Ağlayarak başladım bugün güne. Her sabahki gibi daha yüzümü yıkamadan telefonu elime alıp yeni günün yeni haberlerine bakayım dedim ki...
Evladımı kaybettiğimi öğrendim.
Bugüne kadar hiç görmediğim evladımı.
14 yaşında başından gaz fişeğiyle vurulan, 15. yaş gününe komada giren, 16 kiloda son nefesini veren evladımı.
Gözyaşlarıma engel olamadım.
Kime nasıl isyan edeceğimi bilemedim.
Kötülüklerle dolu dünyanın yaşayan bir umuduydu Berkin benim için.
O kadar çok inanmıştım ki uyanacağına, sanki o uyanınca dünya gerçek yörüngesine oturacak iyilik hakim kılınacak diye düşünüyordum.
Doğum gününde hastaneye gitmek istedim, ailesine sarılmak, umut aşılamak istedim, gidemedim.
O gün çok inanıyordum uyanacağına, söz verdim kendime uyanınca gideceğim dedim, gideceğim ve bir uçurtma uçuracağım hastanenin önünden, çocukluğumdaki gibi uçurtmamı uçururken göğe bakacağım mutlu bir gülümsemeyle ve hoşgeldin Berkin diyeceğim, Hoşgeldin evladım!
Yapamadım ve yapamayacağım...
Ekmeğe dokunamadım bu sabah ve herşey anlamsız geldi.
Terketmek istedim bu gezegeni, kimsenin beni görmesini ve kimseyi görmeyi istemedim.
Çünkü herkesi sorumlu görüyorum bu ölümden, kendim dahil.
Bugün öğrendim ben evlat acısının ne demek olduğunu...
iPhone'umdan gönderildi