Ak Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, emeklilikle ilgili Avrupa ülkelerindeki örneklere dikkat çekerek yeni bir emeklilik sisteminin inşa edilmesi gerektiğini söyledi.
Güler, "Dünya ortalamasına baktığımızda 3 ila 4 çalışana karşılık bir emekli vardır. Ama şu an ülkemize baktığımızda halihazırda yaklaşık 32 milyon çalışan ve 16 milyon 100 civarında emekli olduğunu görüyoruz. Yani 2 çalışana 1 emekli olduğunu görüyoruz. Bizim bu manada mutlaka hem prim miktarını ve yaşı hem de ödenen süreyi esas alacak şekilde daha adil, daha dengeli ve sürdürülebilir mahiyette bir emeklilik sistemini inşa etmemiz lazım" diye konuştu.
Güler, emeklilik sisteminin güncellenmesi, haftalık çalışma süresinin düşürülmesi ve bazı davaların istinafa gitmeden doğrudan Yargıtay'a gönderileceği yönündeki iddialarla ilgili değerlendirmede bulundu.
"DAHA DENGELİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR EMEKLİLİK SİSTEMİ İNŞA EDİLMELİ"
Emeklilik sistemini incelerken dünyadaki örneklerin dikkate alınması gerektiğini söyleyen Güler, çalışan ve emekli sayısında dengesizlik olduğunu kaydederek şunları söyledi:
"Gelişmiş ülkelerdeki uygulamayı esas alırsak emeklilikte üç tane başlık öne çıkıyor. Bir tanesi, ödediğiniz prim miktarı, ödediğiniz süre ve yaş. Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde bizim ülkemizde olduğu gibi 40'lı, 45'li ve 50'lili yaşlarda bir emekliliğe rastlayamazsınız. Avrupa'da emeklilik yaşı 65'tir, 67'dir. Kimi ülkelerde de 70 yaşına kadar emeklilik yaş durumu vardır. Bu, sürdürülebilirlik çizgisi açısından önemlidir. Dünya ortalamasına baktığımızda 3 ila 4 çalışana karşılık bir emekli vardır. Ama şu an ülkemize baktığımızda halihazırda yaklaşık 32 milyon çalışan ve 16 milyon 100 civarında emekli olduğunu görüyoruz. Yani 2 çalışana 1 emekli olduğunu görüyoruz. Bizim bu manada mutlaka hem prim miktarını ve yaşı hem de ödenen süreyi esas alacak şekilde daha adil, daha dengeli ve sürdürülebilir mahiyette bir emeklilik sistemini inşa etmemiz lazım. Vatandaşlarımızın da seçmiş oldukları tercih noktasında ona göre bir emekli maaşına kavuşması lazım. İnşallah önümüzdeki dönemlerde evrensel, dünya ülkelerinde gelişmiş ülkelerin de uyguladığı bu sistem üzerinden benzer bir uygulamayı, çalışmayı bizim ülkemizde de hayata geçirmemiz gerekiyor. Şu anda bizim toplumun her kesimiyle yeni istişareler yapmamız lazım ve dünya örneklerini, gelişmiş ülke örneklerini ortaya koymamız lazım. Bu çerçeve içerisinde de bunu daha makul bir çerçevede ortaya koymamız lazım. Tabii bakanlığımızın bu konuda çalışmaları var ama henüz şu anda bir yasal düzenleme açısından elimizde böyle bir metin yok. Bunu ilerleyen zaman dönemi içerisinde daha geniş çerçevede çalışmak lazım."
"ÇALIŞMA SAATLERİ DÜŞÜRÜLMEYECEK"
Kamu ve özel sektörde haftalık çalışma saatlerinin düşeceği yönünde bir çalışmanın da olmadığını kaydeden Güler, "Öyle bir çalışma söz konusu değil. Gerek haftalık çalışma saatleri gerekse günleri açısından gündemimizde böyle bir çalışma yok. Ancak pandemiyle beraber belli sektörlerde, belli meslek gruplarında daha kısa süreli çalışma, daha esnek çalışma modelleri de tabii burada gerek işveren, gerekçe çalışanlar açısından öneriliyor, çalışılıyor. Bu mahiyette eğer olabilecekse sadece belli meslek kollarında ve belli mesleğin icrası noktasında uzaktan çalışma modeli gibi daha kısa süreli haftalığın belli günlerinde çalışabilecek bazı öneriler ve teklifler var. Bu yönüyle olabilecektir. Yoksa mevcut çalışma hayatımız içerisinde gerek haftalık çalışma günleri gerekse de haftalık çalışma saatleriyle ilgili düşürülmesiyle ilgili herhangi bir düzenlememiz yok. Herhangi bir hayata geçecek bir çalışma şu anda bulunmuyor" dedi.
"DOSYALARIN DOĞRUDAN YARGITAY'A GÖNDERİLMESİYLE İLGİLİ ÇALIŞMA YOK"
Güler; öldürme, uyuşturucu ticareti ve çocuk istismarı gibi suç dosyalarının istinafa gitmeden doğrudan Yargıtay tarafından değerlendirilmesine ilişkin bir çalışmanın da olmadığını ancak yargı işlemlerinin daha hızlı tamamlanabilmesi için önerilerin olduğunu söyledi.
Güler, "Hukuk camiasında belli suç tipleri açısından yani doğrudan istinafta da olsa Yargıtay'a gitmesi kesin olan dosyaların, doğrudan istinaf mahkemesi görmeden Yargıtay'a gönderilmesiyle ilgili bazı öneriler, bazı doktrin çalışmaları var. Ama bunu şu yönüyle beraber değerlendirmek lazım; hemen darbeden sonraki dönemlerde Bölge İstinaf Mahkemelerimiz kuruldu ve hayata geçti. Ceza davalarının yaklaşık yüzde 85 civarındaki dosyalar istinaf süreci tamamlandıktan sonra kesinleşiyor. Yani bu ne demektir? 5 yılın altındaki cezalar, yerel mahkeme tarafından verildikten sonraki süre içerisinde istinaf itirazıyla beraber ya bozuluyor veya kesinleşebiliyor. Tabii yüzde 15'lik dilim yani 5 yıl ve üzerindeki cezalarla ilgili olan dava dosyaları da bu süreçte Yargıtay ilgili ceza dairesine temyiz yapılmak suretiyle gönderiliyor. Tabii burada bu makul süreyi gözetirken bu çalışma içerisinde aynı zamanda ilgili failin, şüphelinin, acil yargılanma hakkı ve savunma hakkının bu manada herhangi bir ihlali, herhangi bir mağduriyetine sebebiyet vermeyecek çerçeveyi de gözetmek gerekiyor. Şu anda öyle bir öneri, teklif gündemimizde yok ama beklentiler açısından bu yönüyle beraber bize iletilen hususlar var" diye konuştu.