2019 yılında çınarlı kahvenin çay bahçesinde arkadaşımla buluşacaktım.
Biraz erken gitmişim.
Arkadaşımı beklerken çevreyi izliyordum. Karşıda yaşlı iki adam birbirine destek olmuş ağır ağır, yürüyorlardı.
"Ne güzel, ikisi de çok yaşlı ama nasıl da birbirlerine yardım ediyorlar. Sağdaki daha yaşlı,bastonu var ama , diğeri onun koluna girmiş, yürümesine yardım ediyor" diye düşünürken o iki yaşlı adam yan taraftaki masaya geldiler.
Daha genç olanı diğerinin oturmasına yardım ediyordu. O kadar hoş bir halleri vardı ki elimde olmadan gülümseyerek onları seyrediyordum.
Sandalyeye yerleşen yaşlı amca yüzünde tatlı bir tebessüm, selam verdi.
Sandalyemi biraz yaklaştırıp, "Merhaba ne güzel arkadaşsınız. Size imrendim" dedim.
Biraz genç olanı "Biz arkadaş değil baba oğuluz. Babam 93 yaşında ben 72. Karaköy'de oturuyoruz. Arada bir babamı yürüyüşe çıkarıyorum" diye söze girdi.
Bunu öğrenince ilgim daha da arttı.
Ne güzel, bu yaşta baba oğul birbirlerine kol kanat geriyorlar gibi şeyler aklımdan geçiyordu. Ancak onları biraz tanıyınca epey şaşırdım .
Babası, eşi ölünce tekrar evlenmiş. Cemal o zamanlar 3 yaşlarındaymış. Üvey anne Cemal'i istemeyince, çocuğu annesi tarafindan bir akrabalarına evlatlık vermişler.
Babasının yeni eşinden üç çocuğu olmuş. Çocuklarını yetiştirmiş, evlendirmiş. Cemal'i adeta unutmuş. Sonra eşi vefat etmiş. Baba elden ayaktan düşünce çocukları sırayla bakmak kaydıyla, malı mülkü üstlerine almışlar. Bir süre sonra da babalarını huzurevine yatırmaya karar vermişler. Hasan amca huzurevine gitmeyi istemiyormuş ama çocukları bu konuda kararlıymış.
İşte o günlerde Cemal babasını bulmuş, sahip çıkmış, yanına almış. On yıldır babasına bakıyormuş. Eşiyle çocukları da Hasan amcaya saygıda kusur etmiyorlarmış.
Bunları dinlerken gri kısık gözlerinden yaşlar yuvarlanan Hasan amca, "Ben Cemal'e babalık yapmadım ama o bana sahip çıktı. Evine aldı. Düşündükçe vicdan azabından içim yanıyor. Hep Allah'tan af diliyorum. Her şeyimi alan çocuklarım ortada yok. Hiç bakmadığım oğlum bana kucak açtı. Benim için Manisa'ya yerleşti. Biz yeniden baba oğul olduk. Ama oğluma her baktığımda pişmanlığım içimi yakıyor. Ne kadar yaşarım bilmiyorum... Her anım Rabbimin beni bağışlaması , oğlumun beni affetmesi için dua etmekle geçiyor" derken çizgiler içindeki yanaklarını ıslatan gözyaşlarını sildi.
Oğlu şefkatle babasının omuzuna sarıldı; "Ne kadar yanlış yapmış olursa olsun; ata atadır. O zamanlar çok kırgındım. Babamı hiç affedemiyordum. Ancak bir gece rüyamda babamı gözyaşları içinde, feryat , figan beni çağırırken gördüm. O rüya beni öyle etkiledi ki... Uyandığımda babamı aramaya karar verdim. Babamı bulduğumda tıpkı rüyamdaki gibi , babam hasta ve perişandı. Kardeşlerim babamı huzur evine yatırmak istiyorlardı. Babamı tedavi ettirip, yanıma aldım. Sonrasını biliyorsunuz. Beni yetiştiren ailem çoktan ölmüştü. Babamın varlığıyla yeniden aile olduk . Otobüs duraklarında dinlene dinlene yürüyüş yapıyoruz. Bazen buraya, bazen Sultan Park'a gidiyoruz. Birbirimize eskileri anlatıyoruz. Eğer babam çok yorulursa oğlum gelip bizi alıyor. Şükürler olsun biz böyle mutluyuz Babam bizim yanımızda hem sağlığına hem huzura kavuştu. Zihni berrak, bize tecrübelerini, hatalarını anlatıyor. Kısacası ahir ömrümüzde hem birbirimizi , hem huzuru bulduk diye düşünüyorum" dedi.
Oğlunun bu içten sözlerine yüzünde tatlı bir tebessümle karşılık veren Hasan Amca, "Kızım herkesin çocuğu olur da herkes ana baba , her çocuk hayırlı evlat olamaz. Ben oğluma baba olamadım ama oğlum evlatların en hayırlısı oldu. İnsan olana bundan büyük ibret olur mu" derken gözleri yine dolmuştu.
Onların birbirlerine karşı duydukları sevgi ve hoşgörüye hayran olmuştum. Bir insanın yaradılışında iyilik varsa onu hiçbir şey bozamazdı. Tıpkı bu baba oğulda olduğu gibi...
Oğlunun telefonu çalınca vedalaştım. Zaten arkadaşım da karşıdan görünmüştü.
Ne zaman çınarlı kahvenin önünden geçsem; iyi yürekli, birbirine destek olan o sevimli baba oğulu ve o içten sohbeti hatırlıyorum.