"Benim evladım çok değerliydi. Allah benim bir evladımı aldı yerine bin evlat bıraktı bu acıyı hep birlikte yaşayalım diye."
Bu sözler Seher’in annesi Ayşe Dayı’nın dudaklarının arasından süzüldü. Acılı anne ayakta duramıyor ama sakindi... Ağlamaktan gözyaşları kurumuş, hüzün bütün hücrelerini sarmıştı. Evlat acısı yaşıyordu... Sabah sapa sağlam okuluna yolcu etmişti Seher’ini... Sonra ölüm haberi!
Yanında, sağında, solunda bir sürü genç vardı. Herkes oradaydı, Seher yoktu. Kahrolası bir viyadük, bir keskin viraj, bir yol Seher’i ondan almıştı. Seher şimdi üniversitede diğerleri gibi ders başında değildi. Hiç planda olmayan bir yerdi, kara toprağın içindeydi.
Seher öldü, başkaları ölmesin...
Çok klasik, çok utanç verici bir çağrı bu!
Geldiğimiz nokta “ölüm eşittir hizmet” mi yani?
Yani Seher öldü, şimdi yol düzelecek, mühendislik hataları giderilecek ve böylece yolda artık öğrenciler ölmeyecek. Bu mu varacağımız nihai nokta, çözüm...
Bize yazıklar olsun, hepimize... Bu ili yönetenler, bu işle dolaylı veya direkt ilgili olan herkes vebal altında.
Seher öldü, daha önce de ölenler oldu, bundan sonra da...
Seher için arkadaşları toplandı, daha önce de toplandılar. Daha önce de kazalar oldu aynı yolda. CBÜ yolunda meydana gelen bu kaza ilk değil, umarım son olur ama hiç sanmıyorum. Maalesef sanmıyorum. Ve her ölümden sonra klasik demeçlerden de iğrendim.
Kim yaptı bunu kim? Hesabı kim verecek?
Seher’in arkadaşları diyor ki;
"Nerede görülmüştür ki bir köprülü kavşak yapılacak ve 90 derece keskin bir viraja sahip olacak ve tabi bir Türkiye klasiği hiçbir uyarı levhası olmayacak. Daha hava güzelken bile bu tür kazalar meydana geliyor. Yağışlı havalarda meydana gelebilecek kazaları hepiniz tahmin edebiliyorsunuzdur. Bu kadar düzensiz ve projesiz yapılan bir kavşak ile aşırı hız yapan şoför kaza meydana getirmiş ve 18 yaşında bir kardeşimiz hayatını kaybetmiştir."
Allah aşkına nerede görülmüştür?
Soruyorum; Seher’i kim öldürdü?