Sevgili Günlük;
31 Mayıs 2013 Cuma:
Nasıl yani? " Ağaçlar kesilmesin, Gezi Parkı'na Dokunmayın" diye eylem yapan insanların çadırları sabaha karşı ateşe mi verildi? Kesin provakosyon. Devlet böyle bir şey yapmaz.01 Haziran 2013 Cumartesi: Yaparmış. Çünkü, böylesi bir vahşeti vicdanı kaldırmadığı için sokaklara dökülen insanlara da resmen böcek muamelesi yapıyor. (Onlardan biriyim. Tesadüf ya, o gün Ankara'dayım.Kızılay nere, Olgunlar Sokak nere? Olgunlar Sk.'ta kaldığım otelin 4. Katındaki odam dumanaltı. Noluyo ya?) Kaç kaç kaç. At kendini dışarı. Dışarısı daha bi dumanaltı. Nereye kaçabilirim? Aaa insanlar kaçmıyor?!.. İnadına inadına Kızılay'a doğru gitmeye çalışıyor. Hiç bir zırhları yok oysa. Yegane savunma araçları yüzlerine maske niyetine doladıkları bişeyler. Kim ne bulduysa, tişört, fular, havlu, kağıt peçete. Bu işlevi görebilecek herhangi bi bez parçası. (Çaputçu daha uygun yani) Esnaf ve semt sakinleri de bu çaput bulma konusunda yardımcı. Bereket benim de hava serinlerse diye yanıma aldığım bi tişört var. Onu doluyorum yüzüme. Ama ne ciğerlerimi, ne gözlerimi koruyamıyor, arada bayılacak gibi oluyor, bi yerlere tutunup şaşkın şaşkın etrafa bakıyorum. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Kim bunlar? Üniversiteli çocuklar mı? Galiba, ama yoo aralarında yaşı daha küçük görünen çocuklar da var. 15-16 gibi sanki. Allah Allah? İyi de şu eşarplı teyzemin ne işi var aralarında? Yavrusunu arıyor herhalde, içim sızlıyor. Yanına yaklaşıyorum, yardımcı olucam aklımca. Gözüme bir teyze daha takılıyor. Şöyle bi bakınıyorum, aa bu teyzelerden çok var. "Vicdansızlar!" Diye bağırıyor bazıları. Yaşıtlarımı farkediyorum sonra. Duman azıcık aralandığında ne kadar çok orta yaş var? Noluyo ya? Âhir ömrümüzde devrim görmekte mi nasipmiş bize? Bu güruh, bildiğin halk çünkü. Korkmadan üstüne üstüne gidiyor dumanların. Bi döviz takılıyor gözüme "Bizim İstiklal Marşı'mız KORKMA diye başlıyor unuttun mu? Unuttuyduk evet, yani unuttuk sanıyordum ben. Ne oldu da hatırlandı? "İyi nedenler kadar hiç bir şey insana cesaret veremez" sözü Alexandre Dumas'nın. Bu insanların gerçekten iyi nedenleri olmalı. Yoksa bu kadar cesur olmazlardı, olamazlardı. Bu arada Manisa'dan haberler, Manisa da yürümüş, ama canım Manisa kimsenin kılına zarar gelmemiş. Ee benim memleketim bu işte.
02 Haziran 2013 Pazar Ankara'dan dönüş. Ankara'daki bütün arkadaşlarla da iddialaşma. Hayatta olmaz. İzmir'de asla. Dünya yıkılsa İzmir Polisi, İzmirli'ye bu şekilde davranmaz. Büyük konuşmuşum. İzmir Polisi o gece, İzmirli'ye ziyadesiyle o şekilde davranır ve hatta yetinmez, eli sopalı sivillerin önüne geleni alıp, Kıbrıs Şehitleri'nin ara sokaklarına çekip dövmesine de engel olmaz. Ama bu vahşet ve şiddet karşısında bile kalabalık zerre azalmaz. Gittikçe artar. Bu cesaret sahiden takdire değer, çünkü buradaki insanların çok büyük çoğunluğu, sorsan Gezi Parkı'nı görmemiştir bile. Sadece insani reflexsleriyle harekete geçiyor, bu nedenle de sürekli çoğalıyorlar.
