Bu ülkede artık hiçbir şey gizli saklı değil. Ne yaptıklarını örtmeye çalışıyorlar ne de utanıyorlar. Çünkü zulmü normalleştirdik, alıştık. Adaletsizliği prosedüre, baskıyı mevzuata dönüştürdüler inandık. Ve şimdi hedefte Cumhuriyet’in öğretmenleri var.
Evet, yanlış duymadınız. Hedef tahtasına Cumhuriyet’in öğretmenlerini koydular. Bu ülkenin en köklü liselerinde, yıllarını eğitime adamış, öğrenci dostu, ödüllü, çağdaş, laik ve Atatürkçü öğretmenler “norm fazlası” ilan ediliyor. Hiçbir objektif gerekçe gösterilmeden, hiçbir açık kriter olmadan, sadece ve sadece düşünceleri yüzünden, Cumhuriyet ilkelerine olan bağlılıkları yüzünden sürgün ediliyorlar. Ve buna da “idari gereklilik” diyebilecek kadar yüzsüzleştiler.
*
Geçtiğimiz aylarda bir “mobbing yasası” çıkardılar. Güya kamu kurumlarında psikolojik baskı bitecekti. Güya öğretmen korunacaktı. Güya kamu çalışanının hakkı hukuku güvence altına alınacaktı. Ama ne oldu? Aynı baskı, aynı zulüm bu sefer “norm fazlası” etiketiyle paketlenip öğretmenin boynuna geçirildi.
*
İzmir’in Atatürk Lisesinden, İstanbul’un Kadıköy’ünde, Ankara’nın Çankaya’sında yıllardır başarıdan başarıya koşmuş öğretmenler, puan sıralamasına dahi alınmadan, mesleki liyakati hiçe sayılarak “fazla” sayılıyor. Çünkü artık fazlalık olan şey başarı değil, muhalefet. Fazlalık olan şey Atatürk sevgisi, Cumhuriyet bilinci. Ve evet, fazlalık olan şey sorgulayan gençler yetiştirmek ideali.Ben o fazlalık olan sorgulayan gençler yetiştirmek idealine sahip bir öğretmenler tanıdım hep şanslıydım. Hem ilk okulda hemde lisede. Lise dönemimde Çeşme Ulusoy Denizcilik Anadolu Lisesi’nde edebiyat öğretmenim Gülay Canbek, denizcilikten gazeteciliğe evrilmeme neden oldu. O dönem ergen kafasıyla takıldığım, şimdi saatlerce muhabbet etmek isteyeceğim bir insandır. Yazmaya, düşünmeye, mücadele etmeye beni yönlendiren. Özgüven aşılayan, başarılı olacağıma hep inanan.
Ve şimdi ne oldu biliyor musunuz? Bu norm fazlası furyası başladığında ilk aklıma gelen o oldu. On yedi yıldır görevde. Ondan yüksek puanlı biri çıkma ihtimali sıfıra yakın. Ama çağdaş, kararlı, Atatürkçü bir öğretmen. Eğitim-Sen Çeşme Şube temsilcisi. "Dindar, kindar nesil yetiştireceğiz" diyenlere inat o neslin yetişmesini engelleyecek biri. Sürgün edilmiş olabilirdi. Ki Durumu sordum, aynen şöyle dedi:
“Metin, beni norm fazlası çıkardılar. Okuldaki üç norm fazlasından biriyim.Üçümüz de Eğitim-Sen üyesiyiz, tesadüf mü? Sanmam. Bugün biz gönderildik, ama yarın kalanların da gönderilmeyeceğinin garantisi yok. Bu işin kriteri puan değil, tamamen keyfi bir tasfiye. Amaç açık: bizi merkezin dışına, ilçenin bile ötesine sürüp yıldırmak. Emekliliğe zorlamak. Bugün kendim için üzülüyorum, ama en çok da benim gibi sessiz sedasız tasfiye edilen binlerce kişi için. Bu durumda ben değil de bir başkası olsaydı, onlar için de aynı şekilde üzülür, aynı şekilde ses çıkarırdım. Çünkü mesele sadece ben değilim; mesele hepimiziz.”
