Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, önemli açıklamalarda bulundu.

Olağanüstü kurultay iddiaları hakkında konuşan Özel, “1 Nisan’dan olağanüstü kurultay deniyor ve önceki genel başkanımla konuyu ilişkilendiriyorlar. 1 Nisan’ı bekleyen çok bekler. CHP başarısız olsun da partiyi geri alalım diyen bir grup muhterise partiye bırakacaksam bana yazıklar olsun. Parti kaybetsin diye uğraşanların partiyi iktidar yapma şansı yoktur. Kenar köşede pusu siyaseti asla başarılı olamaz. Varsa öyle birileri avuçlarını yalarlar” ifadelerini kullandı.

Bu hafta Sosyalist Enternasyonel’e katılacak olan Özel seçim sonrası Azerbaycan’a tebrik ziyaretinde bulunacağını, 15 Nisan’da da Ramallah’a gidip Abbas’la görüşeceğini açıkladı.

Özel partisinin grup toplantısı sonrasında Meclis’te gazetecilerin sorularına şu yanıtları verdi:

‘RİSK VE FIRSAT ANALİZLERİNE GÖRE MİTİNG YAPILACAK’

İlk miting ne zaman?

Pazar günü Balıkesir’deyiz. Açık hava mitinglerini sonraki hafta planlıyoruz. 2019 seçimlerinde ben 41 ilde 249 aday tanıtmıştım. Bu seçimde sadece il mitingleri değil, kritik yerlerde ilçe mitingleri de yapmak istiyorum. Risk ve fırsat analizi yaparak, fırsatın yüksek olduğu ya da riskin bulunduğu, kazanma çizgisinin hemen altında ve üstünde olduğumuz yerlere ağırlık vereceğiz. Mesela Kırıkkale, Kastamonu, Malatya'da mutlaka yapacağım. Çünkü bu üçünde çok ciddi fırsat var. Ölçme değerlendirme biriminin başındaki arkadaş Malatya anketini gösterirken “asrın sürprizi burada bekliyor” dedi. Veli Ağbaba ankette yüzde 34. Bunun yanında Antalya, Muğla, Aydın, Balıkesir, Bursa, Manisa, Mersin, Adana, Samsun, Giresun, Trabzon, Artvin takvimlendirildi. Kazanmakta iddialı olduğumuz ve mutlaka genel başkanın bulunması gereken yerler diye planladık. İstanbul'da birden çok ilçe mitingi yapacağız.

Sancılı bir aday belirleme süreci yaşadınız. İstifalar, bağımsız adaylığını ilan edenler var….

Şükrü Genç’le konuştuk. Dün de grup toplantısından 10 dakika önce konuştum. Ama ikna edemedik.

1994 HEZİMETİ YAŞANIR MI?

Evet, istifalar, bağımsız adaylığını ilan edenler, başka partiye geçenler, Hatay düğümü… Sancılı bir adaylık süreci. 2019 seçimi 1989 başarısı ile ilişkilendirildi, ama bu yaşanan sorunların ardından 1994 hezimeti mi geliyor yorumları yapılıyor. Bu iddia için ne dersiniz, sizin koyduğunuz hedef ne?

1994 benzetmesi benim değil, Türkiye'deki bütün seçmenlerin endişe etmesi gereken bir benzetme. Çünkü Melih Gökçek belediyeciliği o zaman başladı. Bunlar belediyeleri aldıktan sonra Türkiye'ye, kentlere nasıl bir süreç yaşatıyorlar, görmek lazım. İstanbul'da Tayyip Erdoğan geldiğinde 4 gökdelen vardı, bıraktığında 256. ‘Biz İstanbul'a ihanet ettik, dikey mimariyle hançerleri sapladık” dedi. 94 yaşanırsa bu benim için kötü olmaz. Bu kentler için kötü olur, çünkü kolay kurtulunmadı bu meseleden.

