PAPİRÜS-II “İyi şiir şairinin parmak izi gibidir. Tanırsınız hemen.”

Abone Ol

15- Mesleği kuyumculuk olup da kitap okuyan, tutku derecesinde edebiyat meraklısı sadece bir kişi tanıyorum. Barış Göktekin müşterilerine kitap armağan eden, çocuğuna sevdiği edebiyatçının adını veren bir kitapsever. Cemal Süreya’nın darphane müdürlüğüne getirilmesi gibi bir ironi. Kuyumcular Çarşısı Edebiyat Çıkmazı.

Barış’ın bir süre önce doğum günüydü. Ona kütüphanemden bir kitap armağan ettim. Bir bibliyofilin yapacağı son şey. Kitaplıktaki bazı kitaplar bazı insanlara ödünç verilebilir ama çok az kişiye armağan edilir. Verdiğim kitap birkaç yönden anlamlı oldu. Hem daha önce okumadığını bildiğim bir yazardı, hem adaşıydı, hem de yaş gününe uygun bir adı vardı: Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme- Barış Bıçakçı.

Barış Bıçakçı’nın hem öykülerinde hem romanlarında okuru alıp sarmalayan, onu okuduğu koltuktan kaldırıp yolculuğa çıkaran ve son cümlesine kadar büyüleyen bir sihir var. O sihir yazarın üslubu, Türkçeyi kullanmasındaki ustalığı, kelimelerle yepyeni bir dünya yaratıp okuru içine çekebilmesi.

Birkaç gün sonra Barış’tan mesaj geldi: “Abi beni Barış Bıçakçı ile tanıştırdığın için teşekkür ederim.”

Bu mesaj, bir kitap eksilen kitaplığımdaki boşluğu doldurdu.

16- Barış Bıçakçı’nın kitaplarının isimleri bile ne güzel:

Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme

Aramızdaki En Kısa Mesafe

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

Herkes Herkesle Dostmuş Gibi

Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra

Sinek Isırıklarının Müellifi

Tarihî Kırıntılar…

17- En sevdiğim romancı Vedat Türkali, ilk romanı Bir Gün Tek Başına yayımlandığında 55 yaşındaydı. Son romanı Bitti Bitti Bitmedi’yi 95 yaşında yazdı.

18- Jack London 40 yıl yaşadı, 49 kitap yazdı. 43’ü yaşarken 6 tanesi ölümünden sonra yayımlandı. “Yazmamın tek sebebi, emeğimin karşılığında iyi para kazanıyor olmam” demişti.

19- Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1976) filminde, İnek Şaban ve arkadaşları sigara içmek için öğretmenler odasını gözüne kestirir. Öğretmenler odasında sadece Semra öğretmen vardır ve kitap okumaktadır. Hababam ekibi, Semra öğretmene temizlik kolu öğrencileri olduklarını ve öğretmenler odasını temizlemeleri gerektiğini söyleyerek dışarı çıkmasını isterler. Genç öğretmen Semra onlara inanır ve okuduğu kitapla birlikte odadan çıkar. Dikkatle bakarsak kitabın adını görebiliriz: Vedat Türkali’nin 1974 yılında yazdığı Bir Gün Tek Başına kitabıdır o kitap.

20- Aynı yıllarda çekilen başka bir film, bir kitabın art arda baskı yapmasında etkili olur. Kitap Ahmed Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı, film ise Yılmaz Güney’in “Arkadaş” filmi.

Hasretinden Prangalar Eskittim, ilk baskısını 1968’de Bilgi Yayınevi’nden yaptı. Sonraki baskı, benim de sahaflardan bulup edindiğim Cem Yayınevi’ndeki 1971 yılı baskısı. Sonrasında arka arkaya yapılan basımlar… 1974’de çekilen “Arkadaş” filminde, Yılmaz Güney bir sahnede Melike Demirağ’a Hasretinden Prangalar Eskittim kitabını verir. Melike Demirağ odasına kapanır ve Ahmed Arif şiirlerini okur, çok etkilenir. Başka bir sahnede de Yılmaz Güney’den dinleriz bir Ahmed Arif şiirini. O günkü iletişim koşullarını düşünürsek, bugünkü gibi kitapların reklamının yapılamadığı dönemde bu film kitabın satışlarına olumlu etki yapar.

21- Sevdiğim roman başlangıçları: (1)

“İntihar etmeyeceksek içelim bari!”- Bir Düğün Gecesi, Adalet Ağaoğlu.

22- Jose Saramago’nun Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş adlı romanının ilk cümlesiyle son cümlesi aynıdır: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”

23- Saramago, eserlerinde noktalama işareti olarak sadece nokta ve virgülü kullanmıştır.

24- Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanının 15. bölümünde tam 77 sayfa boyunca hiç noktalama işareti kullanılmamıştır.

25- Fransız yazar Georges Perec’in Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi adlı kitabında hiç noktalama işareti yok. Yani bir bakıma 60 sayfalık kitap tek bir cümleden oluşuyor! (Çok eğlenceli bir kitap. Yazar kitabın başına bir de şema koymuş: Servis şefine yanaşmak için yapmanız gerekenleri oklarla anlatan bir şema!)

26- Georges Perec, sadece 46 yıl yaşadı ve bu kısa ömründe birbirine benzemeyen yirmiden fazla kitap yazdı. Her yazdığında başka bir şey denedi, her metni okurun ezberini bozdu. Yaşamı boyunca harflerle ve sözcüklerle oynamayı çok sevdi.

*Hiç “e” harfi kullanmadan bir roman yazdı.

*Tersini de yaptı. Sesli harflerden sadece “e” yi kullanarak bir metin yazdı.

*Noktalama işareti kullanmadan bir kitap yazdı.

*Paris’in hareketli bir meydanında kafede oturup üç gün boyunca sadece gördüklerini yazdı.

*Yaşamı boyunca ‘uyuduğu yerlerin’ envanterini çıkardı.

*Okunması kesinlikle mümkün olmayan bir metne ulaşmayı amaçladı.

*Ölmeden Önce Her Şeye Rağmen Yapmam Gereken Şeylerden Birkaçı adında bir liste yaptı.

Bu listeyi yaptıktan kısa süre sonra hayatını kaybetti…

27- “İyi şiir şairinin parmak izi gibidir. Tanırsınız hemen.” - Didem Madak

28- Didem Madak yürüyen merdivenlerden korkuyordu. Korku edebiyatının ustası Edgar Allen Poe karanlıktan, kişisel bakımına her gün 2 saat ayıran bir ‘dandy’ olan Baudelaire ise yalnızlıktan korkuyordu. Kafka ise hastalık hastasıydı.

29- “Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.”- Didem Madak

“..(çay bardağında) kadının dudaklarının izi sandığı yeri öptü.”- Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan

30- Sevdiğim kelimeler:

müşkülpesent / merdümgiriz / gümrah / mütemadiyen

31- Kitap önerileri:

Doppler, Erlend Loe. YKY

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde, Murat Gülsoy. Can Yayınları

Karasevdalılar, Javier Marias. YKY

Kâğıt Ev, Carlos M. Domingues. Jaguar Kitap

32- Sevdiğim roman başlangıçları: (2)

“Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer.” (Raziye, Melih Cevdet Anday)

engin.topuz45@gmail.com