Yıllarca süren gelişi güzel yapılanmalardan sonra, illerimiz için kent estetik kurulu oluşturuldu. Geçte olsa, bu başlangıç ile, çirkin şehirleşmenin önüne geçilmeye çalışılıyor.
Bu günkü yazımda , camilerden bahsetmek istiyorum. Yeni yapılan camilerin eksiklikleri veya tarihi camilerimizin geldiği nokta incelenmelidir. Camilerimizin her gün estetikten biraz daha uzaklaştığını görüyoruz. Camilerimizin konularında uzman olmayan kişilerce iç dekorlarının yapılırken, ne kadar yozlaştıklarına şahit oluyoruz.
Yalnız, yeni yapılanlar camilerimizin değil, tarihi camilerimizin de güncel değişikliklerde gördüğü hasarlarla aslından her yıl uzaklaşmaktadırlar.
Yeni bir cami yapılıyor, hayatında hiçbir cami planına imza atmamış bir mimar arkadaş planını çiziyor. İç dizaynı bir ustaya bırakılıyor. Elektrikçi sonradan girip, yarısı sıva altı, yarısı sıva üstü bir çalışma yapıyor. Klima ve vantilatörler in yerleşmesi deseniz bir facia oluşturuyor. Minyatür ve çinilerin üzerlerine gelişi güzel asılan çerçeveler ve saatler onca güzel uğraşın üzerine limon sıkıyor. Hele de orta kubbeden sallanan şamdan veya içerlerine ampul konmuş eski mumluk tarzı aydınlatmalar sanki caminin olmaz da olmazı gibi sallanıyorlar. Halbuki, geçmişte zorunluluktan doğan bu aydınlatma sisteminin yerine tehlikesi olmayan ne güzel aydınlatma gereçleri geliştirildi.
Gösterişli olsun diye uğraşılan camilerimizin yapılarının bir kısmı, cumhuriyet devri yapılarına benzerken, bazı yerlerinde Osmanlı, bazı yerlerinde de Selçuklu mimari özelliklerini taşımaktadır. Son zaman da bunlara Arap, bilhassa da Mısır minare kültürü de eklendi. Oluşturulacak CAMİ ESTETİK KURULU, bu hataları ortadan kaldırır. Ayrıca konusunda uzman ustalar yetiştirilmesini de sağlar.
Özenle yaptığımızı zannettiğimiz, yeni camilerimizin dışına yapılan tuvaletler ise ayrı bir sıkıntı. İslamiyet’te cami de ibadet etmenin birinci şartı, abdestli ve temiz olmaktır. Maalesef, tuvaletlerimizin yapımında ve kullanımında gerekli özeni göstermiyoruz.
Aynı hataları, tarihi camilerde de görüyoruz. Isıtmak, soğutmak veya aydınlatmak için tarihi camilerimizi çivi ve kablo ile dolduruyoruz. Beşiktaş'ta, deniz kıyısında ki Sinan Bey camisinde sonradan eklenen kabloların çirkinliği gözümün hala önünde. Hele bir takvim asmak için, orta sütuna çakılan, 10 cm'lik çivi yıllardır aklımdan çıkmıyor.
Cami estetik kurulu oluşsa, bu çirkinliklerin önüne geçebilir. Hatta daha da önemlisi gerekli, gereksiz her yere cami yapılmasını bile engelliye bilir.
Bu hatalardan arınmış, mükemmel güzellikte yeni yapılan camilerimiz elbette bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Malatya, Darende de Somuncu Baba külliyesi içinde yapılan camidir. Bu camiyi yapanlardan ve yaptıranlardan Allah razı olsun. Bu cami yapılırken ısıtmada , aydınlatmaya , havalandırmadan, ulvi havaya her şey önceden düşünülmüş. İnsan içine girince, içini manevi bir hava kaplıyor. Bu gibi özenle yapılmış camilerimizin sayısını arttırmalıyız.
Bu yazının konusu olmasa da, bahis Diyanet’ten açılınca aklıma takılan birkaç konuyu da sütunuma taşımak istedim.
Diyanet İşleri Başkanlığının, birinci görevinin dini konularda çok başlılığı ortadan kaldırmak olduğunu düşünüyorum. Bir Müslüman olarak, Başkanlığın ilgili dairesinin namaz vakitleri tespiti bizim için önemlidir. Bu günlerde bazı radyolarda konuşan kişilerin, bazı namaz vakitlerinin, yanlış tespit edildiğini konuşmaları ortadan kaldırılmalıdır. Bilhassa ramazan ayında sabah namazı, normal zamanlarda ikindi namazı için çıkarılan söylentiler, vatandaşın canını sıkmaktadır. İlgili yüksek kurul, yeniden değerlendirme yapmalı , ülke ona uymalıdır. Yoksa, dini konularda çok başlılık bizi çıkmaza, oradan da kaosa götürür.
Cenaze namazı kılınacak camilerde ki dağınıklık da ortadan kalkmalıdır. Bazı camilerimiz de cenaze namazı öncesi tespih çekilmesi, bazılarında çekilmemesi de yanlış bir uygulamadır. Bir ilde cenaze namazı öncesi tespih ya çekilmeli ya da çekilmemelidir.
Farklı bir uygulama da, bazı ilerimizde Cuma namazının farzdan sonra, kılınan 4 rekat sünnet namazının ardından duaya geçilmesi, bazı illerimizde farzdan sonra 10 rekat namaz kılınmasıdır. Bu farklı uygulamalar da ileride çok başlılığa sebep olabilir. Bu ve bunun gibi konularda Diyanet İşleri Başkanlığı çok başlılığı ortadan kaldıracak konularda çalışmalar yapmalıdır.
