Özgür Özel son gönderdiği açıklamada; “CHP yeni dönemde savunma değil hücum futbolu oynayacak” diyor. Bunun Kemal Kılıçdaroğlu ile gerçekleşmesinin mümkün olmadığı ortada... Yani bence… O halde CHP nasıl hücum futbolu oynayacak?
Gönderilen haberin detayında “CHP MYK, yeni dönemde Meclis’te izlenecek yol haritasının ana hatlarını belirledi” ifadeleri dikkat çekici. CHP’nin mevcut yönetimi bugüne kadar savunma mı yaptı sorusu akılları kurcalayadursun, biz hücum yapmak için takımda herhangi bir değişiklik olacak mı sorusuna cevap arayalım. Sorun takımdan mı kaynaklanıyor, takımın teknik direktöründen mi?
Mesela Fenerbahçe söz konusu olsaydı ben şak diye şu cevabı verirdim: Yüzde 100 Aziz Yıldırım! Ama CHP’de durum biraz karışık. Aslında net ama Özgür Özel açısından baktığımızda karışık ve bulanık.
Biraz netleştirmeye çalışalım.
Malumunuz 1 Kasım seçimlerinde yüzde 25,3 oy alınmasının ardından CHP'de Umut Oran olağanüstü kurultay çağrısında bulundu ve Genel Başkanlığa aday olduğunu ilan etti. Başka adayların da çıkması muhtemel.
Ancak Özgür Özel böyle bir çıkış yapamaz. Çünkü Özel’in Kılıçdaroğlu ile özel bir bağı var. ona yanlış yapmaz. Bu iş ancak ve ancak Kılıçdaroğlu yarışta olmazsa gerçekleşebilir. Ama nasıl?
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, 'İstifa edecek misiniz?' sorusuna "Kurultay sürecimiz devam ediyor. Kurallar neyi gerektirirse yapılır" diye cevap vermişti.
Kurultayın toplanabilmesi için ya parti yönetiminin karar alması gerekiyor ya da toplam delege sayısının beşte birinin imzasıyla kurultaya gidilebiliyor.
Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ise olağanüstü kurultayın parti yönetiminin gündeminde olmadığını, Genel Başkanlığa aday olmak isteyenlerin Şubat ayında düzenlenecek kurultayda yarışabileceklerini hatırlattı.
Peki bu süreç Özgür Özel’in lehine döner mi?
Özgür Özel’in Genel Başkan Adayı olabilmesi için 3 ayı aşkın bir süre var önünde…
Kılıçdaroğlu çekilirse Özel en önemli aday konumuna gelebilir. Çünkü Kılıçdaroğlu varken Özel yanlış yapmaz.
Ama siyaset bu… Şartlar değişebilir.
Nerden çıktı bu şimdi diyenleriniz de vardır?
Buyurun Manisalı Özgür’ün 2009’da siyasete atıldığı CHP’deki müthiş yükselişine bir bakalım…
21 Eylül 1974’de Manisa’da dünyaya geldi. Daha 40’lı yaşlarda, genç.
1997 Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezun oldu.
2007 yılından sonra Türk Eczacıları Birliği'nde yönetim kurulu üyeliği, sayman ve iki dönem genel sekreterlik görevlerinde bulundu.
2009 yılında siyasete CHP Manisa Belediye Başkan Adayı olarak atıldı.
2011'de CHP Manisa Milletvekili seçildi, üstelik CHP genel merkezinin dikkatini çekerek kontenjandan…
2014 yılında CHP’den büyükşehir belediye başkan adayı oldu, kaybetti. Ancak partisi ondan vazgeçmedi ve milletvekilliğine geri dönüp kaldığı yerden devam etti. 2015’te yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde partisinin Manisa milletvekili seçildi.
TBMM Sağlık Komisyonu ve CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyeliği yaptı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından verilen 2015 Uğur Mumcu Yılın Siyasetçisi Ödülü'nü aldı. Dikkatiniz çekerim, bu yıl aldı bu ödülü…
6 Eylül 2014'te CHP parti meclisi üyesi seçildi.
24 Haziran 2015 tarihinde CHP grup başkanvekilliğine seçildi.
İyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor.
Yani özetle CHP kurtlar sofrasında 6 yıl gibi kısa bir süreye iki belediye başkan adaylığı ve 3 dönem milletvekilliği, parti meclis üyeliği ve grup başkanvekilliği sığdıran bir isim neden genel başkan olamasın?
Neden?
Bundan bir kaç yıl önce Özgür Özel bir gün mutlaka CHP Genel Başkanı olacak diye yazmıştım. Ki Manisa adına bu çok güzel bir gelişme anlamına gelir. Bu şehir çok değerli isimler
yetiştirmiş bir şehir. Özgür Özel için bugün belki de o gün değildir. Belki de o gündür.
SEÇMENE HAKARET!
1 Kasım seçimlerinin yankıları düşündürücü. Seçmene tercihinden dolayı hiç bu kadar hakaret edilmemişti! Yazık... Herkes kendi penceresinden bakabilir ama hakaret edemez. Ne oy verenler aptal ne de vermeyenler akıllı! Ya da tersini düşünün. Mevcut alternatifler arasında tercihler yapıldı. Her şey ortada, net. Kimse kimsenin kaşına gözüne hayran olduğu için oy vermedi. Kimse kimseyi sevmek zorunda da değil. Ama sandıktan çıkan sonuca saygı duymaya hepimiz ama hepimiz mecburuz. Bu işin noktası budur.