Dünyamız bugüne kadar ülkeler arası birçok iç ve dış savaşa tanıklık etti. Bu savaşlardan birisi de hemen burnumuzun dibindeki komşu ülkemiz Suriye’de gözümüzün önünde yaşandı ve binlerce masum insan işkencelerle yaşamı sonlandırıldı.

1971'de baba Hafız Esad ile başlayan baskıcı ve acımasız diktatöryal rejim  2011 Mart’ın da bir grup öğrencinin oğul Beşşar Esad’ın sertleşen sürdürdüğü acımasız baskıcı tutumuna dur diyen bir grup öğrencinin duvarlara ‘Senin sıran da geldi, doktor.’ yazısının ardından Yazıyı yazan öğrencilerin gözaltına alınması ve ailelerine şiddet uygulanması üzerine, 15 Mart 2011'de, Cuma namazı çıkışı Şam ve Dera'da protesto gösterileri düzenlendi. Binlerce masum Suriyeli’nin yaşamdan koparılmasının fitili ateşlendi ve iç savaş patlak verdi.

Gözünü kan ve intikam bürümüş olan Beşşar Esad’ın zulmünden kendilerini kurtaranlar tüm geçmişlerini geride bırakarak 252 kişilik ilk mülteci kafilesi ülkeye 29 Nisan 2011'de Hatay, Reyhanlı'da yer alan Cilvegözü sınır kapısından giriş yaptı. Onları kadınlı erkekli 6-7 milyon Suriyeli mülteci takip etti.

Ekonomik ağırlıklarına göre  Türkiye başta olmak üzere Avrupa’nın bir çok ülkesine kaçarak sığındı.Yunanistan sahil güvenlik timleri  Türkiye üzerinden deniz yoluyla kendi ülkelerine girmek isteyen kadınlı-erkekli çocukların içerisinde bulunduğu botları batırarak ölümlerine neden oldu.

Esad’ın zulmünden 100 bin’e yakın rejim karşıtı Suriyeli bu karşı duruşunu bedelini canlarıyla ödedi.Hayvanların bile kalması mümkün olmayan cezaevi koşullarında işkence görerek hayatları kaybedenler ise tarihe Esad’ın insanlık suçu olarak geçecek.

Bundan tam 5 gün önce tarihler 8 Aralık 2024'ü gösterdiğinde ise Suriye Arap Cumhuriyeti'ndeki Beşşar Esad’ın 61 yıldır süren baskıcı BAAS rejimi, Muhalifler Özgür Suriye Ordusu'nun 13 yıldır sürdürdüğü mücadelesi ile çöktü.

Dünyanın birçok ülkesinden Suriye’ye akın eden Milyonlarca halk, yerin altında üç kat ve yerin üzerinde insanı boyutların çok çok altında  oluşturulan cezaevlerindeki hücrelerde işkence sonrasında yaşamlarını yitiren yakınlarının cesetlerine ulaşmaya çalıştı.Tüm bunlar burnumuzun dibindeki komşu ülkemiz Suriye’de yaşanıyor.

 Ülkenin geçici başbakanı olarak Muhammed Beşir’i görevlendirildi. Esad’ın Suriye halkına layık gördüğü insanlık dışı zulmün bir benzerini Filistin, Lübnan halkına yıllardır yapan ve  kendisini uyaran dünya ülkelere karşı kulaklarını tıkayarak cinayetlerini acımasızca sürdüren Netanyahu’dan gelen tehdit açıkçası beni hiç de şaşırtmadı.

Baas rejimini deviren gruplarla yönelik kullandığı “Ancak İran'ın Suriye'de yerleşmesine izin verirse veya İran silahlarının ya da herhangi başka bir silahın Hizbullah'a devredilmesine izin verirse veya bize saldırırlarsa, sert bir karşılık vereceğiz ve ağır bedel ödeteceğiz.” tamda kendisini ifade eden bir üslup.

Peki gelelim ülkemiz açısındaki pencereye.

