Bebeğini, çocuğunu, kadınını koruyamayan devlet...
Bu liste ormanını, suyunu, hayvanını diye daha uzar gider. Ama insanımıza canımız öyle yanıyor ki kelimelere dökmek çok zor. Son lafımızı en baştan edelim.
Böyle devlet olur mu?
Parti devletleşirse koskoca devlet 3-5 kişinin elinde oyuncak olursa olur.
Hastanelerde bebekler öldürülür, çocuklar taciz edilip öldürülür, bir ayda 284 kadın öldürülür, sokaklarda kurşunlar uçuşur, uyuşturucu kullanımı çocuk yaşlarına iner, dünyanın mafyası vatandaşlık alıp memleketi mesken edinir, suçlular elini kolunu sallayarak gezer ama hapishanelerinde 3.532 çocuk bulunur, üniversiteleri çöker, okullarını b.k götürür, onbinlerce insanımız depremde çığlık çığlığa yardım bekleyerek can verir ama tüm bunlarla ilgili bir tek yönetici sorumlu olmaz. Aksine olabildiğince şatafat ve lüks içinde kibir içinde yaşar devlet büyükleri..
Devlet dediğimiz mekanizmayı kurumlar oluşturur. Bu kurumlar denetlenebilir, hesap verebilir şekilde, liyakatli ve belirli tecrübeler edinmiş görevliler tarafından yönetilir. Yoksa devlet dediğiniz nedir ki? Çökmüş kurumlarla devlette çöker. Tıpkı bizdeki gibi. Eğitimi çökmüş, ekonomisi çökmüş, hukuku çökmüş, sağlığı çökmüş, asayişi çökmüş devlet mi olur?
Nerde bu devlet derseniz cevabım da var. 16 Nisan 2017 anayasa referandumundan öncede kaldı sayın vatandaş. Kuvvetler ayrılığı bitip, meclis işlevsiz kaldığında devlet de bitti. Kurumlarımız hızla çöküşe geçti artık toplumsal ve ahlaki çöküşteyiz.
Toplumsal çöküş yaşayan ülkeler de her türlü dış müdahaleye açıktır. Hele milyonlarca ne olduğu belirsiz mülteci de barındırıyorsa.
Uçurumun kıyısındayız. Asıl amaç da bu mu sorusunu da sormadan edemiyorum. Umudumu yitirmek istemiyorum ama, sonumuz hayrolsun.