‘İTTİFAK DEĞİŞTİ, SEÇMEN DEĞİŞMEDİ’

İkincisi, bir önceki seçimle bu seçim arasında fark var. HDP o zaman bir talebi olmaksızın AK Parti'ye kaybettirmek için her şeyi yapıyordu. Bu seçimde gücünü AK Parti'ye değil biraz da muhalefete göstermek talebinde. DEM Parti’nin izlediği stratejide -kendi sözcüleri, milletvekillerinden okuduğumuz- AK Parti ile de 1 Nisan sonrasına yönelik, kayyım atama meselesi başta olmak üzere çeşitli görüşmeler yapılıyor. İYİ Parti ve diğer ittifak ortaklarımızla iş birliği yapma gayretleri çok sınırlı kaldı. O yüzden şartlar çok lehimize değil gibi gözüküyor. Ama diğer yandan seçmende, seçmenin reflekslerinde bir değişiklik yok. 2019 başarısını bize yaşatan seçmenin Saray’a, Bahçeli'ye itirazı devam ediyor. Kent suçlarına, israfa itirazı devam ediyor.

2019’dan farklı olarak bir takım olumsuz iddiaların ortadan kalktığı bir süreç yaşanıyor. “İstanbul CHP’ye geçerse İSPARK PKK’nın olacak, Ankara'da su faturalarını teröristler açacak” diyorlardı. Vatandaş bunun kara propaganda olduğunu gördü. “CHP gelirse sosyal yardımlar kesilir” kaygısı vardı. Ne İstanbul ne Ankara'da ne de diğer yönettiğimiz büyükşehirlerde bir hayal kırıklığı yaratmadığımız ortada. Seçildikleri noktanın gerisinde olan belediyemiz neredeyse yok. Bazı yönetimsel hatalar oldu, problemler yaşandı ama şimdi bence çok önemli bir başarı elde ettik ve seçmen değişmedi. İlave seçmen var. Üçte iki seçmenin muhalif olduğu, bizden yana olduğu görülüyor.

‘SEÇMEN, KENDİNİ VE KENTİNİ DÜŞÜNECEK’

Aday profillerine baktığımızda 45 yaş ortalamasını mı, 57 yaş ortalamasını mı tercih eder. Konserler, festivallerle dinamik bir kent yaşamını mı, festivalleri iptal edenleri mi tercih eder?

5 Kasım’da parti yönetimine geldiğimizde ortadan kalkmış bir ittifak kapasitesi vardı. Gizli protokol yüzünden DEM seçmeni ‘Biz Soylu’dan kaçarken Zafer’e mi tutulduk’ diyordu. Diğerleri de çok sert eleştiriyordu. Ben beyaz çiçeği aldım gittim (İYİ Parti’ye) ama ittifak yapmaya razı edemedim. Ama özenli bir dil kullanmaya ve muhalefete muhalefet etmemeye, çatışmamaya devam edeceğiz. Partilerin kendi düşünceleri olabilir ama yerel seçim olduğu için seçmenin burada kendini ve kentini düşüneceğini düşünüyorum.

‘SAVAŞ’I DIŞARIDA BIRAKMAYACAK BİR FORMÜLE İHTİYACIMIZ VARDI’

Hatay’la ilgili açıklama yaptınız. Anketlerden bahsettiniz. Nasıl karar verdiniz?

