Cumhuriyet tarihinin ekonomik olarak en zor günlerini yaşadığımız bir gerçek. Çok krizler yaşadık ama böylesini görmedik diyenlerdenseniz maalesef bu henüz fragman diyebilirim. Evet geçmişte de memleketimizde ekonomik krizler yaşadık ama en nihayetinde semt pazarımıza gittiğimizde öyle veya böyle file dolardı. Şimdi durum gerçekten çok ama çok vahim. Ve evet görünen umut da yok. Dahası yaşadığımız korkunç pahalılık artarak devam ediyor.
Bunun sebebi bugüne dek ekonomistlerin ağzından pek duymadığımız ama artık her gün anılan GIDA ENFLASYONU..
Nasıl bu hale geldik, işin içinden nasıl çıkacağız?
Öncelikle fantezi dünyasında yaşayan yöneticilerle hiçbir işin altından kalkamayız. Malazgirt kutlamalarını görmüşsünüzdür, neresinden tutarsanız tutun çok ama çok acayip. Senede 1 gün kullanılacak saraya milyarlar harcamak, al sana bilmem kaç tane gül, ver bana turan haritası, gel Hizbullahçı kardeşim el ele tutuşalım, Fantastik romanlardan farkı yok. Neyse bir paragraf yeter, çok sıktı artık bu hikayeler…
Asıl ciğerimizi sökecek konuya dönelim; GIDA ENFLASYONU. Nasıl bu duruma geldik kısaca elimden geldiğince madde madde anlatayım. Sebepler çeşitli, yani ekonomik, politik, iklimsel ve yapısal faktörlerin bir araya gelmesiyle oluştu.
1. İklim Krizi ve Doğal Afetler
- Kuraklık ve Su Kıtlığı: Ülkemiz, son yıllarda artan bir kuraklık sorunu yaşamaktadır. Kuraklık, tarımsal üretimi olumsuz etkileyerek verimliliği düşürür ve ürün arzını kısıtlar.
- Doğal Afetler: Sel, don, dolu gibi doğal afetler, tarımsal üretimi etkiler ve bu da ürünlerin arzında dalgalanmalara yol açar.
2. Girdi Maliyetlerindeki Artış:
- Gübre ve Tarım İlaçları: Gübre, tohum, tarım ilaçları ve diğer tarımsal girdilerin maliyetlerinde yaşanan artış, üreticilerin maliyetlerini artırır. Bu artışlar, gıda fiyatlarına yansır.
- Enerji ve Yakıt Fiyatları: Tarımsal üretim ve dağıtım süreçlerinde enerji ve yakıt maliyetleri önemli bir yer tutar. Bu maliyetlerdeki artış, nihai ürün fiyatlarına doğrudan etki eder.
3. Türk Lirasının Değersizleşmesi:
- Döviz Kuru ve İthalat: Ülkemizde tarım sektörü birçok girdiyi ithal etmektedir. Döviz kurundaki dalgalanmalar ve özellikle TL’nin değer kaybı, ithal girdilerin maliyetini artırır. Bu da tarımsal üretim maliyetlerine yansır ve gıda fiyatlarını yükseltir.
4. Yetersiz Tarım Politikaları:
- Destekleme ve Teşvik Eksiklikleri: Tarımsal üretimi desteklemek için verilen sübvansiyonların ve teşviklerin yetersiz veya düzensiz olması, üreticilerin sürdürülebilir tarım yapmasını zorlaştırır.
- Planlama ve Altyapı Eksiklikleri: Tarım politikalarının uzun vadeli planlamadan yoksun olması ve altyapı eksiklikleri, verimliliği düşürerek arz-talep dengesini bozar.
5. Aracı Zincirinin Uzunluğu:
- Tedarik Zinciri Sorunları: Çiftçiden tüketiciye ulaşana kadar geçen süreçte aracıların çokluğu, gıda fiyatlarının yükselmesine neden olur. Bu süreçte ürünlerin fiyatları, aracılar tarafından kademeli olarak artırılır.
6. Tarım Arazilerinin Azalması ve Şehirleşme:
- Tarım Arazilerinin İmara Açılması: Şehirleşme ve sanayileşme, tarım arazilerinin azalmasına neden olur. Bu durum, tarımsal üretimi sınırlayarak arzı düşürür ve fiyatları artırır.
7. Yüksek Faiz Oranları ve Finansman Zorlukları:
- Kredi Maliyetleri: Tarımsal üreticiler için finansman maliyetlerinin yüksek olması, üretimi zorlaştırır. Yüksek faiz oranları, çiftçilerin kredi kullanma maliyetlerini artırır ve bu da üretim maliyetlerine yansır.
8. Spekülasyon ve Stokçuluk:
- Gıda ürünlerinde spekülatif hareketler ve stokçuluk faaliyetleri, fiyatları yapay olarak yükseltir. Bu tür faaliyetler, piyasa dengesini bozarak enflasyonu tetikler.
Can alıcı soru, giderek kontrolden çıkan fiyat artışları ile ilgili iktidar ne yapıyor? Kocaman bir hiç, bırakın bir eylem planı hazırlamayı, önlem paketi sunmayı sanki yokmuş gibi davranıyorlar. Market suçluyorlar, çiftçiye ekmezsen toprağını alırım falan diyorlar. Her şeyleri fantastik, ayakları yere basan akılcı, bilimsel hiçbir şey yok!
E faturayı kendileri ödemiyorlar ki. Saraydan saraya gezen ne anlar memleket insanının halinden? Etrafındaki şürekadan bir Allahın kulu gerçeği söyleyebilir mi? Elbette mümkün değil.
GIDA ENFLASYONU başka bir şeye benzemez, kar topu gibi büyür. Bu sezon ekilmeyen tarlaların sonucunu hasat zamanı gelince görürüz.
Verimli tarım arazilerini imara açmaya devam edersek sonucunu ağır öderiz ki ödemeye başladık.
Ormanlanlarımızı yakmaya, nehirlerimize köylülerimizi döve döve HES’ler kurmaya devam edersek bir yudum suya muhtaç kalırız.
Ziraat Bankası’ndan çiftçiye değil de Demirörene gazete, TV alsın diye kredi verir, gider çiftçinin traktörünü haczedersek yemeği tencerede değil Masterchef’te görürüz.
Bir avuç ithalatçıya para kazandırmak için kooperatifleşmenin önüne geçersek o dilinizden düşürmediğiniz DIŞ GÜÇLER’in parmağında oyuncak oluruz.
Ben soğan ekmek değil TAŞ yerim çoluğuma çocuğuma da TAŞ yediririm diyen varsa her şey yolundadır.
OECD'nin Şubat 2024 raporuna göre GIDA ENFLASYON'unda %71,1 ile dünya biricisiyiz. Bizi takip eden üike İzlanda. Sıkı durun ikinciye sağlam fark atmışız. İkinci İzlanda'nın yıllık gıda enflasyonu %7,5..
Kahrolmamak elde değil, sanki güzelim memleketimize evimiz ocağımız gibi değil de, sömürüp yarın çekip gidecek işgal güçleri gibi davranıyoruz.