Arşiv

Hayat önce ağlattı, sonra güldürdü

Balayı dönüşü meme kanseri tanısıyla hayatının şokunu yaşayan İzmirli Gizem Özçiçek, kemoterapi nedeniyle embriyolarını dondurtarak ertelediği anne olma hayalini 4 yıl sonra gerçekleştirdi. Doğum sonrası işten çıkarılan kadın, daha sonra kendi işinin patronu oldu ve yepyeni bir hayata başladı.

Abone Ol

Ali İhsan Çiftçi
İZMİR (İHA) - Aliağa’da bir kimya fabrikasında endüstriyel renk uzmanı olarak çalışan Gizem Özçiçek (41), sporcu gıda marketi sahibi Fırat Okan Özçiçek (45) ile 3 Mayıs 2018’de evlendi. Çiftin mutluluğu, balayı dönüşü gölgelendi; genç kadın elle kontrolü sırasında eline gelen kitleyle sarsıldı. Geçer sandığı şişlik geçmeyince doktora giden çift “meme kanseri” tanısıyla hayatlarının şokunu yaşadı. Kent Onkoloji Merkezine başvuran Özçiçek, 5 Haziran’da ameliyat oldu. En büyük hayali evlenip anne olmak olan Gizem Özçiçek ve baba olmayı hayal ederken eşine koyulan meme kanseri teşhisiyle kahrolan Fırat Okan Özçiçek, doktorlarının önerisiyle embriyo dondurma işlemi yaptırdı. Bu işlemin ardından da zor süreç başladı, genç kadın kemoterapi ve radyoterapi gördü.
Genç çiftin tek tesellisi ve umudu dondurulan embriyolar ile anne baba olabilmekti. Tedaviler sona erdi, kansere veda eden Gizem Özçiçek, anne olmak için doktorunun kapısını çaldı. Nüks riski uyarısına rağmen anne olma arzusuyla yanıp tutuşan genç kadın, doktoruna denemek istediğini söyledi ve dondurulmuş embriyolor çözünerek Gizem Özçiçek’e transfer edildi. Özçiçek çifti tüp bebek yöntemiyle 6 Nisan 2022’de oğulları Bozok’a kavuştu.

Anne olduktan sonra işten çıkarıldı
Bozok’a doğduktan sonra işten çıkarıldığını belirten genç kadın, sevdiği insanların verdiği güç, hobilerinin verdiği enerjiyle zor süreçlerle başa çıktığını ve umudunu hiçbir zaman kaybetmediğini söyledi. Lohusayken işten çıkarıldığını, yaşadığı haksızlık karşısında hayata küsmeyip hobilerine sarıldığını ifade eden Özçiçek, oğlu için organik, risk oluşturmayan oyuncaklar dikmeye başladığını ve bu hobisini atölye açarak işe çevirdiğini söyledi. Özçiçek, oğlunun her şeye “bu” demesi nedeniyle atölyesine de “bugibu” adını verdiğini belirtti.
Meme kanseri konusunda farkındalık oluşturmanın hedeflendiği ekim ayında, yaşadığı süreçle pek çok kadına moral olacak Özçiçek, hikayesini anlattı:
"2018 yılında balayından döndükten sonra, hiç beklemediğimiz bir anda, elime gelen bir kitle sonrası doktora gittim. Yaklaşık 24 saat sonra zaten bana meme kanseri teşhisi konulmuştu; ancak yolun başındaydım, erken teşhisti çünkü. Fakat eşim ve ben hayatımızın şokunu yaşadık. Planlarımız bir anda değişmişti. Bundan sonra ne yapacağız, nasıl hareket edeceğiz, hiç tecrübe etmediğimiz bilinmeyen bir yola girdik. Kaygılarımız ve endişelerimiz yüksekti. Benim en büyük hayallerimden biri anne olmaktı. Ardından kent Onkoloji Merkezi’nde doktorumla birlikte nasıl bir yol izleyeceğimize karar verdik. Tedaviye başlamadan önce hemen embriyolarım oluşturuldu ve donduruldu. Tedavi başladı. Tedavi sürecim 2018 Mayıs ayından 2019 Şubat'a kadar sürdü. Radyoterapi ve kemoterapiden sonra ilaçlarla devam etti. Yaklaşık iki buçuk sene boyunca ben ilaç tedavisine devam ettim. Her geçen gün benim için bir endişeydi. Anne olabilecek miyim, olmayacak mıyım, bundan sonraki hayatım nasıl evrilecek? Bu sırada hep kendimi hobilerime verdim, sevdiklerimle vakit geçirerek umutlarımı ayakta tutmaya çalıştım. Sene 2021 olduğunda artık zamanı gelmişti. Eşimle doktoruma gittik. Artık ne yapıyoruz, dedik. Doktorum bana dedi ki 'emin misin? Çünkü kullanacağın ilaçlar riskli' Tümörüm östrojene duyarlı bir tümördü. Riskmiş meme kanseri için. 'Tekrar bunu uyandırabiliriz' dedi. Ben de hayatın cömertliğine güvendim. Bir kereliğine deneyeceğim dedim. Ve embriyo transferi sürecini başlatmış oldum. Hayat bana cömert davrandı. Bozok hayatımıza girdi. Tedavi sonrası süreçte kurumsal hayata odaklandım, çalışmak da bana iyi geldi. Ardından hamile kalınca biraz da doğacak oğlumu ve kendimi düşünerek tempomu hafiflettim. Bozok dünyaya gelir gelmez de zaten işten çıkarıldım. Dedim ki evet; yani hayat gülüyor, güldürüyor, ağlatıyor; ama ben bunu hep avantaja çevirmeliyim. Fırsatları görmeye çalıştım. Yaklaşık 5 senelik süren hobimi işim yapmaya karar verdim. Bir iş kurmaya karar verdim" dedi.

