Q, X, W Yazabiliyorum, Yaşasın!
21. Yüzyılda, bu 3 harfi yazabilme özgürlüğünü elde etmenin benim için ne büyük bir anlam ve önem arz ettiğini, alfabedeki diğer bütün harfleri kullanarak bile anlatamam benim sevgili okuyucularım.
Gerçi şöyle bi durum var, ben bu 3 harfi kullanmanın yasak olduğunu bilmiyordum. Yıllarca tiwitter filan yazarken suç işleyip durmuşum. Bereket ilgili makamların dikkatini çekmemiş. Ama şu an öyle büyük bir değişim oldu ki hayatımda artık suç işlemeden çarpı koyabilir, k ve s gibi iki harf yazarak çıkartabileceğim bir sesi tek harfle çıkartabilir, keza K ve U'yu da birleştirerek söyleme zahmetinden kurtulabilir ve korkusuzca ters M yapabilirim.
Eyy Özgürlük!....
12 Eylül 1980'den beri getirile getirile bi türlü gelemeyen demokrasi nihayet geldi.
Ve hayatımızda bir çok şeyi değiştirdi.
Mesela bir üniversitenin adı değişti.
Efendime söyleyeyim ımm, başka başka ne değişti?
Seçim sistemi değişmedi tamam, ama hepsi birbirinden ala 3 seçeneğimiz var, gerçi biz o 3 seçeneği değerlendirene kadar seçim olup biter ya, olsun eskiden o da yoktu.
Özel okullarda Kürtçe eğitim yapılabilecek, iyi pek güzel ama, zaten bizim ülkemizde parası olan istediği Kolejde, istediği dilde eğitim alabiliyordu.
Ne değişti? İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca'ya Kürtçe eklenmiş oldu.
Kamuda türban serbestliği desek, paketi hazırlayanın uzun zamandır kamuya işi düşmemiş belli ki.
Ayrıca zaten bu pakette olmasa sahiden ayıp olurdu.
Sayesinde iktidar ol ve kişilere en doğal insan haklarından birini vermek için 11 yıl bekle. Toplum siyaset kadar sabırlı değil tabi, ya da onun çok önünde diyelim, bu yasağı zaten aşmıştı. Nasıl aşmasın? Düşünün ki bir insan, belki inancının gereği olduğunu düşündüğü için, belki canı istediği için, belki kendine öyle yakıştırdığı için hiç önemi yok herhangi bir sebeple saçlarını göstermemeyi tercih ediyor. Bundan kime ne?
Biz toplumcak çoktan aştık bu konuları. Çok gerimizdeler çook.
Başı örtülü, örtüsüz, Alevi, Sünni, Kürt, Türk, çoğunluk, azınlık ayrımları biz halkın günlük hayatında yok. Sadece propaganda malzemesi olarak siyasi kürsülerde var bu tür ayrımlar. Oysa ki, biz halk olarak, hiçbir işimizi, ilişkimizi, pozisyonumuzu bu verileri baz olarak oluşturmuyoruz.
Neyse konumuza dönelim, ne diyorduk, demokrasi paketinin hayatımıza getirdiği değişiklikleri bulmaya çalışıyorduk.
Andımız kalkmış.
Bu değişiklik mi sizce?
Ortaokullarda zaten kalkmıştı, ilkokullarda da yağmurdu, soğuktu, sıcaktı bahane mi yok bulunuveriyordu birşeyler. Çok birşey değişmedi yani.
Bu konuda bir paragraf açıp, fikrimi paylaşmak isterim.
Günümüzde özel şirketlerin bile mantrası var.
Bir ve beraber olduğunu hissetmek, ortak hedefe yürümek, motive olmak, aidiyet duygusu geliştirmek ve pekiştirmek gibi toplumsal psikolojiyle, kitle psikolojisiyle, sosyolojiyle ilintili bir durum bu.
Gerçi sosyolojiyi elbette bazıları kadar iyi bilecek değilim ama, bu metodun pratik bir faydası olmasa, günümüzün kurt iş dünyası kullanmazdı.
Her iş gününe şirket andıyla başlayan şirketler var, ya da her maç öncesi el el üstünde bir şeyler söyleyip, birbirlerini gazlayan sporcuları düşünün.
Böyle bir seremoni onları daha çok ekip yapıyor, kazanmayı kolaylaştırıyor.
Andımız bence genç cumhuriyette böylesi bir işlevi yerine getirsin diye konulmuştur 1938'de. Ne bilsindi Dr. Reşit Galip Bey, son derece kısa ve özlü bir şekilde yazdığı bir metnin yıllar sonra, her bir darbede gerekli gereksiz bir takım eklemelerle değiştirileceğini?
Değiştirile değiştirile uzamış onu biliyorum ama zaman içinde işlevini yitirdi miydi bilmiyorum? Kime ne zararı var, onu da anlamıyorum.
"Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayıp, "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye biten bir metinden hala, hala ve hala, milyon defa açıklandığı ve söylendiği halde, ırkçı bir anlam çıkaranlar ve bundan rahatsız olanlar, Allah rızası için herhangi bir Türkçe sözlükten vatandaşlık kelimesinin karşılığını okusalar ya.
Ya da Kürtçe sözlükten niştewari'ye de bakabilirler.
Hiç, hiç, ama hiç etnik köken yoktur o sözcüğün içinde.
İnsanların hangi ırktan ana babadan doğduğunla ilgilenmez vatandaşlık/ yurttaşlık denen kavram. Şu an yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz vatanın, yurdun ismi Türkiye Cumhuriyeti olduğu için ve biz bu cumhuriyet sınırları dahilinde, bu cumhuriyete mensup birer vatandaş olduğumuz için Türk'üm diyoruz o metinde.
Mesela ben muhtemelen ya Yunan ya Arap'ım. (Anne dede Girit, baba dede Mısır'dan gelme) Ama "Türk'üm" diyor ve bundan da hiç rahatsızlık duymuyorum.
Duyanlarla da bir sorunum yok ayrıca.
Kim kendini nasıl istiyorsa öyle tanımlasın, kim hangi dilde konuşmak istiyorsa o dilde konuşsun.
Konuştuğum, yazdığım ve anlaştığım dil olanTürkçe; İngilizce, Arapça, Farsça kelimelerle abluka altına alındıkça kanı beynine sıçrayanlardan olduğum için, ana dil hassasiyetini de çok iyi anlıyorum.
Çok büyük bir insanlık ayıbıdır insanın ana dilini yasaklamak.
Ve sonrasında lütfeder gibi serbest bırakmak.
Ve yine sonrasında ana dilde eğitim olanağını sadece parası olana vermek.
Gerçi bu teknik bir konu. Ahkam kesmek çok doğru değil.
Eğitimciler, pedogoglar ne düşünüyor bu konuda? Onların fikirleri de alınmalı.
Ha şimdi taşı gediğine koydunuz işte. Duyuyorum, "hangi konuda, kimin fikri alındı ki bu paket hazırlanırken" diyorsunuz, haklısınız.
Ayrıca böylesi önemli bir olaya "yer yok"gerekçesiyle bir kısım medyanın çağrılmamış olması da pek uyuşmuyor paketin adıyla.
Hem sonra açıklanış şekli de biraz tuhaf geldi bana.
Paket açılana kadar ki başlangıç konuşması öyle uzun sürdü ki, "Galiba Başbakan paketi evde unuttu, bi koşu gidip alın ben o esnada oyalayayım dedi" yorumlarını okudum bir kaç yerde.
Şaka bir yana, bir önceki yazımdan malumunuz olan demokrasi takıntım nedeniyle, bu yolda atılmış küçük büyük bütün adımları elbette destekliyorum, bu kesinlikle olumlu bir gelişme ama en temel demokratik sorunlarımızı çözmüyor, en temel demokratik beklentilerimizi karşılamıyor.
Adil yargı mesela, uzun süren tutukluluk süreleri, her mezhebe eşit yaklaşım, YÖK gibi darbe kurumları, kafa karıştırıcı şekilde değil, eşeği kaybettirip buldurunca sevindirecek şekilde değil, oy hesaplarından bağımsız, net bir şekilde seçim barajının 5' e, 3' e düşürülmesi gibi daha somut beklentilerim vardı açıkçası bunlar çıkmadı paketten.
Çıkanlar da hayatımızda değişiklik yaratacak türden değil.
Dediğim gibi, biz toplum olarak siyasetin önünde olduğumuz için o demokratik dönüşümleri zaten yapmıştık.
Bu paket sadece yasal zeminin oluşmasını sağlıyor. E bu da bir şeydir, hatta önemli bir şeydir.
Bu açıdan bu adım olumlu.
Üstelik devamı da varmış. Umarım devamında beklentilerimizi karşılayan maddeler olur.
Ha bu arada, Romanlar adına sevindim. Kendi adıma da sevindim.
Çünkü, Inanılmaz bir kültürleri olduğunu düşünüyorum.
Hiç eğitimsiz halleriyle müzikte, dansta ve hayata neşe katan bir çok konuda harikalar yaratan bu insanlar, enstitülerinde kültürlerine sahip çıkar ve doğal yeteneklerini bilinçli bir eğitimle işlemeye başlarlarsa kimbilir ne keyifli sahneler bekler bizi.
Galiba ben bu pakette en çok bunu sevdim.
**Yazarla iletişime geçmek, öneri ve eleştirilerinizi bildirmek için naimesimsaroglu@manisahaberleri.com adresini kullanabilirsiniz.