03 Haziran 2013 Pazartesi Zulmün karşısında tarafsızlık, zulme ortak olmaktır. Ben zalim değilim. Hemen bir gençliğe övgü yazısı. Keşke Başbakan'ın lafına uyup 3 çocuk yapsaydım hayıflanması. Aynı gün akşamüstü; sağdan soldan vahşet dehşet haberleri. Hatta doğrulanmamakla birlikte 2 de ölüm haberi. Bu çocukları uyarmalı. Şiddete şiddetle karşı durulmaz. Şu ana kadar yaptığınız soylu direnişe gölge düşürmeyin. Haklıyken haksız konuma düşmeyin. Çünkü yazık ki asıl işini unutan ana akım medya, sizi nasıl "Çapulcu" olarak gösteririm diye fırsat kolluyor. Üstelik devletin olması gerekirken iktidarın olan televizyon, utanıp sıkılmadan, 3 yıl öncesine ait bir başka yerde çekilen görüntüyü, "direnişçiler Türk Bayrağı yakıyor." diye veriyor. Provokasyonun dik alası, ama yine de ne olur bir damlacık kan akmasın sakin olalalım, sakin sakin...
04 Haziran 2013 Salı Ohh.... Nihayet! Sağduyu, erdem, devlet. Bülent Arınç özür diliyor. Ve üstelik bu erdemi bir hemşehrim gösterdiği için ekstra bir sevinç bendenizde. İş kötü bir yerlere gitmeden, süreç aklıselimlerce kontrol altına alındı. O günün akşamı Taksim Bayram yeri. Ama Hatay ve Tunceli' den iyi haberler gelmiyor.
05 Haziran 2013 Çarşamba Sahiden orantısız zeka kullanıyor bunlar. Düşmediler tuzağa, akıllı işler yapıyorlar. Bir ve beraber olduklarını bir kez daha gösteriyorlar dünyaya. Kandil simitleri, dostluk mesajları... İşte Türkiye bu. Zaten bu. Böyle olduğunu unutturmaya çalışmışlardı, başaramamışlar oh olsun. Her 100 yılda bir, emperyalist oyunları bozmak, bize nasip oluyor. Gençliğim toplanmış meydanlara, hep bir ağızdan, "kolaysa böl bakalım" diyor. "Kolaysa uzaklaştır demokrasiden, kolaysa dizginle." Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım. Milli hasletlerimizi hatırlamak pek iyi geldi bana. Planlarını 100'er yıllığına yapanlara, tam hedeflerine ulaştıklarını zannettikleri anda milletçe yapıverdik NANİK!.... Bu hissiyattayız pek güzel. Yeni nesil aynı zamanda çok eğlenceli. Kendisiyle de çok güzel dalga geçiyor. "Mustafa Keser'in askerleriyiz" "Mustafa Kemal'in asker kaçaklarıyız" "25 tane ANAP'lıyı evde zor tutuyoruz." "Yüzde elli sahiden zor duruyor." ( yüzüne 50 TL. koyup, orda tutmaya çalışan birinin fotoğrafı) "Arkadaşlar imdat. Teyzeler Taksim'de orantısız ikram uyguluyorlar. Poğaça böreğe boğdular. Tıkandım" "Bak sen ya, biz ağaçları kurtaralım dedik, ağaçlar bizi kurtarıyor iyi mi" "Duydunuz mu biber gazının içinde alkol varmış. Kandil kandil üzerimize alkol püskürttüler" "Dünyada hiç bir istihbarat örgütü, annemi sokağa çıkaramaz" "İlk defa vergilerimiz yol, su, elektrik olarak olmasa bile biber gazı olarak bize döndü" "Bugün geciktiler. Arkadaşlar gazımızı gidip kendimiz mi alsak? Her şey devletten beklenmez ki!" "Bir de ayran uyutur derler. İçtik, uyandık." "Kuantum hatası. Evrene mesaj yanlış gitti. KKTC Hükümeti istifa etti." "Bu CHP size de, ambulansın arkasına takılan taksiyi çağrıştırmıyor mu?" "Biri Bahçeli'ye burda piskevütün bedava dağıtıldığını söylese ya" "Başbakan keşke yüzde 50 jokerini kullanacağına, seyirciye sorma hakkını kullansaydı." "AKP'li abiler soruyor; 28 Şubat'ta nerdeydin? Kreşteydim"