"Umarım bu hayalim gerçekleşir"
Yeniden bir iş kurduğunu ve çocuklara yönelik hayallerinin olduğundan bahseden Özçiçek, "Bozok sürecinde baktım ki organik, kaliteli, çocukları cezbedici oyuncak bulmak gerçekten zordu. Ben dikiş dikiyorum, neden oyuncak dikmeyeyim diye düşündüm. Bozok’a oyuncaklar dikmeye başladım. Bu oyuncaklar önce Bozok’un, sonra arkadaşım çocuklarının hoşuna gidince üretmeye kaldığım yerden devam edeceğim, dedim; çünkü kadın üreterek var oluyor. Bu bana güç verdi. Vakit kaybetmeden de böyle küçük bir atölye kurdum. Şimdi burada başlangıçta Bozok için diktiğim oyuncakları tüm çocuklar için dikmeyi hayal ediyorum. Tüm çocuklara hediye etmeyi hayal ediyorum. Umarım bu hayalim gerçekleşir" diye konuştu.

"Yeter ki siz hayal etmekten, üretmekten vazgeçmeyin"
Kadınların üretkenliğinin sınırının olmadığını söyleyen Özçiçek, "Kadın isterse kadının üretkenliğinin sınırı yok. Kadın her şartta kendini ayakta tutup kendini ayakta tutmayı başarıp yoluna devam eder. Kanser bizler için kabullenmesi çok zor bir şey. Saçlarımız, tırnaklarımız, vücudumuz, alıştığımız gibi olmuyor. Hormonlarımız. Fakat bu geçici. Bu süreç siz isterseniz sizin hayatınıza büyük pozitif etkiler sağlayabiliyor. Yeter ki siz hayal etmekten, üretmekten vazgeçmeyin. Tüm yaşadığımız o tedavi sürecindeki acılarımız, ağrılarımız, kayıplarımızın yeri dolduruluyor. Yeter ki yanımızda sevdiklerimiz olsun Biz kendimizi sevelim bence en önemli şey bu. Kendimizi sevdikten ve üretmeye devam ettikten sonra hayat bize cömert davranıyor. Bu belki de bizleri çoğu insanlardan, kanser tedavisi gören kadınları ayırt eden şey bizim bu farkındalığa tedavi sürecinde ulaşabiliyor olmamız" açıklamasında bulundu.