KORONAVİRÜS VE DEPREMLERİN ARDINDAN EĞİTİM SÜRECİ NASIL OLACAK? 

Abone Ol

2020 geldiğinde de giderken de sabırların zorlandığı,umudun azaldığı, asosyal,zor bir yıl oldu. Güzel ülkemiz tüm dünyayı sarsan covid yanında bir de depremlerle karşılaştı. Bugün yine Elazığ’da oldu deprem tüm vatandaşlara geçmiş olsun. Eminim ki Allah milletimizi afetlerden ve hastalıklardan korusun 2021 sağlıkla,huzurla, bereketle, uğurlu gelsin diye dua  ediyoruz hepimiz. 
O yeni yılla birlikte okullar da açılacak belirtilen takvime göre. Üzerine titrediğimiz evlatlarımızı her sabah evimizden erken vakitlerde akşama kadar zaman geçireceği okullarına uğurlayacağız yine uzun bir aradan sonra.Artık daha dikkatli olacağız toplum olarak salgın sonrasında öyle gözüküyor.
Koronavirüs hepimizi tedirgin ediyor. Trafik deseniz hepimizin dikkat etmesi gereken bir konu. İş yerinde iş sağlığı ve güvenliği olmazsa olmaz. Ayrıca arkadaş ortamlarından etkilenip edinecekleri olumsuz davranışlar ve alışkanlıklar… Tüm bunları düşündüğümüzde elbette her anne baba gibi hepimiz kaygılanıyoruz. 
İster bir veli, ister bir öğrenci, ister öğretmen, isterse yönetici, kim olursak olalım, yukarıda saydığımız tüm konulara hepimizin hakim olması gerekiyor.
Tüm bunlara ilave...
Maalesef ülkemiz deprem kuşağında hareketli fay hatlarının bulunduğu bir coğrafyada bulunuyor. Son yaşadığımız İzmir depreminde bire bir şahit olduk ki bu işin şakası yok. Okullarda mutlaka bu bilincin verilmesi gerekiyor. Afetlerin ne zaman olacağı belli olmadığı için her an olacakmış gibi hazırlıklı yaşamamız gerekiyor.
Deprem,  sel, heyelan, kaya ve çığ düşmesi, hortum,  fırtına doğal kaynaklı afetler… 
Yangın, kaza, gıda zehirlenmesi,  salgın hastalıklar,  şiddet,  terör ise insan kaynaklı afetler diye geçiyor kaynaklarda. 
Bizlerin tüm bunların bilincinde  olması ve toplum olarak hazırlıklı olmak. Ayrıca bunlarla ilgili kurulan vakıf ve kurumlara destek olmak da önemli . Destek olmak için de aşağıda belirttiğim gün ve haftalarda özellikle toplum bilincini daha da pekiştirmeli, çocukların zihninde yer etmelerini sağlamalıyız.
*Afet Eğitimi Hazırlık Günü 12 Kasım
*Sivil Savunma Günü 28 Şubat
*İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası 4-10 Mayıs
*Kızılay Haftası 29 Ekim-4 Kasım

Peki afete hazırlıklı okul nasıl mı olur? Okul afet planlarının oluşturulması ve uygulanmasını kapsayan bütünleşik okul afet ve acil durum yönetimi ile olur. Okullarda “Afet ve Acil Durum Yönetimi’’ kapsamında üç ana faaliyet alanı bulunmaktadır.
- Risk Değerlendirme ve Planlama (tehlike ve risk analizi, okul ve aile planlaması)
- Fiziksel Korunma (zarar azaltma, sağlam ve güvenli okul binaları, standart operasyon prosedürleri)
- Müdahale Kapasitesini Geliştirme (okul tatbikatları, öğrenci teslim prosedürleri)
 
Okul Afet Yönetimi altı adımda gerçekleştirilir ve yıl boyunca sürer:
1. Okul Afet ve Acil Durum Yönetim Kurulu kurulması veya yetkilendirilmesi.
2.Güvenlik ve Eğitim-Öğretimin Sürekliliği için Risk Değerlendirmesi ve Eylem Planı geliştirilmesi.
3. Fiziksel Korunma önlemlerinin alınması.
4. Müdahale Kapasitesi ve Kaynakların geliştirilmesi.
5. Planın Duyurulması ve Test Edilmesi (plan, buna göre yeniden değerlendirilip revize edilir.)
6. Planın Uygulanması, Değerlendirilmesi ve Güncellenmesi için tatbikatlar yapılması.
Tüm bunları yaptık diyelim yine de doğal felaketlerin önüne yüzde yüz geçmemiz tabi ki imkansız.İşte böyle zamanlarda benim çalışmalarını takdirle karşıladığım ve gönülden desteklediğim AFAD ve KIZILAY giriyor devreye.
AFAD 
Türkiye sahip olduğu tektonik, sismik, topografik ve iklimsel yapısı gereği doğal afetlerle sıklıkla karşı karşıya kalan bir ülke. Su baskını, sel, çığ, heyelan, yangın ama en önemlisi deprem…
Ülkemiz depremlerde insan kaybı açısından dünyada üçüncü, etkilenen insan sayısı açısından sekizinci sırada. Ortalama olarak her yıl büyüklüğü 5 ile 6 arasında değişen bir deprem yaşanmakta.

İşte böyle bir coğrafyada misyonu  “Afet ve acil durumlara ilişkin süreçlerin etkin yönetimi için gerekli çalışmaları yürütmek, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak ve bu alanda politikalar üretmek” 
Vizyonu “Afetlere dirençli toplum oluşturmak”
olan AFAD’a hepimizin destek olması gerekiyor 
 

KIZILAY, SAVAŞ ALANINDA YARALANAN YA DA HASTALANAN ASKERLERE HİÇBİR AYRIM GÖZETMEKSİZİN YARDIM ETMEK ARZUSUNDAN DOĞMUŞTUR.
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan Kızılay,
1877'de "Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti",
1923'te "Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti",
1935'te "Türkiye Kızılay Cemiyeti" ve
1947'de "Türkiye Kızılay Derneği" adını almıştır.
Kuruluşa "KIZILAY" adını Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk vermiştir.

Şahsen Kızılay tarafından kan bağışlarım sebebiyle tarafıma gümüş madalya ile Berat takdim edildiğinde çok onore olmuştum. Kan vermenin önemi öyle büyük ki sokağa çıkma yasağının olduğu bir günde bile size gelen “Kan bağışı yapın.” mesajıyla çıkıp kan verebildik. Çalıştığım kurumlarda ‘’ Bir Kan Üç Can ‘’ kampanyası gibi bu alanda yapılan pek çok çalışmaya da dahil olarak elimizden geldiğince bu sürece katkı sağlamayı başarabildik.
Her görüşten sivil toplum kuruluşları ve yanında eğitim kurumları kan verme kampanyaları düzenliyor. Çünkü biliyoruz ki hepimiz her an kan ihtiyacı duyabiliriz. Kızılay sadece afet zamanlarında hatırlanmamalıdır diye düşünüyorum. Sadece kan bağışıyla değil kurban bağışıyla da destek olabiliriz. Acil afet çadırı bağışı, zekat, fidye bağışı, özel gün bağışları, eğitim bağışları, genel nakdi bağışlar, sosyal yardım bağışları, uluslararası bağışlar, gayrimenkul ve ayni bağışlarda bulunmak suretiyle hepimiz,  gereken desteği verirsek bu kurumların kötü günümüzde, yanımızda daha güçlü durmasını sağlayabiliriz.
O zaman hep birlikte el ele…              
Güçlü bir geleceğe…