Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamlaarda bulunuyor.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin İmralı çağrısına değinen Özel, yeni bir çözüm süreci için bir kırmızı çizgileri olduğunu söyledi. Olası süreçte "şehit aileleri ve gazilerin rızasınının şart olduğunu" söyleyen Özel, "Şehit aileleri ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeye 'evet' demeyeceğiz. Bizim çizgimiz budur" dedi.
Devamla kayyum atamalarına tepki gösteren Özel, "İktidar kendine yol açmak için bildiği yola tekrar başladı" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ahmet Özer'i yapmadığı telefon görüşmesiyle, kirasını örgüt parası diye yalandan tutukladılar. 28 gün oldu iddianame hazırlanamadı. Kayyum atamalarına 10 parti birden kanun teklifiyle bunun kaldırılmasını ortaya koydu. Kayyum ne DEM'in ne CHP'nin işidir. Bugün bize yarın başkasına. Bu mesele terör meselesi değil, demokrasi meselesidir. 10 siyasi parti doğrunun altına imza attı. Türkiye'de muhalefetin bir arada durabildiğini göstermesi için önemlidir."
"ASGARİ ÜCRET 30 BİN LİRA OLMALI"
2025 yılında uygulanacak asgari ücrete ilişkin partisinin iki talebi olduğunu aktaran Özel, "Asgari ücretin ilk 6 ay 30 bin lira olmasını, diğer altı ayda da enflasyon oranında artırılmasını talep ediyoruz" dedi.
MHP lideri Bahçeli'nin gazetecileri hedef alan konuşmasına tepki gösteren Özel, "Ekmeğinin peşindeki gazeteciyi tehdit ediyor. Saçlarının teline zarar gelirse sebebi Bahçeli'dir" ifadelerini kullandı.
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Geçtiğimiz pazar günü Öğretmenler Günü'ydü. Hep birlikte Anıtkabir'de, Başöğretmen'in huzurundaydık. Ardından öğretmenlerimizi genel merkezimizde ağırladık. Öğretmenlerin, emekli öğretmenlerin, atanmayan öğretmenlerin ve eğitim sistemindeki sorunları konuştuk.
Bu memleketi 68 bin atanmamış öğretmeni kabul edilemez bulup, madem öyle niye okuttunuz diyenlerin, şu anda 1 milyonun üzerindeki öğretmenin hayalleriyle oynadıklarını, atamadıklarını ve daha kötüsü diplomalarını ellerinden almaya kalktıklarını, kurdukları Milli Eğitim Akademisi ile orada eğitim aldıktan sonra ancak yılda 20-25 bin atama olabileceğini, yani hiç yeni öğretmen mezun olmasa bu hesapla 68 yıl sonra ancak öğretmenlerin tamamını atayacaklarını söyleyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bu iktidar geldiğinde en düşük öğretmen maaşı 23 çeyrek altın satın alabilirken, bugün 8 çeyrek altın alabiliyor. Yani bu iktidar, bir öğretmenin maaşından 15 çeyrek altın, bugünkü parayla 75 bin lira çalmış. Öğretmenlere sesleniyorum: Hocam bunun da var bir çaresi o da Cumhuriyet Halk Partisi...
"MECLİS'TE EMEK SÖMÜRÜLERİNİN EN BÜYÜĞÜ YAŞANIYOR"
Bütçe görüşülüyor, Meclis'in bütçesi de geçti komisyondan ve ayın 9'undan itibaren Meclis, bütün Türkiye'nin gözü üzerinde olacak şekilde Genel Kurul'da bütçe görüşmelerini yapacak. İlk gelecek bütçe, Meclis'in kendi bütçesi. Sayın Numan Kurtulmuş, gelip Meclis'in bütçesini savunacak.
Sayın Kurtulmuş'un verdiği bir sözü tutarak tarihe geçmesini bekliyoruz. Çok kişi bilmez, bu Meclis'te emek sömürülerinin en büyüğü yaşanıyor. Aynı işi 4 farklı statüdeki kişi yapıyor, 4 farklı maaş alıyor ama en kötüsü de Meclis'te çalışan danışman arkadaşlarımız kıdem tazminatı alamıyorlar, ihbar tazminatı alamıyorlar. Bir danışman arkadaşımız, bugün seni işten çıkardım dendiği anda işten çıkmış oluyor. Ödenecek taksidi, borcu, kredi kartı, kirası varken, ortada kalıyor. Onun yeniden bir iş bulması çok zor bir iş. Hiç olmazsa, 2 ay olsun, bu süreçten yararlanma imkanı da yok. 10 yıl, 20 yıl çalışsın Meclis'te, ayrılırken kıdem tazminatı yok. Her Meclis Başkanı, geldikten sonra emekçi sendikaları gidip konuşuyor, 'Ben bunun böyle olduğunu bilmiyordum' diyorlar, hak veriyorlar, 'çözelim' diyorlar. Meclis başkanları değişiyor, ritüel değişmiyor.
