Dikkat edin,
Uzun zamandır Manisa’da futbol konuşulmuyor.
Halkın, futbola ilgisi neredeyse tamamen köreltilmiş durumda.
Üç büyüklerin hegemonyasında olan bir şehirde yaşıyoruz.
Çocuklarımız, gençlerimiz, arkadaş ortamlarında, İstanbul takımlarının başarılarından bahsediyor, televizyonda gördükleri başka şehrin takımının futbolcularına aşık oluyorlar. ‘Stadyum yolu nedir?’ Bilmiyorlar…
Futbol kültürünü oluşturamayınca,
Halk, hafta sonunda maça gitmek yerine piknik yapmayı tercih ediyor.
Bir şehrin futbol takımı, o şehrin simgesidir, markasıdır, onurudur, gururudur.
Ne okullara inebiliyoruz, ne de halkı şehrin takımına yönlendirecek projeler üretebiliyoruz.
Kentimizin en büyük marka değeri olan Manisaspor’a olan ilgi yok denecek kadar azaldı. Yayıncı kuruluşu bulunan herhangi bir mekanda, şehrin takımının maçı mı, yoksa İstanbul takımının maçını mı izleyelim deseler, maalesef “İstanbul takımı” derler, diyorlar…
İnanın, “Bana ne Manisaspor’dan!” deyip de o mekanı terk edecek, hatta kavga edecek insanların sayısı oldukça fazla.
Manisaspor’un küme düştüğü gün, belki de hiç maçına gitmediği İstanbul takımının şampiyonluğuna çılgınlarca sevinen, araba kornalarına basan insanları gördükçe gerçekten üzülüyorum.
“İstanbul takımı ile şehrinin takımı son hafta denk geldi, kritik maç yapacaklar, İstanbul takımı yenerse şampiyon, şehrinin takımı yenilirse küme düşecek, o maçta hangisini desteklersin? diye sorduğumda, inanılacak gibi değil ama “İstanbul takımı” cevabını verenler var.
Manisaspor’a saygı duyan ama İstanbul takımına aşık olanlar mı,
Manisaspor’a saygı duymayan ve İstanbul takımına aşık olanlar mı,
Manisaspor’un varlığından haberi olmayanlar mı,
Manisaspor’un varlığından haberi olup da Manisa’da yaşayıp da sırf farklılık olsun diye İzmir takımı tutanlar mı,
İstanbul takımını eğlence olsun diye, arkadaş ortamında birbirlerini kızdırsınlar diye tutanlar mı dersiniz?
İnanın, hepsiyle bir kamuoyu araştırması yapsak, şehrin takımını tutmamalarındaki nedenleri ortaktır.
“Şehrin sahipleri Manisaspor’a sahip çıkmıyor, ben neden çıkayım ki?”
Söz konusu Manisaspor olunca bütün menfaatlerin bir kenara bırakılması gerekirken, siyaset yüzünden, egolar yüzünden maalesef Manisasporumuzu utanç verici günlere getirdik.
Burada kimseyi suçlamak istemiyorum, herkes neyin ne olduğunu gördü.
Ahmet, Mehmet, o, bu, şu, suçlu değil.
Hepimiz suçluyuz.
Hepimizin Siyah-Beyazlı armanın yere düşmesinde payı vardır.
Olan oldu.
Şimdi bu armayı ayağa nasıl kaldırırız, bunları düşünelim, bunlara kafa yoralım.
“Manisaspor’un anahtarlarını Büyükşehir Belediyesi’ne verin” diye yazmıştım. Sanırım, bu biraz farklı yönlere çekildi. Ben bunu biraz daha açmak istiyorum.
Türk futbolunda artık bir gerçek var.
Siyaset tamamen futbolun içinde. Futbol da siyasetin.
Bir kördüğüm gibi oldu.
Büyükşehir belediyeleri de şehrin takımlarına bu finansı sağlayan en büyük destekçi.
Yüzlerce örnek verebilirim.
Spor Toto 1. Lig’de büyükşehir desteğini almayan iki takım düştü. İyi kadro yapan Samsun da kendi hatalarıyla düştü. Çaykur Rizespor ve Ankaragücü siyasi destekle ve belediye desteğiyle çıktı. Play-Off’a kalan Ümraniyespor’un adı Ümraniye ama oysaki Ümraniye Belediyespor. Forma reklamı da Ümraniye Belediyesi. Ankaragücü’nün de Ankara Büyükşehir Belediyesi.
Yılların Erzurumspor’u, Büyükşehir Belediye Erzurumspor adıyla finale kaldı. Proje takımı denilen Gazişehir Gaziantep de tamamen Büyükşehir Belediyesi desteğiyle finalde. İki transferleri, bizim komple takımın takım maliyetine bedel. Balıkesirspor Baltok’a falan girmiyorum, herkes gördü, büyükşehir belediyesinin Balıkesirspor için neler yaptığını!
Büyükşehir makamında olanlar, şehrin takımına destek verebilmesi için paraların nereye harcandığını bilmek isterler. Tanımadıkları, bilmedikleri bir başkana değil de kendi tanıdığı güvendiği insanlara parayı vermek isterler. Bu ilçe belediyeleri için de geçerli.
Bu bir kuraldır. İlk bakışta, “böyle bir şey olmamalı” diyor olabiliriz ancak o makamın penceresinden baktığımız zaman haklılık payları var.
Kimse kimseye öyle “şaak” diye para vermiyor. Verdiğini de sorguluyor. Dolayısıyla kısır siyasi çekişmenin yaşandığı Manisa’da olan Manisaspor’a oluyor.
