Yıl 2025... Ay Mart... Yer: Türkiye.

Bir sabah uyanıyorsunuz...

Elinizde kahve, gözünüz telefonunuzda, haber akışı geçiyor.
CHP Cumhurbaşkanı adayını seçmiş. 14 milyona yakın kişi oy kullanmış.

Aynı sabah…
İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, halkın açık ara en çok güvendiği siyasetçilerden biri, gizli tanıkların “duydum, sanıyorum, öyle biri vardı galiba” cümleleriyle Silivri Cezaevi’ne gönderiliyor.

Sırada ne var? Bir çok isim.. Gözaltı, cop, gaz bombası, tutuklama.. 

Zulüm arttıkça kara komediye dönüyor. 

Cem Yiğit Üzümoğlu.
Tiyatrocu. Hamlet oynamış bir oyuncu.

Netflix yapımı Rise Of Ottoman dizisinde canlandırdığı Fatih Sultan Mehmet karakteri ile tüm dünyanın beğenisini kazanmış bir oyuncu. Dizinin orijinal dili ingilizce. Ak Parti trollerini ve kaşar gazetecilerini toplayıp yüzle çarpsan bu genç kadar ülkemize hizmet etmemiştir. 

Suçu ne?

Alışveriş yapmamak.
Evet, yanlış okumadınız.
Bir günlüğüne “boykot” çağrısı yapan bir paylaşıma destek verdiği için gözaltına alındı.

Hatırlıyor musunuz?
AK Parti 20 yıl önce geldiğinde ne diyordu?

“Özgürlük…”
“Mağduriyet…”
“Herkesin inancı baş tacı…”
“Farklı düşünceye saygı…”

Bugün neye dönüştü?

Muhalif gazeteci: gözaltı, tutuklama. 
Muhalif sanatçı: kara liste, işsizlik, gözaltı. 
Muhalif öğrenci: cop, kelepçe, Silivri.
Muhalif siyasetçi: tutuklama, Silivri. 
Muhalif yurttaş: hedef gösterme.

Ve şimdi?

Muhalif tüketici.

Evet, çünkü artık “alışveriş yapmamak” da suç sayılıyor.
Ekonomide enflasyon yüzde 80’i geçmiş.
Ev imkansız, araba hayal.
Asgari ücretin alım gücü gram gram eriyor.
Dolar, euro almış başını gitmiş.
İşsizlik, genç göçü, beyin göçü, psikolojik çöküş…

Ama bütün bunların sorumlusu kim?
İmamoğlu mu? 
Berkay mı?
Cem mi?

Cem Yiğit Üzümoğlu gözaltında.
Oysa o, bir sahneden “Her şey çok güzel olacak” diye bağıran Berkay’ın büyümüş hali gibi.
Hatırladınız mı?

O çocuk da şimdi Silivri’de.
Suçu ne?
“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”nı kullanmak.
Yani Anayasa’da yazan bir maddeyi uygulamak.

Ama nafile...

Selahattin Demirtaş, Ümit Özdağ ve Ekrem İmamoğlu…
Hepsi tutuklu.
Oy oranlarını toplasan %50'nin üzerinde. Yani halkın iradesinin çoğunluğu Silivri’de.

Ve işte o Silivri’nin dışında kalanlar...
Bir mitinge giden gençler...
Bir tweet atan sanatçılar...
Bir gün alışveriş yapmayan oyuncular...

Hepsi birer birer hedefte.

Adı “yeni Türkiye” olan bir tiyatronun içindeyiz.
Perde arkasından çığlıklar geliyor.
Ama sahnede hâlâ “Sen sus ve izle, her şey normal” diyorlar.
Peki, sahiden mi?

Normal mi bu tablo?
Sanatçının ifade özgürlüğünü kullandığı için gözaltına alınması...
Gençlerin kelepçelenip ailelerinden kaçırılması...
Oy verenin, tweet atanın, soru soranın tehdit edilmesi...

Gerçekten mi?
Bu ülke böyle yönetilmez.

Bir gün tüketiciye gözaltı varsa, yarın alışveriş yapana da sıra gelir.

Çünkü mesele sadece muhalefet değil.
Mesele herkesin aynı hizaya sokulmak istenmesi.
Mesele, düşünmenin, sorgulamanın, ifade etmenin “suç” sayılması.

Ama buradan bir çağrı yapmak gerekiyor.

Bu ülke hâlâ gençtir.
Hâlâ hayal kuranları var.
Hâlâ “Her şey çok güzel olsun” diyenleri var.
Ve o sesi, baskıyla, copla, troll ordusuyla bastıramazsınız.

İstediğiniz kadar “boykotçuları fişleyin,”
“sosyal medya takibi yapın,” “alışverişe gitmeyeni alın,” bir şey değişmez. 

Zulüm, günü kurtarır. Ama geleceği belirleyemez.

Ve sözüm ona “iktidarın gönlünü kazanacağım” diye her sabah yeni bir skandala imza atanlara da;

Egeli şivemizle ağız dolusu E YUH GARİ!