Loading...
Sadık Cangel - Önder Aydın
MANİSA (İHA) -
Medeniyetler beşiği Manisa’nın merkezinde yer alan çok sayıda tarihi eser günümüze kadar ulaşırken çoğu kimsenin varlığından haberdar bile olmadığı tarihi köprüler şehrin geçmişteki ihtişamını ortaya koyuyor. Manisa’nın merkez ilçeleri Yunusemre ve Şehzadeler’in doğal sınırı olan ve adeta kentin akciğeri konumundaki Çaybaşı Deresi’nde bulunan 5 tarihi köprüden ikisi tamamen betonarmeye yenik düşerken geri kalan 3 köprünün de aynı akıbeti yaşamaması harekete geçildi.
Manisalı yerel tarih araştırmacısı Erkan Akbalık, Çaybaşı Deresi ve üzerindeki tarihi köprülerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
“Manisa olarak buranın kıymetini bilmiyoruz”
Manisa’daki tarihi köprülerin aslında Manisa’nın perde arkasında kalmış kahramanlarından biri olduğunu dile getiren Akbalık, “Bazı tiyatrolarda sinemalarda perde arkasında kalan kahramanlar vardır. Çaybaşı dediğimiz bölge aslında Manisa’nın perde arkasında kalan kahramanlarından biridir, akciğeridir. Görünmez akciğeridir. Tarihi dokusunda da en önemli yere sahip bir bölge. Çaybaşı Spil Dağı’nın Atalanı mevkii altından doğan ve buradan devam eden bir dere. Çaybaşı Deresi tarih boyunca etrafında yaşamı toplamış bir bölge. Bu bölgedeki ilk tarihi eser yukarıdan aşağıya doğru sıralarsak Manisa Kalesidir tarihi 3 bin yıl öncesine kadar gidiyor. Niobe var, Ağlayan Kaya diye bilinen ve ondan sonra aşağıya doğru indiğimizde Gülgün Hatun Hamamı, Dere Mescidi, Kabak Tekkesi, İvaz Paşa Camii, Sinan Bey Medresesi, Ayn-ı Ali Camiine kadar çok sayıda eser var ve bu eserlerin birçoğu Osmanlı öncesi beylikler dönemidir. Bu da bize şunu gösteriyor ki bu bölge etrafına yaşam kaynağı olmuştur ve yaşamı etrafında toplamıştır. Biraz daha yakın bir döneme gelirsek Osmanlı döneminde de idari merkez olarak kabul edebileceğimiz alanda burasıdır. İlk Hükümet Konağı 1860’lı yıllarda yapılmış ve bu bölgeye 100 metre uzaklıktaydı. 1890’lı yıllarda çıkan yangında yanıyor. Hemen altında adliye, kışlası bu bölge komple Manisa’nın idari merkeziydi. Cumhuriyetle birlikte daha doğrusu Yunan yangınından sonra şehrin yapısı tamamen değişti ve idari yapı başka yerlere kaydı fakat bu bölgenin önemi hiç değişmedi” diye konuştu.
“Köprülerin üzerine asfalt dökerek yol yapmışız ve buna rağmen dayanmışlar”
Bölgedeki köprüler hakkında da bilgi veren Akbalık, “Bu bölge yine üzerinde bulundurduğu tarihi eserlerden dolayı önemini hala korumaktadır ancak biz Manisa olarak bunun kıymetini pek bilmiyoruz. Örnek verecek olursak Kırmızı Köprü’den yukarıya kadar Kır Kahvesine kadar 5 tarihi köprü vardır ve bunlar çok eskiye Türk dönemi öncesine dayanmaktadır. Bunların Roma dönemine daha eski dönemlere ait olduğunu söyleyenler var. Bunların tescillenmesi de çok yakın zamanda yapıldı. Tescillenmediği için de yeterince koruma sağlanamadı. Bunları nereden görüyoruz, Bunlardan bazıları bütünlüğünü kaybetmiş durumda. Örneğin Kırmızı Köprü. Kırmızı Köprü Karayollarındaki bir kaynakta atıfta bulunarak bahsedilmiş, 15. Asır olarak tarihlendiriliyor yani 1400’lü yıllara kadar iniyor tarihi. Arkasından Avcılar Kahvesinin önündeki köprü o çok daha eskilere dayanıyor. Bu konuda teknik personelin, üniversitelerimizin, sanat tarihçilerinin gelip çalışma yapması gerekiyor. Ancak biz burayla ilgili bir çalışmaya rastlamadık. Köprülerimiz oldukça eski. Bunların birçoğunun üzerine asfalt dökerek yol yapmışız ve buna rağmen dayanmışlar, hayatlarını sürdürmüşler ve hala yaşıyorlar şimdilik. Kır Kahvesine kadar olan köprüler hala hayatta. Hayatta olmayan köprülerde var. Örneğin Kırmızı köprü bütünlüğünü yitirmiş durumda. Köprünün altında tarihi eser olarak nitelendirebileceğimiz çok bir şey kalmamış. İvaz Paşa Camiinin önündeki köprü de aynı şekilde. Bu köprüde de hiçbir şey kalmadığı için betonarme olarak yapılmış” dedi.
“Toprak altında bütünlüklerini koruyor”
Manisa’da Çaybaşı Deresi’nin Kırmızı Köprüden sonraki Kumludere olarak bilinen kısmının 1990’lı yıllarda üstünün kapatılmasıyla tarihi köprülerin yol altında kaldığını kaydeden Akbalık şunları söyledi: “Kırmızı Köprüden aşağıya doğru da tarihi köprülerimiz var. Oranın üstü kapatıldığı için kimse bunun farkında değil. Boyahane dediğimiz asıl ismi Velioğlu Köprüsüdür ve onun hemen altındaki Ayn-ı Ali Köprüsü tarihi köprüdür ve bunların tarihlendirmesi Osmanlı öncesine gider. Bunların da kurtarılması lazım. Bunların üstü tamamen kapatıldığı için görülmüyor. Aldığımız bilgiye göre bu köprüler bütünlüklerini koruyor. Bunları ortaya çıkarılması gerekiyor. Ortaya çıkarıldığı zaman bu güzellikleri herkesin görmesi gerekiyor. Neticede bunlar bize ecdadımızdan kalan eserler ve bunları yaşatmak bizim görevimiz. Bizim korkumuz diğer köprülerin de aynı akıbete uğramaması bunları korumamız gerekiyor. Sağ olsunlar Manisa dostu olan Manisa ile dertlenen insanlarımız da var. Bu konuyla ilgili çalışmalarını da sürdürüyorlar. Ali Suat Ertosun ve kardeşi Süheyla Hanım ve dernekleri bu konu hakkında ilgili kurumlarla yazışmalar yapıyorlar. Dikkatleri buraya çekmeye çalışıyorlar. Dere ilgiye muhtaç durumda. Bu güzelliklerin bizden sonraki nesle aktarılması için bu güzelliklere daha titizlikle bakmalı ve daha teferruatlı çalışmalar yapmamız gerekmektedir.”