Hatay'da bir Hatay ittifakına ihtiyaç var. Adalet ve Kalkınma Partisi ile aramızda bazen önde, bazen geride 3-4 puan fark var. Bunun sebebi Hatay'da duyguların çok yüksek olması. Ama bir gerçek var Hatay'da, AK Parti ile CHP arasındaki yarışa TİP, DEM, diğer irili ufaklı sol partiler müdahil olur ve taraf seçerlerse biz seçimi kazanıyoruz. Başkanımızı çağırdım, anketlerimizi koydum. Basına 45 dakika diye yansıdı ama 80 dakika enine boyuna konuştuk. Sonra dağılıp serbestçe düşünelim, bir formül bulalım, dedik. Ben pek çok siyasi partiyle temas ettim. Başkan görüşmeler yaptı. Ben Lütfü Savaş’a “Sizi dışarıda bırakmayacak bir formüle ihtiyacımız var” dedim. Çünkü Savaş AKP ve MHP seçmeninden çok ciddi oy alıyor, bu tüm anketlerde böyle. Lütfü Savaşsız da olmayacak, bu şartlarda Savaş’la da olmayabilir. Risk var, bir formül bulalım dedik. Şimdi biz bu formül üzerinde çalıştık ve gece bir kez daha oturduk. Bu sefer tam bir saat sürdü. Lütfü Bey’le devam kararı aldık. Bugün dile getirdiğim gibi bir öz eleştiri veriyoruz. AK Parti'nin karşısında en güçlü seçenek olarak bir başka alternatif yok orada. Ama önümüzdeki günlerde Hatay'da “kent uzlaşısı” sağlayacak temasları da yaptık. Önümüzdeki günlerde bunun semerelerini alacağız. Benim gördüğüm kadarıyla seçimde kafa kafayayız. Hatay’ın AK Parti'ye muhalif yüzde 16-17 kararsız, yüzde 10-12’de diğer partilerde olan (TİP, DEM ve diğer partiler) oylarının sandığa giderken seçimi bize kazandıracağını düşünüyorum.

Çok sancılı bir süreç yaşandı. Siz de Hatay'da öz eleştiri yapılması gerektiğini söylüyorsunuz. Şimdi yıpratılmış bir aday var. Bu aşamadan sonra hala kazanabileceğinize inanıyor musunuz?

Anketler 'Kazanacaksan Lütfü Savaş’la kazanacaksın'ı gösteriyor. CHP’nin oyunun çok düşük olduğu ova bölgesinde çok ciddi desteği var. Ayrıca Savaş’a tepki gösteren muhalif seçmenin gönlünü alırsa da banko kazanacağını gösteriyor. İkincisi Hatay’da ‘kanaat önderleri’ de Lütfü Savaş ile ya da Savaş’ın destek vereceği bir adayla bunun olabileceğini söylüyor. Üçüncüsü de onunla çalışacak örgüt. MYK salonunda ilçe başkanları, il örgütü ile toplandık. Lütfü Savaş dışında bir seçenek dile getirmediler, “Biz alırsak Lütfü Bey’le alırız, bu seçim alınır” dediler. Biz de “alın o zaman” dedik ve müzakereleri bitirdik.

‘HATAY’I AK PARTİ'YE EMANET EDECEĞİME LÜTFÜ BEY’E EMANET ETMEYİ TERCİH EDERİM’

Günlerdir Hatay’ı konuşuyoruz. Lütfü Bey’in “1 Nisan’da bu parti yönetimi beni yıprattı, yalnız bıraktı” diye istifa etmesi söz konusu olabilir mi, kazandığınızda kaybetme riskini görüyor musunuz?

Lütfü Bey ayrılırken “Çok zor bir süreci birlikte geçirdik ama siz bana hiç haksızlık yapmadınız. Bu süreçte beni herkes çok üzdü, ama benim kadar üzülen ikinci bir kişi sizi gördüm. Teşekkür ederim. Ben 1 Nisan’da buraya bizzat gelip teşekkür edeceğim. Borcumu ödeyeceğim” dedi. Ben işin esas sorumluluğunun hükümet olduğunu görerek Lütfi Bey'in günah keçisi ilan edilmemesine, bütün sorumluluğu ona yıkmamaya dikkat ettim. Ben kazandığımız takdirde herhangi bir risk görmüyorum. Lütfü Bey bu seçimi kazanırsa çok ciddi bir siyasi başarı elde etmiş olacak. Kaybederse anlaşılır bir sonuçtu, ama şu anda kazanmaya yakın bir noktaya geldik diye düşünüyorum. 1 Nisan’dan sonrasına bir sürpriz olmaz. Bir de, 1 Nisan günü Hatay’ı AK Parti'ye emanet edeceğime Lütfü Bey’e emanet etmeyi tercih ederim.

