Meclise sunulması için hazırlanan yasa tasarısında sokak köpeklerini uyutma maddesinin yer aldığı öne sürülmüştü. Hayvanseverleri ayaklandıran bir iddiaydı bu. 

Halbuki ‘uyutmak’ en son çare bile olmamalı. Uyutmak dediğimiz aslında öldürmedir. Bir daha uyanmayacak. Çünkü hiçbir canlının (Bazı istisnalar hariç) hayatına son vermeye hakkı yoktur insanoğlunun. Dünya sadece bizim değil. Bu kadar canlı neden yaratıldı o halde?  

Çözüm uyutmak yani öldürmek değil kontrolsüz bir şekilde çoğalmasını önlemektir. Yani doğmasını engellemek. Bunun tek çözümü kısırlaştırmak. 

Peki çözüm yolu bu kadar ortaydayken neden köpek sayısı artıyor? 

Çünkü ne Ankara ne de belediyeler bu sorunu önemsiyor. Bu kadar tartışılıp bu kadar kayıtsız kalınan bir mesele görmedim. İnanın enflasyon bu kadar tartışılmıyor. Güvenlik meselesine dönüştü başıboş köpekler!    

Belediyeler daha az kaldırım yapsaydı bu iş çözülmüştü. Abartmıyorum. Rakamlar yalan söylemez. Açıklanan istatistikler suçlunun başıboş köpekler olmadığını bize fazlasıyla gösteriyor. 

Türkiye genelinde 1393 belediye var. Hiçbiri etkin bir kısırlaştırma yapmadı. 1100'e yakın belediye bakımevi dahi kuramadı.  
Son 5 yıl boyunca belediyeler sadece 260 bin kısırlaştırma ortalamasında kaldı. Oysa ülkemizde tam tamına 4 milyonu aşkın köpek nüfusu olduğu tahmin ediliyor.   

Her köpek yıl içinde 1-2 defa doğum yapabiliyor. E her seferinde ortalama 6-8 yavru doğurduğunu varsayarsak sayının 4 milyona gelmesi gayet doğal.  Bir de köpekler sürekli yer değiştiriyor. Hal böyle olunca yerel yönetimler sağlıklı kayıt da tutamıyor. 

Bakanlığın açıkladığı verilere göre hayvanlardan kaynaklı kazalarda, son 5 yılda 55 ölüm ve 5 bin 147 yaralanma vakası kayıtlara geçmiş. 

Yani sokak köpekleri sadece günlük yaşantıyı olumsuz yönde etkilemekle kalmıyor aynı zamanda trafik kazalarına da sebep oluyor.  

Bir çoğumuzun da başına gelmiştir bir köpeğe çarpma vakası. 

En can alıcı istatistik aslında çözümü de gösteriyor bize. Bilimsel verilere göre, başıboş köpeklerin çoğalmalarının kontrol altına alınabilmesi, bir sene içinde toplam sayının %70’inin kısırlaştırılması ile mümkün. 

Yani bu işi kimsenin canını yakmadan sadece kısırlaştırma yöntemiyle çözüme kavuşturmak mümkün. 
Bugüne kadar bunun mümkün olmamasının tek sebebi, yerel yönetimlerin, belediye başkanlarının bu sorunu “sorun” olarak görmemesi veya ciddiye almamasından kaynaklanıyor. 

Sokak köpeklerinin nüfusunu kontrol altına alınabilmesi için bu işe bütçe ayırmak gerekiyor. Kısırlaştırma için geniş bir ekip kurmak şart. Hatta tıpkı belediye Fen İşleri, Temizlik İşleri, İmar Birimleri kadar ciddi bir ekip kurup başıboş köpekleri hızla kısırlaştırma çalışması yapılmalı. Ve her ay istatistikler kamuoyuyla paylaşılmalı.

Bu yapılırsa 1-2 yıl içinde üreme azaldığı için sayı da azalacaktır. Böylece hem hayvanseverler üzülmeyecek hem de toplumsal kangrene dönüşen sokak köpeği mevzusu sorun olmaktan çıkacaktır. 

Yeni barınaklar yapmak daha maliyetli. Üstelik köpekleri kapalı bir alana hapsetmek çok vicdani değil. 
Bir köpeğin havlaması, bölgesini koruma iç güdüsüyle hareket etmesi gayet normal. Asıl tartışılması gereken, yöneticilerin, sorumluların bu sorunu çözmekten uzak bir iç güdüyle hareket etmesidir. 

Daha az maliyetle ve hızla kısırlaştırma seferberliği başlatılmalı, acil… Aksi halde biz sokak köpeklerinden korkmaya onlar da ısırmaya, saldırmaya, havlamaya devam edecek.