İşte bu kadar net!
Çünkü bu bir “idari işlem” değil, bu bir siyasi operasyondur. Laik eğitimi tasfiye etme, okulları siyasal İslam’a entegre etme planının bir parçasıdır. Bu sürecin adı ne norm fazlasıdır, ne re’sen atamadır, ne de planlama! Bu sürecin gerçek adı: öğretmene sürgün, Cumhuriyet’e darbedir.
*
Ve burada dikkat edilmesi gereken başka bir husus daha var: "Norm fazlası atama" uygulaması. Milli Eğitim Bakanlığı, her okulun branş branş kaç öğretmene ihtiyacı olduğunu belirler ve norm kadro aşılırsa fazla öğretmenler başka okullara atanır. Ancak son yıllarda bu uygulama, yalnızca liyakatten değil, düşünce özgürlüğünden de saparak, muhalif, laik, sendikalı öğretmenlerin sistem dışına itilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle başarılı, tecrübeli ve Atatürkçü öğretmenler, düşük puanlı kişilerin yerine atamalarla uzak bölgelere sürgün edilmekte, bu da eğitimin niteliğini zayıflatmaktadır. Bu süreç, siyasi değil, sadece teknik değil, tamamıyla ideolojik bir savaşın parçasıdır.
*
Sadece görev yerlerini değil, hayatlarını değiştiriyorlar. Eş durumu yok. Çocuklarınız mı var? Geçim mi derdindesiniz? Umurlarında değil. “Norm fazlasıymışsınız.” Ne kolay değil mi? Hem sizi susturuyorlar hem de “yasa böyle” diyerek ellerini yıkıyorlar.
Ama neden sadece muhalif öğretmenler fazla çıkıyor? Neden hep Cumhuriyet liselerinde yaşanıyor bu kıyım? İzmir’in en köklü lisesinde Atatürk Lisesinde 90 öğretmenin 60 tanesi nasıl Norm Fazlası olabilir? Neden başarıdan başarıya koşan insanlar hedefte?
Cevabı açık: Korkuyorlar!
Fen lisesinden çıkan, sorgulayan, çağdaş gençler bu karanlık düzeni tehdit ediyor. O gençler biat etmiyor, cemaatlere yamanmıyor. Bilim istiyor, özgürlük istiyor. Ve o gençleri o sürgün edilen öğretmenler yetiştiriyor! Atatürk’ün öğretmenleri!
O yüzden hedefteler. O yüzden kıyımdalar. Çünkü onlar oldukça “dindar ve kindar nesil” yetişmeyecek. Onlar oldukça Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesli var olmaya devam edecek.
Bugün yaşananlar bireysel mağduriyet değil, bir ideolojik savaştır. Laik eğitim topyekun tasfiye ediliyor. Yöntem sinsice: “norm fazlası” gibi teknik bir kılıfla sunuluyor. Ama işin özünde Cumhuriyet öğretmenleri bir bir temizlenmeye çalışılıyor.
*
Şunu unutmayın: Bugün sürgün edilen öğretmen, yarın siz olacaksınız. Sıradaki sizsiniz! Sadece öğretmende değil. Kamuda çalışan herhangi bir memur norm fazlası denilere, hizmet gereği atama denilerek sürgün edilebilir. Edilecek.
Bu durum artık sadece bir öğretmen meselesi değildir. Bu, Cumhuriyet’in meselesidir. Bu, Türkiye’nin geleceğidir!
Buradan o öğretmenlerime seslenmek istiyorum size “fazlalık” diyenler bu ülke için “bir hastalık bir fazlalıktır” siz asla “fazlalık” değilsiniz! Siz bu milletin onurusunuz! Samsun’da yanan özgürlük ateşinin, cumhuriyet meşalesinin taşıyıcılarısınız. Ve unutmayın hiçbir karanlık o meşaleyi söndüremez!