ABD'de başkanlık seçimleri: Trump zaferini ilan etti ABD'de başkanlık seçimleri: Trump zaferini ilan etti

‘TEHDİT SÖKMEZ, YALANA KİMSE İNANMAZ’

Hatay’la başladı, iktidar seçmene ‘biz varsak hükümet desteği var’ diyor. Buna kampanyanızda nasıl yanıt vereceksiniz?

Seçmen, tehdit, şantaj kabul etmez. 2019’da İstanbul seçimlerini iptal ettiklerinde, “Erdoğan gibi önemli bir siyasi deneyim ve akıl bu hatayı nasıl yaptı, 1 milyon fark yerler” dedim. Bizim seçmene her şeyi de ama böyle şeyler yapma. Kenan Evren yapamamış, Recep Tayyip Erdoğan 2019’da yapamamış. Şimdi 2024’te nasıl böyle bir şeyin işleyeceğini düşünüyorlar. Ben anlamıyorum. İkincisi yalan tarafı var onu da deşifre ediyoruz. Acaba Çankaya'ya Recep Tayyip Erdoğan doğalgazı ne zaman getirmiş. Doğalgaz şirketiyle yerel yönetim anlaşır getirir. Ben yoksam, doğalgaz yok ne demek? Yanlış, gerçek dışı bir şey söylüyor. İşin tehdit boyutu sökmez, hem de bu koca yalana kimse inanmaz.

‘DEM’Lİ ÇAYLARI İÇME ZAMANI ERDOĞAN'LA BAHÇELİ’DE’

Hatay’da “kent uzlaşısı” çerçevesinde adım attık dediniz. Adayını açıklayan TİP ile bir görüşme oldu mu?

Çok sayıda görüşme yaptık. Lütfü Savaş’ın ilanı TİP’le varılmış bir uzlaşı değil. Hiçbir parti adına açıklama yapmam doğru olmaz ama çok uzak olmayan bir süreçte bu işi bir Hatay uzlaşısına dönüştüreceğimizi de görüyorum.

Kent uzlaşısı DEM ile CHP anlaştı gibi kullanılıyor. Biz “Kent Uzlaşısı”nı “Bizim de oy verebileceğimiz aday varsa destekleriz” olarak okuyoruz. DEM “kent uzlaşısı sağlandı” dediğinde protokol yapılmış gibi anlaşılıyor. DEM bir yerde adayı kent uzlaşısına müsait görüyorsa aday çıkarmıyor. Bunu da bizimle bir protokole falan bağlamıyor. Kendi stratejisine uygun görmüyorsa da kendi adayını çıkarıyor. Düne kadar Mersin'de anlaştık! Nerede anlaştık! Adana'da, Mersin'de aday çıkarıyor. Onlar bakıyor, kent uzlaşısı var mı, yok mu? Şimdi DEM’li çayları içme zamanı Erdoğan'la Bahçeli’de. Biz Türkiye İttifakı olarak Erdoğan ve Bahçeli'nin Türkiye'yi bu kadar çok meşgul eden ifadelerinden sonra bakalım bu süreci nasıl savunacaklarını merak ediyoruz.

Size, yeni yönetime yönelik ağır eleştiriler var. Muhaliflerin 1 Nisan’ı beklediği söyleniyor. Böyle bir gelişme (Kurultay çağrısı) bekliyor musunuz?
İlk aday olduğumda “Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanını delegeler ya da parti içi dengeler değil kamuoyu belirler” dedim. Delegeye sokaktaki duygu hakim olur. Biz kamuoyu desteğini kaybedersek her şey olur, ama biz kamuoyu desteğini kaybetmeyiz. Parti içinde geçen kurultayı hazmedememiş birkaç arkadaş ve onların etkisindeki bir grup medyanın yaratmaya çalıştığı algı ve iktidarın bunu sahiplenen ve köpürten tavrını görüyoruz.

