Trafik deseniz hepimizin dikkat etmesi gereken bir konu. İş yerinde iş sağlığı ve güvenliği olmazsa olmaz. Ayrıca arkadaş ortamlarından etkilenip edinecekleri olumsuz davranışlar ve alışkanlıklar… Tüm bunları düşündüğümüzde insan elbette kaygılanıyor. İster bir veli, ister bir öğrenci, ister öğretmen, isterse yönetici, kim olursak olalım, yukarıda saydığımız tüm konulara hepimizin hakim olması gerekiyor.
Tüm bunlara ilave...
Maalesef ülkemiz deprem kuşağında hareketli fay hatlarının bulunduğu bir coğrafyada bulunuyor. Son yaşadığımız İzmir ve Kahramanmaraş merkezli on bir ilimizi etkileyen Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kaydeddilmiş en büyük depremi olan 7,8 büyüklüğündeki 58000 den fazla vatandaşımızın öldüğü depremlerde görüp bire bir şahit olduk ki bu işin şakası yok. Okullarda mutlaka bu bilincin verilmesi gerekiyor. Afetlerin ne zaman olacağı belli olmadığı için her an olacakmış gibi hazırlıklı yaşamamız gerekiyor.
Deprem, sel, heyelan, kaya ve çığ düşmesi, hortum, fırtına doğal kaynaklı afetler… Yangın, kaza, gıda zehirlenmesi, salgın hastalıklar, şiddet, terör ise insan kaynaklı afetlerdir. Bizlerin bunlara hazırlıklı olması gerekmekte ve ilk yapmamız gereken bu. Ayrıca bunlarla ilgili kurulan vakıf ve kurumlara destek olmalıyız. Destek olmak için de aşağıda belirttiğim gün ve haftalarda özellikle bilinci pekiştirmeli, çocukların zihninde yer etmelerini sağlamalıyız.
Afet Eğitimi Hazırlık Günü 12 Kasım
Sivil Savunma Günü 28 Şubat
İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası 4-10 Mayıs
Kızılay Haftası 29 Ekim-4 Kasım
Peki afete hazırlıklı okul nasıl mı olur? Okul afet planlarının oluşturulması ve uygulanmasını kapsayan bütünleşik okul afet ve acil durum yönetimi ile olur. Okullarda “Afet ve Acil Durum Yönetimi’’ kapsamında üç ana faaliyet alanı bulunmaktadır.
- Risk Değerlendirme ve Planlama (tehlike ve risk analizi, okul ve aile planlaması)
- Fiziksel Korunma (zarar azaltma, sağlam ve güvenli okul binaları, standart operasyon prosedürleri)
- Müdahale Kapasitesini Geliştirme (okul tatbikatları, öğrenci teslim prosedürleri)
Okul Afet Yönetimi altı adımda gerçekleştirilir ve yıl boyunca sürer:
1. Okul Afet ve Acil Durum Yönetim Kurulu kurulması veya yetkilendirilmesi.
2.Güvenlik ve Eğitim-Öğretimin Sürekliliği için Risk Değerlendirmesi ve Eylem Planı geliştirilmesi.
3. Fiziksel Korunma önlemlerinin alınması.
4. Müdahale Kapasitesi ve Kaynakların geliştirilmesi.
5. Planın Duyurulması ve Test Edilmesi (plan, buna göre yeniden değerlendirilip revize edilir.)
6. Planın Uygulanması, Değerlendirilmesi ve Güncellenmesi için tatbikatlar yapılması
Tüm bunları layıkıyla yapan okullara da mutlaka başarıları takdir edilerek MEB tarafından sertifika ya da belge verilmelidir diye diüşünüyorum. Nasıl ki Beslenme dostu okul,Temiz okul vb bayrakları varsa Doğal afetlere hazırlıklı okul bayrağı da olabilir.
Bir de doğal afetlerde faydalı olduğuna inanıp yıllarca elimden geldiği sağlığım ve bütçemin elverdiği kadar destek olmaya çalıştığım resmi kuruluşlara değinmeden edemeyeceğim.
Doğal Afetlerle Mücadelede Görev Alan Resmi Kurum ve Kuruluşlar şunlardır.
•Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
•Valilikler ve kaymakamlıklar
•Sağlık Bakanlığı
•Türk Silahlı Kuvvetleri
•Emniyet Genel Müdürlüğü
•İtfaiye teşkilatları
•Türkiye Kızılay Derneği
•UMKE (ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri)
Ve tüm bunlara ilave gönüllülük esasıyla kurulmuş olan Sivil Toplum Örgütleri vardır.
Hepsinin devlet işbirliği ve koordinesiyle çalıştığında faydalı işler yaptığını düşünüyorum.
Şimdi bu kadar önemli olan kuruluşlardan son depremlerden sonra uygulamalarıyla haklı ya da haksız eleştirilerin odağı haline gelen "KIZILAY" adını Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk verdiğini hatırlatarak kısaca bahsetmek istiyorum.
KIZILAY, SAVAŞ ALANINDA YARALANAN YA DA HASTALANAN ASKERLERE HİÇBİR AYRIM GÖZETMEKSİZİN YARDIM ETMEK ARZUSUNDAN DOĞMUŞTUR.
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan Kızılay,
1877'de "Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti",
1923'te "Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti",
1935'te "Türkiye Kızılay Cemiyeti" ve
1947'de "Türkiye Kızılay Derneği" adını almıştır.
Şahsen Kızılay tarafından kan bağışlarım sebebiyle tarafıma gümüş madalya ile Berat takdim edildiğinde çok onore olmuştum. Kan vermenin önemi öyle büyük ki sokağa çıkma yasağının olduğu bir günde bile size gelen “Kan bağışı yapın.” mesajıyla çıkıp kan verebildik. Çalıştığım kurumlarda ‘’ Bir Kan Üç Can ‘’ kampanyası gibi bu alanda yapılan pek çok çalışmaya da dahil olarak elimizden geldiğince bu sürece katkı sağlamayı başarabildik.
Her görüşten sivil toplum kuruluşları ve yanında eğitim kurumları kan verme kampanyaları düzenliyor. Çünkü biliyoruz ki hepimiz her an kan ihtiyacı duyabiliriz. Kızılay sadece afet zamanlarında hatırlanmamalıdır diye düşünüyorum. Sadece kan bağışıyla değil kendimin de bir kez destek olduğu şekilde kurban bağışıyla da destek olabiliriz. Acil afet çadırı bağışı, zekat, fidye bağışı, özel gün bağışları, eğitim bağışları, genel nakdi bağışlar, sosyal yardım bağışları, uluslararası bağışlar, gayrimenkul ve ayni bağışlarda bulunmak suretiyle hepimiz, gereken desteği verirsek bu kurumların kötü günümüzde, yanımızda daha güçlü durmasını sağlayabiliriz.
Elbette ki toplumun desteğiyle, bağışlarıyla varolan ve hakkı bulunan ya da toplumun haklarını koruyan kurumlarda yöneticilik yapmak,çalışmak hassas ve dikkat gerektiriyor.
Ancak hemen de yılların birikimi gözbebeği kurum ve kuruluşları yok etmemeliyiz.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un "Gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen iki kazma kürek iki de ırgat gerek. Hadi gel yapalım geri şunu desen bir Sinan gerek birde Süleyman." Dediği anlamlı dizelerini düşünerek yıkmak yerine yanlışlar varsa düzelterek suçlular varsa cezasını vererek Kızılay ve tüm resmi faydalı kuruluşlara sahip çıkalım derim.
O zaman hep birlikte el ele… Güçlü bir geleceğe…