Dile kolay tam 13 yıl Ülkemizde kalan ülke bütçemize milyarlarca dolar derin ekonomik yaralar açan ve başlangıçta 6-7 milyonu bulan gelinen son süreçte sayıları 3 milyon’a gerileyen Suriyelilerin vatan topraklarına dönüş yolculuğuna başlamasıyla birlikte bizleri ne gibi sorunlar bekleyecek. Suriyelilerin vatanlarına dönüş yapması kadar doğal bir olgu olamaz.
*Milyonlarca Suriyelinin ülkemize gelmesiyle birlikte hükümetinde önünü alamadığı ev kiralarından gerileme olacak mı?
*Suriyelilerin ülkemizin birçok yerinde kurdukları işletmelerin akibeti ne olacak?
*Ülkemizde dünyaya gelen Suriyeli bebekler çifte vatandaşlık hakkı talep edecekler mi?
*Suriyelilerin ülkelerine dönüşe başlamasıyla birlikte ülkemizde tarımda alanlarında iş gücü kimler tarafından kapatılacak?*Öte yanda birçok dünya ülkeleri ile rekabet edebilmek için Sanayi kuruluşlarından kayıt dışı ucuz olarak çalıştırılan Suriyelilerin ülkelerine dönmeleriyle boşalan üretimdeki ucuz iş gücü açığı nasıl önlenebilecek?
*Ülkemizin birçok şehrinde bulunan çöp konteynırlarından geri dönüşümlerin toplanmasını üstlenen Suriyelilerin yerini kimler alacak.Bu boşluğu Afganlı mülteciler mi dolduracak? 

*Suriyeli mültecilerin ülke bütçesinden yarattığı ekonomik zarar Birleşmiş Milletlerden talep edilecek mi?
*Ülkemizde bulunan Suriyeliler ülkelerinde kurulması planlanan kalıcı hükümetin kurulması ülkedeki tam güvenin tesis edilmesini bekleyecek mi ve bu süreç kaç ay alacak?
*Ülkelerine kesin dönüş yapan ve ülkemizdeki Suriyelilerin ülkemiz bankalarındaki birikimlerini taşırlarsa bankaların durumu nasıl olacak?

Tüm bunlar ve daha birçok olasılıklar bizim ülkemizi yöneten hükümeti ve O hükümete muhalefet eden siyasi partilerin gündemini uzun yıllar olumsuz yönde meşgul edeceğini düşünüyorum.
 

Ülkemizdeki birçok kesim tarafından “Oh nihayet gidiyorlar” bazı kesimlerce de “Gidiyorlar ancak onların varlığına da tamda alışmaya başlamıştık”diyenler var. 

Şimdi yazımda sıraladığım ülkemizi bekleyen sorulara aranması gereken yanıtlar karşısında gittiklerine sevinmeli miyiz yoksa üzülmeli miyiz….

Bence vatanın kıymetini en iyi bilen ülkeler arasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarının kanlarını akıtarak kurdukları Türkiye Cumhuriyet’inin vatandaşlarını göstermek en doğrusudur. 

Beşşar Esad’ın kendisini ülkeden kaçırılmasını sağlayan özel uçağının kargo bölümünde valizler dolusu  150-300 milyar dolar ile Rusya Lideri Putin’in koruması altına girdi. Putin, Neden böyle riski aldı onuda ilerleyen süreçteki gelişmeler gösterecek.

Bilindiği üzere ülkesindeki akıl almaz cinayetler ve zulümlerle bilinen 25 Aralık 1989'da Romanya Başbakanı Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena Çavuşesku ölüm cezası ile sonuçlanan bu sonun bir benzeri Savaş Suçlusu çerçevesinde Esad içinde kaçınılmaz son olacağını düşünüyorum.

Eğer insanlık adına bir adalet ve yürekleri ferahlatacak bir bekleyişte Filistin başta olmak üzere Lübnan’da binlerce müslümanın hayatına acımasızca kast eden kararlara imza atan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun da Savaş Suçlarından yargılanacağı günü bekleyenlerin sayısı milyonlarla tarif edebiliriz…

Resmi kayıtlara göre 1.608.871 Erkek, 1.487.286’sı kadın olmak üzere toplamda 3 milyon’un üzerindeki Suriyeli mülteciye uğurlar olsun ülkelerindeki özgürlüğün tadını doyasıya yaşasınlar.

 Darısı Filistin ve Lübnan’daki Müslümanlarımızın başına diyorum.Saygılarımla…