Gibi yüzlerce slogan. O günün akşamı Taksim güllük gülistanlık, Ankara'da başlangıçta öyle. Ama gecenin ilerleyen saatlerinde, Ne olduysa birden, yine gaz, yine su. Rize'den de tüyler ürperten haberler. (Allah bir daha yaşatmasın.) E ne şimdi bu... Hani orantısız güç, kabul edilip özür dilenmişti. Kime inanmalı bu memlekette? Cumhurbaşkanı ve Başbakan yardımcısı (vekili) gündüz ne dedi, gece neler oluyor? Kim veriyor Allahaşkına polise bu emri? İstanbul, Ankara, Rize polisleri hepsi aynı yerden emir almıyor mu? Niye farklı farklı uygulamalar? O esnada bir empati: İstanbul polisi içinden " oh be çok şükür" Ankara polisi içinden "şimdi biz bunlara niye saldırıyoruz acaba?" Rize polisi içinden "ne yaptığımızı hiç anlamadım. Biz şimdi neyi koruyoruz?" Diye geçiriyor bence, tahmin tabii bu. Benim aklımdan geçense, Ankara ve Rize polisi bu akşam emirleri kimden aldı? O emri veren her kimse, aranılan provokatör o. Nasıl bir vicdansız olmalı ki, ölen var, şehit polisimiz var, yetmezmiş gibi hala saldırtıyor, hala zalim. Kandil gecesi bu emri veren biri, acaba hangi dine mensup? Bak bak bir de, yabancı istihbarat örgütlerinin işiymiş. Sormazlar mı adama, 11 tane istihbarat örgütü, 70 vilayette fink atıyordu da MİT ne yapıyordu? Madem biliyordunuz niye engel olmadınız? Neyse yarın nasılsa başbakan geliyor.
06 Haziran 2013 Perşembe Eskiden genel kurmay başkanı konuşunca borsa düşerdi, şimdi başbakan konuşunca. Birileri de çıkıp ekranda manasızcasına maddi kayıpları sayıp dökmüyor mu? Diyolardı inanmıyodum, harbiden dini imanı paraymış bunların. Ayrıca sanki o maddi kayıpların büyük oranda sorumlusu kendilerinin izlediği yol yöntem politika değilmiş gibi. Ayrıca insan canının maddi bir karşılığı varmış, olabilirmiş gibi. Ve yine ayrıca dünyada popo rahatından daha önemli başka hiç bir şey yokmuş gibi. Kafasında jöle de yok ama, kimbilir? Anlamadım.
07 Haziran 2013 sabaha karşı Eyvah, eyvah. Yandık. Allah yardımcımız olsun. Otobüste bir Başbakan değil, seçim startını vermiş bir siyasi parti lideri konuşuyor. Zamansız bir miting bu. Gecenin ikisinde, Atatürk Havalimanı'da izinsiz, gösteri, yürüyüş yapılabiliyor muydu ya? Tomalar nerde? Benim ki de soru. Sanki alışmadık çifte standartlı ve hep kendine yontan demokrasi anlayışına? Ama bak bu soru. Ciddi ciddi soru. Son derece tarafsız, bilimsel bir matematik sorusu. Nasıl oluyor da yüzde 49 çoğunluk, yüzde 51 azınlık oluyor? Şirketlerde bile patron yüzde 51 hisseye sahip olan değil mi?