Her cemaatin dini konularda farklı uygulama yapması, devlet olma kimliğimize de zarar verir…
Bu günkü yazımda , camilerden bahsetmek istiyorum. Yeni yapılan camilerin eksiklikleri veya tarihi camilerimizin geldiği nokta incelenmelidir. Camilerimizin her gün estetikten biraz daha uzaklaştığını görüyoruz. Camilerimizin konularında uzman olmayan kişilerce iç dekorlarının yapılırken, ne kadar yozlaştıklarına şahit oluyoruz.
Yalnız, yeni yapılanlar camilerimizin değil, tarihi camilerimizin de güncel değişikliklerde gördüğü hasarlarla aslından her yıl uzaklaşmaktadırlar.
Yeni bir cami yapılıyor, hayatında hiçbir cami planına imza atmamış bir mimar arkadaş planını çiziyor. İç dizaynı bir ustaya bırakılıyor. Elektrikçi sonradan girip, yarısı sıva altı, yarısı sıva üstü bir çalışma yapıyor. Klima ve vantilatörler in yerleşmesi deseniz bir facia oluşturuyor. Minyatür ve çinilerin üzerlerine gelişi güzel asılan çerçeveler ve saatler onca güzel uğraşın üzerine limon sıkıyor. Hele de orta kubbeden sallanan şamdan veya içerlerine ampul konmuş eski mumluk tarzı aydınlatmalar sanki caminin olmaz da olmazı gibi sallanıyorlar. Halbuki, geçmişte zorunluluktan doğan bu aydınlatma sisteminin yerine tehlikesi olmayan ne güzel aydınlatma gereçleri geliştirildi.
Gösterişli olsun diye uğraşılan camilerimizin yapılarının bir kısmı, cumhuriyet devri yapılarına benzerken, bazı yerlerinde Osmanlı, bazı yerlerinde de Selçuklu mimari özelliklerini taşımaktadır. Son zaman da bunlara Arap, bilhassa da Mısır minare kültürü de eklendi. Oluşturulacak CAMİ ESTETİK KURULU, bu hataları ortadan kaldırır. Ayrıca konusunda uzman ustalar yetiştirilmesini de sağlar.
Özenle yaptığımızı zannettiğimiz, yeni camilerimizin dışına yapılan tuvaletler ise ayrı bir sıkıntı. İslamiyet’te cami de ibadet etmenin birinci şartı, abdestli ve temiz olmaktır. Maalesef, tuvaletlerimizin yapımında ve kullanımında gerekli özeni göstermiyoruz.
Aynı hataları, tarihi camilerde de görüyoruz. Isıtmak, soğutmak veya aydınlatmak için tarihi camilerimizi çivi ve kablo ile dolduruyoruz. Beşiktaş'ta, deniz kıyısında ki Sinan Bey camisinde sonradan eklenen kabloların çirkinliği gözümün hala önünde. Hele bir takvim asmak için, orta sütuna çakılan, 10 cm'lik çivi yıllardır aklımdan çıkmıyor.
Cami estetik kurulu oluşsa, bu çirkinliklerin önüne geçebilir. Hatta daha da önemlisi gerekli, gereksiz her yere cami yapılmasını bile engelliye bilir.
Bu hatalardan arınmış, mükemmel güzellikte yeni yapılan camilerimiz elbette bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Malatya, Darende de Somuncu Baba külliyesi içinde yapılan camidir. Bu camiyi yapanlardan ve yaptıranlardan Allah razı olsun. Bu cami yapılırken ısıtmada , aydınlatmaya , havalandırmadan, ulvi havaya her şey önceden düşünülmüş. İnsan içine girince, içini manevi bir hava kaplıyor. Bu gibi özenle yapılmış camilerimizin sayısını arttırmalıyız.
Bu yazının konusu olmasa da, bahis Diyanet’ten açılınca aklıma takılan birkaç konuyu da sütunuma taşımak istedim.
Diyanet İşleri Başkanlığının, birinci görevinin dini konularda çok başlılığı ortadan kaldırmak olduğunu düşünüyorum. Bir Müslüman olarak, Başkanlığın ilgili dairesinin namaz vakitleri tespiti bizim için önemlidir. Bu günlerde bazı radyolarda konuşan kişilerin, bazı namaz vakitlerinin, yanlış tespit edildiğini konuşmaları ortadan kaldırılmalıdır. Bilhassa ramazan ayında sabah namazı, normal zamanlarda ikindi namazı için çıkarılan söylentiler, vatandaşın canını sıkmaktadır. İlgili yüksek kurul, yeniden değerlendirme yapmalı , ülke ona uymalıdır. Yoksa, dini konularda çok başlılık bizi çıkmaza, oradan da kaosa götürür.
Cenaze namazı kılınacak camilerde ki dağınıklık da ortadan kalkmalıdır. Bazı camilerimiz de cenaze namazı öncesi tespih çekilmesi, bazılarında çekilmemesi de yanlış bir uygulamadır. Bir ilde cenaze namazı öncesi tespih ya çekilmeli ya da çekilmemelidir.
Farklı bir uygulama da, bazı ilerimizde Cuma namazının farzdan sonra, kılınan 4 rekat sünnet namazının ardından duaya geçilmesi, bazı illerimizde farzdan sonra 10 rekat namaz kılınmasıdır. Bu farklı uygulamalar da ileride çok başlılığa sebep olabilir. Bu ve bunun gibi konularda Diyanet İşleri Başkanlığı çok başlılığı ortadan kaldıracak konularda çalışmalar yapmalıdır.
Her cemaatin dini konularda farklı uygulama yapması, devlet olma kimliğimize de zarar verir…