama önlenemedi. Devlet ağır hareket etti. Ya da kimse darbeye kalkışılacağına inanmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ı o gece önce Allah sonra da millet koruyorsa bir yerlerde bir eksiklik var demektir. Başbakan Binali Yıldırım’ın CNN Türk’te Hande Fırat’ın sorularını yanıtlarken verdiği samimi cevaplar gerçekten çok düşündürücü. Fırat’ın  “Yani gelinen noktada net yanıt alabildiniz mi? Hem Genelkurmaydan hem MİT Müsteşarlığından, Türkiye Cumhuriyeti’nin MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları Genelkurmay karargahında bir araya geliyorlar. Birtakım önemli tedbirler alıyorlar ama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bu konuyu eniştesi, Başbakanı da akrabası, eşten dosttan, korumalardan öğreniyor. Yani tüm bu noktada, üzerinden 15 gün geçti ama millet de bunu doğal olarak sorguluyor. Geldiğiniz noktada net yanıt alabildiniz mi?” şeklindeki soruya, Başbakan Yıldırım, şu yanıtı veriyor:
“Ben bunu Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanına sordum. ‘Yani bu nasıl olur’ dedim? ‘Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanın haberi yok. Tamam Genelkurmay Başkanının bilgisinin olması gayet doğal ama aynı zamanda Başbakana da söylemeniz gerekiyor çünkü siz Başbakana karşı sorumlusunuz bağlısınız.’ Tabii onun cevabını veremedi. Herhangi bir şey de söyleyemedi, doğrusu bu.”
Felaketin eşiğinden döndük!
Artık şu gerçek pekişti. Ülkemizin en önemli sorunu güvenliktir. Güvenliği sağlayabilmenin yolu da istihbarattan geçer. Eğer istihbaratınız zayıfsa bu boşluk suç örgütleri tarafından ya bombalı eylem, ya silahlı saldırı ya da darbe girişimi olarak doldurulabiliyor. Bunun en acı tecrübesini yaşadık.
Peki ya bundan sonra?  
Devletin içine her dönemde birileri sızmış ve kendi hegemonyasını kurmuştur. Devletin kurumları bir güç mücadelesine sahne olmuştur. Bu durumzaman zaman devletin bekasını tehdit etmiştir. Bunu önlemenin en adaletli yolu, sistemi “liyakat” gerçeğinin üzerine inşa etmektir.
Yapabilir miyiz bilmiyorum ama mecburuz artık.
Çünkü millet liyakatini 15 Temmuz gecesi ispatladı. Sıra artık devlette…