Nazım Hikmet soruyordu ya Abidin Dino'ya; "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?" diye...
Mutluluğun değil ama kusursuzluğun resmini yapan daha doğrusu yapmaya çalışan bir ressam var. Üstelik gerçek bir ressam da değil bir roman kahramanı. Aslında roman bile değil çünkü eser sadece 35 sayfa!
Yazarı dev Fransız yazarı Balzac...
Balzac deyince ilk akla gelen kitaplardan biri Vadideki Zambak'tır büyük olasılıkla. Sonra Goriot Baba ve diğerleri gelir. Oysa 85 roman yazmış, 50'ye yakın roman taslağını bitiremeden ölmüş usta yazarın bütün kitaplarından daha çok etki yaratan bir eseri var: Gizli Başyapıt... Ya da 1940'lardaki ilk çevirideki adıyla Bilinmeyen Şaheser...
51 yıllık yaşamına sığdırdığı bunca eserde yarattığı 2000'den fazla karakterden çok daha büyük bir etki yaratıyor bu küçük hacimli eserin benzersiz kahramanı...
Kahramanın adı Frenhofer. Kusursuzluğu arayan bir ressam. Kusursuz ve mükemmel bir eser meydana getirmek onun için öylesine delice bir tutku haline geliyor ki bir kadını resmettiği tablosu üzerinde 10 yıl çalışıyor. Sürekli eklemeler yapıyor, her gün
yeni fırça darbeleri vuruyor tuvaline. Ve 'mükemmel' eserini kimselere göstermiyor, gözü gibi sakınıyor herkesten. Artık tuvaldeki kadın bir resim değil onun için sadece, onunla yaşayan biri...
Bir gün iki ressam arkadaşına resmi gösteriyor ve bir sürpriz bekliyor hem onu hem okurları...
Eser öylesine büyük bir etki yaratıyor ki yazımından yüz yıl kadar sonra Picasso hikayenin geçtiği söylenen Paris'teki eve yerleşiyor ve yaklaşık 20 yıl o evde yaşıyor.
Bugün o evin önünde mermer bir levha var ve Picasso'nun o evde kaldığı yıllar yazıyor. Picasso en önemli eserlerinden Guernica'yı o evde yapıyor. Frenhofer'in yaptığı resmin taslaklarını çiziyor, defalarca...
Kendini Frenhofer ile özdeşleştiren yalnız Picasso değil, ünlü ressam Cezanne de aynı derecede tutkuyla mükemmelliğin sırrını Balzac'ın eserinde arıyor.
Sadece 35 sayfalık bir hikaye üzerine kitaplar yazılıyor, filmler çekiliyor. Mükemmellik tutkusu Frenhofer ile özdeşleştiriliyor. Enis Batur'un da 'Frenhofer olmak' isimli bir kitabı var.
Balzac'ın eseri bir fenomen olmanın ötesinde bir 'mit' haline dönüşüyor. Picasso'nun o eve yerleşmesi bunun en büyük kanıtı. Sonuçta kitaptaki hiç bir şey yaşanmadı. Olay da Frenhofer de Balzac'ın hayal gücünün kağıda yansımasından başka bir şey değil. Ama etkisi inanılmaz oluyor.
Balzac öylesine üretken bir yazardı ki, o da bir tutkunun peşinden gitti. Bütün yapıtlarını Dante'nin eserine bir gönderme yaparak "İnsanlık Komedisi" adı altında toplamak istedi. Fakat geride taslak halinde kalmış 50 roman daha bıraktı.
Bu kadar çok ve nitelikli kitap yazmasına rağmen en küçük hacimli kitabı en büyük etkiyi yarattı. Bu etki de ölümünün üzerinden 150 yıl geçmesine rağmen artarak devam ediyor.
Can Yayınları'dan yayınlanan "Gizli Başyapıt"ın çevirisini yapan Samih Rifat yazdığı önsözün sonunda "Bu eseri ilk kez okuyacak olanları kıskanıyorum." diyor. Ben de ona katılıyorum.
Okudukça insan "Balzac'a boşuna romanın Shaekspeare'i dememişler" diye düşünüyor...
*Balzac, Gizli Başyapıt, Çeviri: Samih Rifat. Can Yayınları.