Bu işler şahısların desteğiyle olacak işler değil.
Manisa Büyükşehir Belediyespor, trilyonları harcayarak 8-9 senede anca borçsuz şekilde 2. Lig’e gelebildi. Manisaspor ise 50 milyon TL borçla 2. Lig’e düştü. Bu konuda hem fikiriz. Bu sene aynı ligde olacaklar.
“Olacaklar” değil "olacak!" demek istedim.
İKİ TAKIM VE TEK RUH OLACAK!
İsim değişikliklerine pek takılmamak gerekiyor.
Manisaspor’un ana ismi 1931’de Manisa Sakaryaspor’du. 1965’te Manisaspor adını aldı. Yani 1931-1965’e kadar olan süreçte bir tane Manisa Sakaryasporlu çıkıp dese ki, “sevdamızın ismini değiştirdiniz, öldürdünüz” dese, haklı mı? İsim değişikliğine karşı çıkanların zihniyetine göre haklı.
Belediyelerin desteği olmadan şehir takımlarının hangi liglerde olursa olsun yaşama şansı yok.
Merak etmeyin, başka Manisaspor yok. Manisaspor ölmez, efsaneler ölmez, sadece şekil değiştirirler. Bugün günümüz şartlarına göre, Göztepe, Evkur Yeni Malatyaspor’un, Büyükşehir Belediye Erzurumspor’un yaşadığı da odur.
Üç büyüklerin hegemonyasını istemiyorsak, bugün Manisa FK’yı da Manisaspor’u da bağrımıza basalım.
Benim için ikisi de Manisaspor!
İki takımımızın tek ruhta yani Manisaspor ruhuyla bütünleşeceğini ve daha da güçleneceğini unutmayalım.
Alın size örnek.
Bugünün Gaziantepspor’u için ağlayanlar, Gazişehir’in final başarısıyla Süper Lig için hayaller kuruyorlar. Yarı finaldeki seyirci ortalamaları tavan yaptı. Halk, başarıyı ve yapılan doğru işleri sahiplendi. Gazişehir’in aslında Yeni Gaziantepspor olduğunun farkına varmaya başladı. Gaziantepspor sayfalarını takip edin, hafta sonundaki Erzurumspor finali için hepsi vızır vızır kenti maça davet ediyor, “Süper Lig’e çıkacağız” sloganları atıyorlar.
Bakın, yanı başımızdaki ilçemiz Akhisarspor’un başarılarına! Akhisar Belediyesi’nin finansörüyle Süper Lig’i bir gördüler, pir gördüler! Bulundukları yerin ne kadar büyük bir tanıtım aracı olduğunu gördüler. Türkiye Kupası’na oradan da UEFA Avrupa Ligi’ne uzanan başarı hikayesinin altında be-le-di-ye gücü vardır.
‘Biz burada personel maaşlarını nasıl öderiz?, deplasmana bilet nasıl buluruz?’ diye kara kara düşünürken, Akhisar’ın böyle bir sorunu hiç olmadı. Enerjiyi saha içine verdiler, az miktarda sözleşmeler yapıp, yüksek maç primi sistemiyle, “kazan, kazandır” mantığıyla, sportif başarıyı yakaladılar. Üstüne gıcır gıcır UEFA standartlarında bir de stat olunca halk da tamamen takımını sahiplendi. Şimdi Akhisar ilçesinde yoldan herhangi birini tutun, İstanbul takımlarına yönelik, yukarıda sorduğum soruları sorun, çoğu, “Akhisarsporluyuz” der. Akhisar’da çocuklar, Akhisarspor’u artık tanıyor ve biliyor, evlerindeki maçı ise iple çekiyor.
Artık daha fazla egoizme gerek yok.
Burada amaç Manisaspor’un menfaatiyse eğer, gerçekleri net bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor.
Büyükşehir’in karşısındaki siyasi yapı, ya Manisaspor’a sahip çıkmalı ya da artık tamamen bu işi Büyükşehir Belediyesi’ne bırakacak yolları hazırlamalıdır. Sizin siyasetiniz nasıl değerliyse bizim de Manisasporumuz o kadar değerli. Kaybedecek zamanımız kalmadı.
Eğer anahtarlar, Büyükşehir Belediyesi’ne verilirse, ben inanıyorum ki bu camia ve bu şehrin dinamikleri, Manisaspor’a da sahip çıkılması yönünde büyükşehir belediye başkanı Cengiz Ergün’e bir reaksiyon gösterecektir. Ergün, Manisaspor’a şahıslardan dolayı kızgın olmuş olabilir ama bu Siyah-Beyaz’ı sevmediği, hiç sahiplenmeyeceği anlamına gelmiyor.
Belki de iki kulüp birleşir. Belki de iki takımımız seneye 1. Lig’e çıkar. İşte tüm bunları yapabilecek vizyon Büyükşehir’de var. Ergün, "almıyorum” dese de biz tüm şehir olarak,“alacaksın” demeliyiz.
Bu işi acilen Ergün’e bırakalım. Ergün, bir takım engellemeler olmazsa, çok sevdiği Manisaspor’u da Manisa FK’yı da Allah’ın izniyle iyi yerlere taşır diye düşünüyorum. Biri olmazsa diğeri muhakkak olacaktır, tıpkı Gazişehir örneğinde olduğu gibi o ruh adresine ulaşacaktır.
Soruyorum size,
Çifte şampiyonluğa var mısınız?