Buradaki korku şu: Biz parti içinde değişimi gerçekleştirdik. 25 kat fazla anket yaptırdık. Anketlerle karar vermek Recep Tayyip Erdoğan’ın en güçlü yanı. Birilerinin hata diye yaptığımızı düşündüğü şeyin doğru olduğunu görüyor Erdoğan. Benim İzmir'de ne yaptığımı görüyor. 14 genç, 9 kadın belediye başkanı adayı görevlendiriyor olmamı ve bunun sahada yarattığı etkiyi görüyorlar. Nisandan sonra korku, bu değişimci, dinamik, ölçme-değerlendirmeye dayanan, yurt dışıyla ilişkisi olan Sosyalist Enternasyonel’e giden, Azerbaycan Cumhurbaşkanına tebrik için randevu alan, 15 Nisan’da Ramallah’a gidecek olan, dünyadaki bütün sol sosyal demokrat akrabalarıyla sıkı ilişkiler kuracak olan, Türkiye'nin çıkarlarını yurt dışında ve onların olmadığı dilde anlatabilecek genç bir sosyal demokrat liderin üç senede başına açabileceği cezayı görüyor.

Parti içindeki birkaç hazımsız ve saçma sapan tutum ve tavır içinde olan çok azınlık kişinin sesini duyurabilmek için iktidar medyasının gösterdiği mücadeleyi görüyorsunuz. Gece üç saat boyunca CHP konuşuyorlar. İliç varken CHP konuşacak kadar şuurunu kaybetmiş ve bizden korkan bir süreç var. O yüzden 1 Nisan’ı bekleyenler, ama Recep Tayyip Erdoğan ama parti içindeki 3-5 hazımsız avuçlarını yalarlar. Çok güçlü, çok dinamik kadromuz var. Ekibin örgütte inanılmaz bir karşılığı var ve sahada da yaptığımız işlerin çok olumlu yansımalarını görüyoruz. Tertemiz pırıl pırıl, gencecik ve kadınlara hakkını veren siyasete millet hakkını verir.

Ramallah programınız ne zaman nasıl gerçekleşecek?

Mahmut Abbas'la görüşeceğiz. Filistin’de yakınlarını kaybetmiş olanları, tedavi gören yaralıları ziyaret edeceğiz. Oradan bütün dünyaya ve Türkiye'ye önemli bir çağrı yapacağız. Aslında bu ay içinde planlanıyordu. Yerel seçim gündemi geldiği için 15 Nisan’a erteledik. Namık Tan çok başarılı bir diplomasi yürüttü. Filistin'e olan desteğimizi dünya ve Türkiye kamuoyunda çarpıtılmaya müsait bir angajmana girmedik.

‘BU KADAR BÜYÜK BİR DEĞİŞİMİN TARTIŞILMASINDAN NORMAL BİR ŞEY YOK’

Parti içindeki tartışmalara yönelik bir disiplin mekanizması işler mi?

Ben yürütmenin başındayım, partide yargının işine karışmam, kimseyi disiplin tehdidi ile şey yapmam. Örgütü disipline uymaya çağırırım, uymayan ile ilgili kararı benim vermem doğru değil. Türkiye'de kuvvetler ayrılığına vurgu yapan birinin partide eleştirilere tehditle, tehdit diliyle yaklaşması doğru değil. Ben böyle bir şey hiç yapmadım, bundan sonra da yapmam.

Burada çok büyük bir değişim yapıldı. İzmir'de 30 belediyeden 28’inde yeni adayım var. İstanbul'da 34 belediyede yeni adayımız var. Ankara, Adana'da öyle. Bu kadar büyük bir değişimin tartışılmasından normal bir şey yok. Önemli olan partiye zarar vermemek. Eleştiri olur, talep olur. Biz de yanlışta ısrar etmeyip 1-2 değişiklik de yaptık. Bu da son güne kadar acaba bizim burası da değişir mi diye bir beklentiyi tetikledi. Bunu da ben son derece sağlıklı buluyorum.

Ama gelecek yerel seçimlerde 3 ayda bir yapacağımız ölçme, değerlendirme raporlarıyla 3 ay önce başkan kendisi aday mı değil mi görecek. Bu yerel seçim tartışmaları son kez yapıldı. Genel seçimde de zaten yüzde 85 ön seçim olacağı için bu tartışmaların tamamını geride bırakıyoruz.

Editör: İclal Çiçek