Ne yaptın Bahçeli!

Abone Ol

Devlet Bahçeli denince aklıma gelen ilk şey ülkenin son 25 yılına damga vurduğu gereceğidir. 6 Temmuz 1997 tarihinden beri MHP’nin Genel Başkanı olan Bahçeli, her dönemde en riskli çıkışları yapan lider olarak dikkat çekti. ANAP-DSP-MHP Hükümetinin kurulmasını sağlayan isim yine Bahçeli’ydi. Koalisyonu bitiren de o oldu.  

Dönün şöyle bir son 25 yıla bakın. Tüm kader anlarında Bahçeli’nin kararı var. Karar derken, bir konuşması, bir çıkışı yetiyor. 

Dün de öyle oldu.

Bahçeli grup konuşmasında, “‘Öcalan örgütü lağvettiğini DEM Parti grubunda haykırsın” demesi gerçekten rüyamızda görsek inanmayacağımız bir durum. 

Bahçeli tam bir gündem değiştirme ustası. 

Yani DEM bile böyle bir talepte bulunmaya cesaret edemezken MHP gibi bir partinin, Öcalan’ı meclise adeta davet etmesi akıl sınırlarını zorlayan, doğanın, siyasetin, hayatın akışına pek de uygun olmayan bir gelişme. 

Ne yaptın bahçeli? Şoke olduk…

Türkiye’nin gündemi bir anda değişti. Öcalan gelsin diyenlerle gelmesin diyenler hemen her yerde bu konuyu tartışır oldu. 
Özgür Özel, “annelerin gözyaşları silinecekse destek veririz” dedi. İyi Parti Genel Başkanı ip attı. Bahçeli ipi istedi. 

Yahu noluyoruz? 

Diyelim ki bu gerçekleşti. Diyelim ki Öcalan geldi DEM grubunda PKK’yı lağvettiğini açıkladı. Ne olacak sanıyorsunuz, PKK yok mu olacak? 

Öcalan 1980’li yıllarda “hadi ben bir örgüt kurayım, 40-50 yıl savaşayım. Sonra da lağvederim” diye mi kurdu. 

Komik olmayın.      

Öcalan sadece bir isimdir, figürdür. Bu örgütü finanse eden, ona lojistik sağlayan, para veren, silah veren kim kardeşim? 

Patron kim?  Asıl patron kim? 

Öcalan 5 Şubat 1999 tarihinde yakalanmadı mı? E sonrasında PKK’nın eylemleri devam etmedi mi? 
Bu örgütün tek patronu Öcalan olsaydı zaten dağılmış olması gerekirdi. Aksine, daha da organize bir şekilde eylemlerine, faaliyetlerine devam etti.  

Bu durumda Öcalan gelse DEM grubunda Bahçeli ne istiyorsa onu söylese kim dikkate alır? Çünkü parayı, silahı veren kimse o karar verir örgütün lağvedilmesine. 

Öyle bir ihtimal var mı?

Asla yok. Çünkü PKK sadece PKK değil. PKK/KCK Terör Örgütünün Suriye Kolu PYD-YPG’dir. 

Yani bu yapılanma sadece Türkiye’nin doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesini değil, Suriye, Irak ve hatta İran’ın da bir bölümünü içine alan bir devletçik hayaliyle faaliyet göstermektedir. Öcalan’ın sınırlı rolü, 1999 yılında yakalanmasıyla son bulmuştur. Öcalan’ın zaten fiziki olarak örgüte hükmedebilme imkanı yakalandığı günden bu yana mümkün olmamıştır.  
Olsa bile değişen bir şey olmazdı.  

Çünkü patron o değil. 

Söz konusu örgütün faaliyet alanı, Suriye’deki iç savaşla birlikte tamamen boyut değiştirmiş durumda. 

Şimdi patron ne istiyor. Kim mi bu patron? 

1. Dünya Savaşı'nda sınırlarımıza dayanan, elimizdeki toprakların çoğunu işgal edip haritalar çizen, yeni ülkeler icat eden, sonra da bunların başına birer piyon lider monte edip bize sorunlu bir coğrafya bırakan emperyalist devletlerdir. Onlara tarih boyunca Haçlı diyorduk. Şimdi değişti isimleri; Batılı devletler… 

1940’lı yıllarda İsrail’in de temelini atarak, bölgeye karakol gibi çaktılar. 

Şikayetçi oldukları şey Osmanlı’nın devamı olan Türkiye, Perslerin devamı olan İran gibi köklü ülkelerin varlığı. Bunları da biraz daha bölüp, devletçiğe dönüştürebilirlerse Büyük İsrail’in kurulması, yayılması daha kolay olacak. 

Yazıyı daha da detaylandırıp farklı örnekler verebilirim. İşin aslı, tarihi gerçekler ve olan biten bu kadar ortaydayken, onca devletin ve hainin kanlı eli işin içindeyken, Öcalan’ı meclise getirip, iki dudağının arasından çıkacak olan “Örgütü lağvettim” sözleriyle 50 yıllık savaşın bir anda bitirileceğini zannetmek en hafifi deyimle saflıktan öteye bir şey değil. 
Millete salak muamelesi yapmayın. Medet umduğunuz şeye bakın! Ayıptır… 

Yapılacak tek şey, tek çıkar yol bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi muhafaza etmektir. “Mesele vatansa gerisi teferruattır” doğrusundan vazgeçmediğimiz sürece, farklı siyasi partileri, farklı görüşleri, farklı kesimleri, farklı ırkları bir zenginliğe dönüştürdüğümüz sürece, bütünlüğümüzü bozmadığımız, kısacası bölünmediğimiz sürece, haçlı haçlığını yapacak, it üremeye kervan da yürümeye devam edecektir.