Rona, “Anayasa Mahkemesi kararlarının hukuki niteliği ve uygulanma şartlarının hukuk çerçevesinde bağlayıcılığı Anayasal hükümler gereği ortadadır. Anayasa Mahkemesi’nin Anayasamızın 153.maddesi ve 6216 sayılı kanun ile düzenlenmiş olan bireysel başvuru hakkını esas alarak verdiği karar gerekçesine ve içeriğine katılıp katılmamak bir yana devamında bu kararı yok sayma ve göz ardı etme hakkı ve yetkisi hukuk devletinde hiçbir kurum ve kişiye tanınmamıştır. Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığını tesis etmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın benimsediği prensiplerden bir diğeri ise ülkenin hukuk düzenini diğer çağdaş ülke örneklerinde olduğu gibi normlar hiyerarşisini esas alarak yapılandırmaktır. Anayasa'nın 137. ve 138. maddelerinde dolaylı olarak ifade edilen normlar hiyerarşisinin tabii sonucu olarak üstte yer alan kural, alttaki tüm kurallar için bağlayıcıdır ve alttaki her kural, üst kurallara uygun olmak zorundadır. Anayasa'nın "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır" biçimindeki ''Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü'' kenar başlıklı 11. maddesinde Anayasa'nın söz konusu hiyerarşinin en üstünde yer aldığı açıkça ifade edilmiştir. Bahsi geçen hiyerarşik yapının içinde yer alan kanunlara anayasaya uygun olduklarına inanıldığı için uyulur. Aynı şekilde demokratik toplumlarda, kamu gücünü kullanan organların kararlarının normlar hiyerarşisinde en üstte yer alan anayasaya uygun olduğuna olan inanç, kamu gücünü kullananların kararlarını meşru hâle getirir. Bu meşruiyet kamu gücünü kullanan organların tüm eylemlerinde ve kararlarında sürekli olarak bulunmalıdır. Anayasa'nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bir hukuk devletinde uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin mahkeme kararlarının bağlayıcı olmaması düşünülemez. Nitekim Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları ifade edilmiştir. Diğer taraftan Anayasa'nın 36. maddesi adil yargılanma hakkını güvence altına almıştır. Bu hakkın unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır” diye konuştu.
Rona, “Bir mahkemenin verdiği bağlayıcı nitelikteki bir kesin hükmün daha sonra diğer mahkemeler veya kamu gücünü kullanan diğer bir devlet organı tarafından işlevsiz hâle getirilmesi, adil yargılanma hakkının sağladığı güvenceleri de ortadan kaldırır. Bu bağlamda hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararların icra edilmemesi adil yargılanma hakkının açık ve ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Nitekim bu sebeplerle Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda bir istisnaya yer verilmemiştir. Bugün gelinen noktada Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasında yaşanan karmaşa ve yetki anlaşmazlığının hukuk camiası açısından oluşturduğu olumsuzluk kaygı vericidir. Bugün yargıda şok etkisi yaratan, yargısal birikim ve teamüllerin tümüne aykırı olan Yargıtay’ ın Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması ve ilgili Anayasa Mahkemesi Kararına katılan üyeler hakkındaki suç duyurusunda bulunulması yönündeki karar üm yargı kararlarının infazından takdiri olarak kaçınılabileceği yolunu açarak başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargı organlarının fonksiyonsuz hale gelmesine ve tüm yurttaşlarımız nezdinde değersiz görülmesine yol açacağı bilinmelidir. Manisa Barosu olarak bir hukuk kurumu olduğumuz bilinci ile hukukun üstünlüğüne sahip çıkma sorumluluğumuz gereği tüm kurumları hukukun yazılı kuralları ve genel teamülleri konusunda oluşmuş içtihat ve birikime evrensel sınırlarda sahip çıkmalarını bekliyor ve bu konuda çağrıda bulunuyoruz. Adaletin en yüksek erdem olduğu bilincini ve inancını taşıyarak herkesi, toplumumuzun tüm bileşenlerini, tüm kurumlarımızı, tüm yargı kurumlarımızı ve tüm milletimizi adaletin kutsal sınırlarına saygı duymaya, yargının anayasal sınırlarını koruma noktasında hassas olmaya ve hukuk sınırları içinde kalmaya davet ediyoruz. Manisa Barosu olarak sürecin takipçisi olacağımızı buradan bir kez daha deklare ediyoruz” diye konuştu.