Eminim haberi okuyan, gelişmeleri takip eden herkes aynı acıyı, korkuyu, şaşkınlığı yaşamıştır.
Cinayet ilk ortaya çıktığında kimse ne olduğunu anlayamadı. Çünkü asansörde anne ve kızının cansız bedeni bulunuyor ve ölüm sebepleriyle ilgili herhangi bir açıklama 2 gün boyunca yapılmadı. Belki de kaçan katilin yakalanması için bu yöntem seçildi. Ki doğru da yapıldı. Çünkü haberler yayınlandığında cani komşu önce İzmir oradan da Ankara’ya doğru yol alıyordu.
Kamuoyuna esrarengiz cinayet olarak yansıyan olayda cinayet zanlısı aslında olaydan sonra tespit edilmişti. Çünkü komşu yoktu ortada. Birdenbire yok olunca zaten bütün şüpheleri üzerine çekmişti.
48 yaşındaki Devrim Güler ve henüz 18’ine girmiş kızı Doğa Etyemez gözyaşları arasında Salihli’de toprağa verildi.
Ailenin yakınları, mahalleli ve cenazeye katılanlar büyük şok ve üzüntü içinde anne ve kızını son yolculuğuna uğurladı.
Katil komşu Atalay Yüksel ise polisin inanılmaz takibi sonrası Ankara’da yakalandı. Paketlenip Salihli’ye getirilen cani, suçunu itiraf etti.
İfadesini okurken kanım bir kez daha dondu!
“Kızı Doğa’nın bu olayı öğrenmesi üzerine eve çıktım ve tartışmaya başladım. Tartışma sonucunda Doğa’yı telle boğarak öldürdüm. Bu olay 01.30 sırlarında yaşandı. Ben bu arada evde bekledim. Yaklaşık 2 saat sonra Devrim Güler eve geldi. Sonra onu da telle boğarak öldürdüm. Olay apartmanın ikinci katında yaşandı. Olaydan sonra her ikisinin de cesedini asansöre koydum ve asansörü 4’üncü kata gönderdim. Sonra sabah bilet alarak trenle önce İzmir’e, ardından yine bilet alarak uçakla Ankara’ya gittim”
Ev alma komşu al sözünün en acı ispatı!
Anne ve kızını öldüren caninin yöntemi size tanıdık gelmedi mi? Hepinizin gözünde canlanmıştır o an. Bilinç altına nerden girmiş olabilir sizce. Katil komşu cebine teli koyup yukarıya çıkıyor. Telle boğup etkisiz hale getirdikten sonra diğer kurbanını bekliyor.
Bu görüntüyü çok da film veya dizi izlemeyen birisi olarak onlarca defa gördüm.
Hemen hemen her dizide silahlı insanlar, çeteler, mafya tipler, çeşitli yöntemlerle öldürülen insanlar ve daha neler neler…
Ekran; şiddeti, cinayeti, hatta hunharca öldürmeyi normalleştirdi. Öldürmek gayet sıradan bir durum haline dönüştü.
O dizilerin bir de gerçek olanları var. Müge Anlı ile Tatlı Sert, Didem Arslan Yılmaz'la Vazgeçme, Esra Erol’da vs… İnanın diziler bu programlarda yayınlanan olayların yanında yavan kalıyor. Hatta gerçekte yaşananlar daha ilgi çekici bir senaryoya sahip. Sıradan mahalle kavgalarını, çarpık ilişkileri, tv’ye çıkma ihtimali mümkün olmayan tipleri, yakın plan izletiyorlar. Çıkarıyorlar ekrana iki kavgalı aileyi, kavga ettiriyorlar. Horoz dövüşü sanki.
Adına da reyting diyorlar.
Az reyting alan program yayından kaldırılıyor.
Yemek programında bile yarışmacılar yemek yapmak yerine birbirlerini yiyorlar.
Yahu reytinginiz batsın.
Toplumun psikolojisini bozdunuz. E bir de bütün öldürme yöntemleri de detaylarıyla öğretilince ortaya görüşmemiş cinayetler, filmlere taş çıkartan senaryolar ve acı sonlar çıkıyor.
Bu ülkede ekonomik sıkıntılar, enflasyon, geçim sıkıntısı kadar saçma sapan kavga programları, mafya dizileri ve şiddet içerikli sahneler de toplumun psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor.
Ekran toplumun değil, toplum ekranın yansıması oldu.
Allah kötülerin şerrinden korusun korusun da… Çevremizde bu şer, ekranlarda o görüntüler döndüğü sürece başımız beladan kurtulmayacak.
Ve her cinayet her olay tanıdık gelecek bize. Önceden mutlaka izlediğimiz bir sahneyi andıracak. Çünkü olabilme ihtimali olan her türlü caniliği bize izlete izlete ezberlettiler.
Sonunda başardılar. Normal değiliz artık. Bu da yeni normalimiz…