Numan Bey'in bu konuda verilmiş sözü var. Hiçbir parti grubunun da itiraz edeceğini düşünmüyoruz. Meclis'teki danışman arkadaşlarımız ve eşitsizliğe uğrayan tüm emekçi arkadaşlarımız için hep birlikte bu sorunu çözmek için Meclis Başkanı'nın bir adım atmasını bekliyoruz.
"5 DEPREMZEDEN 4’Ü ÇADIRDA YA DA KONTEYNERDE KALIYOR"
Ekonomi heyetimiz, Türkiye'yi karış karış dolaşıyor. Ekonomi kurmaylarımız, güçlü bir ekip, milletvekilleri, PM üyelerimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız ve danışman kadrolarıyla çok güçlü bir ekip geziyorlar. Sayın Yalçın Karatepe ve Volkan Demir başkanlığındaki ekonomi takımımız bu hafta Gaziantep, Malatya, Kahramanmaraş ve Samsun'daydı. Özellikle deprem bölgesindeki üç ilde yaptıkları çalışma sonrasında bize ulaştırdıkları rapora göre; ilk yapılması gereken mücbir sebep uygulamasının yeniden uzatılması. Burada evinden yarım ekmek yapıp getiren, çayı ayağının dibinde demleyen, halen daha konteynerde kalan esnafa vergi vereceksin, beyanname düzenleyeceksin diyorlar. Bu doğru değil. Halen daha siftahsız kapatılan dükkanlar varken, bu mücbir sebebin her sefer tartışma konusu olup 3 ay uzatılması yerine, 3 yıllığına uzatılması bütün esnaf ve esnaf örgütlerinin talebidir. Bunu böyle bekliyoruz.
Rezerv alan sorunu bütün deprem bölgesinde sürüyor. Az hasarlı yapıları onarıp içine geçebilirsin dediler. Kredi çekildi, borç alındı; şimdi, biz orayı rezerv alan ilan ettik, senin evini yıkacağız diyorlar. Bu sorunların ortadan kaldırılması gerekiyor. Yerinde dönüşüm için 750 bin lirası hibe 750 bin lira kredi desteği vardı. Bugünkü fiyatlarla ev yapmak mümkün değil. CHP olarak bu evlerin ücretsiz yapılmasını savunuyorduk. Keşke 2 milyonu hibe, 1 milyonu kredi olsa çok daha iyi olur.
Esas sorun tutulmayan söz. Sayın Erdoğan ‘1 yılda 650 bin konut yapacağım’ dedi. Olmaz, yapamazsın dedik. Depremzedelerin umudunu çalmayın dedik. Şuana kadar teslim edilen konut 130 bin. 2 yıl sonra 5 depremzeden 4’ü çadırda ya da konteynerde kalıyor. Deprem bölgesinde herkes mağdur, en çok da Hatay mağdur.
Madenciler haklarını arıyor, o mücadele çok önemli. 1987’de devlet hem santrali hem madeni açtı orada. Altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz. 4 Aralık’ta yeniden özelleştirecekler. 17 şirket kıyasıya yarışacak ama kimin tarafından alınacağı herkes tarafından biliniyor.
Toplumsal mutabakata dayalı olacaksa varız ancak bir kırmızı çizgimiz var. Şehit ve gazi ailelerinin rızası. Şehit aileleri ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeye 'evet' demeyeceğiz. Bizim çizgimiz budur.
Ahmet Özer tutuklandığı gün Adalet Bakanlığı’na yazı yazdık. Normalde milletvekilleri istediği zaman tutuklu biriyle görüşür, terör suçundan tutukluysa Bakanlık izni gerekir. Adalet Bakanı’nı bizzat aradım. ‘Bu hafta sonunu geçelim, pazartesiyi görelim’ dedi. Bir aydır o pazartesi gelmedi. Haftalardır telefonlarımıza çıkmıyor. Ağızlarındaki bakla ‘Bakan yardımcımız Akın Gürlek’e çok ağır konuşuyorsunuz.’
Sen bizi Ahmet Özer’le görüştürmeyerek benim muhalefetimi terbiye edeceksiniz öyle mi? Senin de, sana o emri verenlerin de alnını karışlarım da sana minnet eylemem. Akın Gürlek bu Saray'ın celladıdır. Seyyar giyotinidir.
"KREŞ AÇMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Kreş kapatmak her babayiğidin harcı değil. 2 günde Türkiye ayağa kalktı. Onlar bizim değil, annelerin kreşi. Kimseyi umutsuz, bir başına bırakmayacağız. Kreş açmaya devam edeceğiz."