Ne demek şimdi bu demeyin! Evet korkak. Hatta, özgüveni tamamen bitmiş, çekingen, acemi, ürkek ve “maç bitsin” diye dua eden bir Tarzan. Bu sezon böyle bir takım izliyoruz maalesef. Bize böyle bir Manisaspor’u dayattılar. Bunu neden yazıyor

Ne demek şimdi bu demeyin!

Evet korkak.

Hatta, özgüveni tamamen bitmiş, çekingen, acemi, ürkek ve “maç bitsin” diye dua eden bir Tarzan.

Bu sezon böyle bir takım izliyoruz maalesef.

Bize böyle bir Manisaspor’u dayattılar.

Bunu neden yazıyorum.

Çünkü Adana’ya mutlak üç puan için gelmiş bir takımın kalecisi dakika 10’da vakit geçirmez.

Ne kadar acı değil mi?

Bir zamanlar PTT Ligi’ni kasıp kavuran, rakiplerin dizini titreten, 2008-2009’da şampiyon olan, 2012-2013’te Rize’ye Erciyes’e kafa tutan, o sezon Adana Demir’e Play-Off yarı finalinde iki maçta da neredeyse pozisyon vermeden eleyen Manisaspor!.. Play-Off finali oynayan Manisaspor!

Aynı bembeyaz formasıyla geçen sezon Play-Off’u kılpayı kaçıran Manisaspor!

Bu sezon ise bitmiş bir Manisaspor!

Rakip yine Adana Demir;

Ortada hiç baskı yokken, oyunun soğumasını gerektirecek bir ortam yokken, Bayram aynen şöyle yapıyor: Ceza sahasının sağında topu ayağına alıyor. Hakem ona bakıyor. Maçı izleyenler ona bakıyor. Aradan saniyeler geçiyor. Topun ayaktan çıkması beklenirken, en sonunda rakip dayanamıyor, basıyormuş gibi bir hamle yapıyor. Bayram, tribünlerden yuhhh! sesleriyle topu ayağıyla geriye sürüyor ve sonra topu tutuyor. Degaj kullanıyor.

Maçın henüz başı.

Bir pozisyonda Bayram yerde. Sağlık görevlileri geliyor. Diğerinin ayak çekiyor. Öteki de yatıyor tedavi istiyor. Bayram atışı kullanacak, önce bakıyor etrafına. Ağır ağır adımlar. Rahatça bakıyor, elini kaldırıyor. Yine “yuhhh!” sesleri ve saniyeler geçiyor.

Bir pozisyon sonra yine aynı hareketler. Aut kullanılacak, yine el kalkıyor. Yine ağırdan ağırdan almalar…

Sürekli ne kadar vakit çalarım telaşı.

Öyle ya da böyle bir korner kazanıyorsun, Gökhan Bey’in keyfini bekliyoruz korner atacak diye… Üzüm üzüme baka baka kararır. Daha maçın ilk çeyreği. Hücum yaparken bile yine aynı utanç verici kareler.

Rakip kaleye gidecek gücün kuvvetin yok.

Rakibi üçüncü bölgede tehdit etmek yok. Gümbür gümbür atağa çıkmak yok. Bir pas tamam ikincisi yarım yamalak tamam, üçüncüsü ise rakipte.

Oyunu parselleme yok.

“Ben bu maçtan galibiyet istiyorum!” mesajı yok.

“Beraberlik benimse kebaptır” mantığı var.

Tesadüfe dayalı bir oyun mantığı var.

Kaç puandasın? 10!

Kaçıncı sıradasın? 17!

Sana 3 mü lazım 1 mi!

Elbette 3!

Ama kimsenin umrunda değil ki?

Samimiyetle itiraf etmeliyim ki ilk devre bir an evvel golsüz bitsin diye dua ettim.

Hakem düdüğü çaldı “ohh” çektim.

Ama böyle bir Manisaspor hiç çekilmiyor ki!

Böyle ağırdan alıp da yere yatıp da kalkmayan takımların sonu hep hüsrandır.

Bu zihniyetteki takımlar, sürekli antipatik olurlar.

1960’ların futbol mentalitesiyle oynarlar.

Sevilmezler. Sempati duyulmazlar. Rakip takım seyircisi tarafından “alkışlarla uğurlanmak yerine yuhalanırlar!”

Çünkü KORKAKTIRLAR!

Bunları gördükçe yaşadıkça Manisaspor’un ne hallere düşürüldüğünü bir kez daha anladım.

90 dakika bir tane pozisyon yok.

Bu maçtan puan almamızın en büyük sebebi; rakibin ilk yarıdaki gol pozisyonlarındaki beceriksizliği, attıkları temiz golde hakemin bunu atlaması, Kötü oynayan Kenan’ın oyundan alınması, onun yerine giren Nenad’ın gerçek bir 10 numara havasında oynaması…

Hakan’ların ciğerleri patlatır seviyedeki olağanüstü koşuları, Bayram’ın da 3.5 net gol fırsatını kurtarması…

Bu maçta galibiyeti kaçırmamızın en büyük sebebi ise; golden hemen sonra Gökhan Bey’in eliyle penaltıya sebebiyet vermesi ve yine aynı Gökhan Bey’in final paslarını atamaması.

Bucaspor maçı öncesi biraz felsefe çalışalım;

-Korkaklar hiçbir zaman, zafer abideleri dikmemişlerdir. (Eflatun)

-Çekingen, ürkek ve korkaklar için her şey imkansızdır; çünkü her şeyi imkansız zannederler. (Napoleon Bonaparte)

-Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür. (Yavuz Sultan Selim)