Memleketimin insanına sorsan sanata ve sanatçıya saygı duyar, sahip çıkar. Televizyonda dizi izlemez, belgesel izler… Kültür ve Sosyal İşlere meraklıdır… Sergiden sergiye koşar…Opera ve Bale’ye oldukça meraklıdır.
Bu yazdıklarıma inanmayan varsa çıksın sokağa, alsın eline mikrofonu ne izlersin, ne seyredersin diye sorsun alacağı cevapların yüzde 90’ı yukarıda yazdığım gibidir.
Ama gerçekler her zaman oldu gibi farklıdır. Ne opera ile işimiz olur, ne de bale ile… Buna bende dahil… (Aman azınlıklar isyan etmesin. Onlara saygım sonsuz. Benim lafım çoğunluğa…)
Uzun zamandır kış uykusundaydın, ne yazdın, ne ortalarda göründün. Şimdi ilk yazıda nerden çıktı bu sanata olan ilgisizliğe merakın. Biz senden Manisaspor bekliyoruz… Büyükşehir Belediyespor bekliyoruz… Onları yaz… Onları anlat… Kimse meraklanmasın… Futbol ile ilgili yorumlarıma startı verdim. Farkındayım bayağı ara verdim. Bu yüzden de ilk yazıda hatamız kusurumuz olursa af ola…
Ülkemiz zor günler geçiriyor. Yaşadıklarımız ortada. Her gün şehit haberleri ile kahroluyoruz. Dertler, tasalar, sıkıntılar bitmiyor. Her sabah gözümüzü açtığımızda yeni bir sorun ülkemizi yönetenleri bekliyor. Allah onlara güç versin, sabır versin. İşleri zor. Ama her güne de umutla başlıyoruz. Dünden bugünümüz iyi olsun diye. Malum umut fakirin ekmeği. İnşallah ülkemiz başındaki bu belalardan kurtulacak. Hep birlikte güzel günler göreceğiz inşallah.
Bugünleri beklerken, umutlarımızı sürdürürken kafalarımızı da dağıtmamız gerekiyor. Hiç olmazda bir saat de olsa, ülke sorunları, kendi sorunlarımızdan uzaklaşmak istiyor insan. Bu durumlarda ne yapıyorsun. Sinema,tiyatroya, varsa kentinde sergi, opera ve baleye gidiyorsun . Bizim gibi futbol meraklıları da yağmur çamur demeden soluğu stadyumlarda alıyor.
Bu hafta liglerimize olumsuz hava koşulları damga vurdu. Bir de Eskişehir-Fenerbahçe maçındaki utanç hakem yönetimi. Artık bizlerde surat kösele olduğu için utanma duygusu laf da kaldı. Akşam yorumları dinledikçe sinir oldum. Sinir oldukça dinledim. Kısır bir döngü içinde uykuya daldım… Şunu anladım ki ülkemde utanma kavramı da yavaş yavaş ömrünü yitiriyor. Yerine yüzsüzlük alıyor…
Neyse, Pazar günü oynanan daha doğrusu maçın hakemi Mersin Bölgesinden Avukat kardeşimiz Uğurcan Tozlu’nun ısrarla oynatmaya çalıştığı maça geleyim. Dondurucu soğuk, sağanak yağış, fırtına altında oğlum Asrın ile rotamızı Mümin Özkasap Stadyumuna çevirdik. Takviyelerle yenilenen, kenar yönetimi ile güçlenen Manisa Büyükşehir Belediyespor’u izleyelim istedik. Ama hava şartları buna müsaade etmedi. 90 dakika boyunca sahanın içinde yüzen futbolcuların mücadelesini izledik. Zaten o saha şartlarında bundan başka bir şey izlemek mümkün de değildi. İlk yarı bittiğinde Muharrem hoca (Kazer) ile birlikte meslektaşım Mahmut Aslan’ın maç notlarına göz attık. İlk yarı için bembeyaz bir sayfasını gördük. Koca yarıda pozisyon yok. Nasıl olsun ki… Bir dakika bile dinmeyen şiddetli yağmur, sahayı göle çevirmiş. Bırak topu yanındaki arkadaşına atmayı, bir metre süremiyorsun bile.
Şimdi sevgili Avukat kardeşimiz, maçın hakemi Uğurcan Tozlu’ya sormak isterim. Eyyy Tozlu kardeş, Pazar günü Manisa’da sen ne yaptın? Nasıl bir maç yönettin? Ya da yönettiğinin adı maç mıydı? Biz tribünden sahada ne oynandığını göremedik. Ne yaptık biliyor musun? Dua ettik. Kimin için mi? Önce seni düşündük sana ettik, sonra da saha da mücadele eden futbolculara… Ne için biliyor musun? Sakatlanmayın diye. Hadi seni geçtik, mesleğin cebinde… Peki ya futbolcuların biri sakatlanırsa ne olacak? Futbolu bırakma noktasına gelecek bir sakatlıkta, bunun vebali kimin olacak? O futbolcu evine nasıl ekmek götürecek? Bu mesleğe adım attığınızda sizlere önce sporcu sağlığı denmiyor mu?
Şunu diyebilirsin,sakatlık bu işin fıtratında var. Doğrudur. Ama bu olumsuz saha koşullarında, bu maçı nasıl oynattın. Bir defa topu eline alıp, zemine atsan topun sekme ihtimali yok. Doğal olarak da maçın oynanma ihtimali yok. Gerçekten inanılacak gibi değil. Asıl inanılması güç olan da ne biliyor musun? Bu saha koşullarında 90 dakikayı kazasız, sakatsız atlattın. Allahın sevdiği kuluymuşsun vesselam…
Bir futbolsever olarak sana şunu söylemeliyim. Güzel kardeşim, futbol keyif oyunudur. Bu işten oynayan da, seyreden de ve de yöneten de keyif almalıdır. Allah için bizi bırak, Pazar günü yönettiğin maçtan ne anladın? Senelerin tecrübesi Levent Eriş hocanın da devre arasındaki isyanına kulak asmadın. Oynatacam da oynatacam diye tutturdum.
Şunu düşündüm açıkçası. Acaba, maça gelenleri baleye mi teşvik etmek istedin? Biz maç izlemeye gelmiştik, sen bizi su balesi izlemeye mahkum ettin…