Bugüne kadar gördüklerimiz meğer trafik değilmiş. Özellikle son 1 yılda trafik öyle arttı ki; Mimar Sinan Bulvarı, Doğu Caddesi, İzmir Caddesi ya da bilindik adıyla Karaköy, Alaybey, Cumhuriyet Caddesi, Muradiye hatta Horozköy… Nereye dönseniz, nerden gitseniz trafik var. Hatta ara sokaklarda bile trafik var. Akmescit’in, Dış Mahallenin iç kısımları İzmir Caddesindeki tek yön uygulaması nedeniyle sabah ve akşam saatlerinde adeta curcuna…

Biz ne ara böyle büyüdük? Nasıl bir hızdır bu? Düzenli büyüsek, gelişsek tamam da… Öyle bir yere gidiyoruz ki, çok sürmez, Manisa’nın trafiği İzmir’i de sollar, İstanbul’la yarışır hale gelir. İnanın abartmıyorum. Gidişata bir bakın. Şehir nereye gidiyor, birlikte düşünelim., yorumlayalım.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, şehrin nüfusunun birkaç yıl içinde 750 bin olacağını söyledi. An itibarıyla Manisa merkezsin nüfusu 450 bin civarında. 750 bin demek yüzde 50’den fazla artış demek. Peki bu öngörü gerçekçi mi?

OSB’deki yeni alanlar, yeni fabrikalar, Muradiye OSB’nin Uzunburun bölgesinde hazırladığı yeni sanayi alanı, Saruhanlı, Turgutlu gibi yakın yerlere gelen fabrikaları ve tabi ki Çinli BYD’yi ve onunla birlikte gelecek olan yan sanayi fabrikaları düşünürsek, belki de tahminimizden daha yakın bir sürede 700 binli nüfus rakamlarına şahit olacağız. O günler çooook uzak değil.   

Eğer bu gerçekleşirse Manisa merkezi düşünemiyorum. Servis saatlerinde tıkanan Manisa trafiği inanın 750 bini kaldıracak kapasiteye ve şehir yapısına sahip değil.

Eğer önlem alamazsak, daha doğrusu çantandan keklik çıkaramazsak yandık! Bugün, bu sabah gördüğümüz trafik yoğunluğunu bile arar duruma geliriz. Hatta kesin o noktaya geleceğiz.  

Çözüm var mı, varsa nedir?

Bence çok çaresiz değiliz.  

Zaten gündemde olan raysız toplu taşıma sistemi konuşuluyor. Büyükşehrin böyle bir hazırlığı var. Ancak bu sistem, mevcut yolları kullanacağı için trafik akşına tam anlamıyla olumlu bir katkı vermeyebilir. Mutlaka şehir içi otobüs ve servis araçlarının sayısının azalmasını sağlayacaktır. Servis araçlarının sayısını en aza indirecek tek çözüm yolu raylı sistemdir. Bunun için şehir merkezini kuzey ve güney şeklinde ikiye bölen mevcut tren yolunu kullanmak en mantıklı çare. Bu sistemi OSB, Muradiye OSB ile buluşturup, toplu taşımayı raylı sistemle sağlamamız gerekiyor. Hatta geliştirip bir metro ağı kurabilirsek daha kalıcı bir ulaşım sistemi anlamına gelir bu.  

Mevcut demir yolu, 2026 yılında hızlı trenin devreye girmesiyle birlikte atıl duruma düşecek ya da çok az kullanılacak. Aslında bu bir şans. Tren hattı boyunca ek hatlar da yapılarak, trafik akışını olumlu yönde etkileyen bir ağ, gelecek açısından tek çare gibi duruyor.

İzmir en yakın örnek… Yıllar önce metro ve İzban yapılmamış olsaydı bugün İzmir’de toplu taşıma sağlanamazdı.  Bu mümkün olmazdı. Çünkü sadece kara taşıtlarıyla yüzbinlerce kişiyi işe yetiştirmek imkansızdır.  

Manisa’da da durum aynı.  

Manisa için asıl mesele İmar Planı. Çünkü yeni bir ulaşım ağı oluşturabilmek için imar açısından da yeni düzenlemeler yapılmak zorunda. Mevcut onaylanan ancak mahkeme kararları nedeniyle bir türlü devreye sokulamayan imar planı merkezi kapsamıyor. Oysa asıl sorun merkezde. Sağlıklı bir raylı sistem yapabilmek için tıplı Cider yolunda olduğu gibi kamulaştırma yapmak gerekebilir. Bu radikal kararı bugün olmazsa yarın mutlaka almak zorunda kalacağız.

Durum bu. Başka çözüm önerileri de mutlaka vardır ve zamanla şekillenecektir.

Bizim yüzleştiğimiz gerçek şu; Manisa’nın artık ciddi bir trafik sorunu var. Nüfus arttıkça, araç sayısı arttıkça daha da içinden çıkılmaz bir hale dönüşecek. Kilometrelerce uzayan araç kuyrukları sırdan hale geldi. Farkındaysanız zaman kavramı da değişti. Artık “5 dakikaya ordayım” demeniz mümkün değil. Trafiği hesaplamadan, en yoğun saati hesaplamadan yola çıkmayın. Manisa’da hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, olmayacak.

Ve buna alışırken asabımız daha da bozulacak. Eski Manisa ise anılarda, fotoğraflarda kalacak.