Dakika olmuş 30!
Bizimkilerde ne şut var ne istek!
Ne de orta sahayı bir an önce geçebilme telaşı…
Sahada bir rakip var…
Üniversitelere konu olması gereken bir oyun felsefesinde.
Futbol oynamaktan zevk alan, pozisyona girmeyi hobi haline dönüştüren, başladığı atağı sonuçlandırmayı bilen, sahada ne yaptığını bilen bir rakip…
Gerçekten bir lider gibi başladı!
Atağı sonuçlandırmak isterken, terse yakalandı ve golü kalesinde gördü.
Buna rağmen devreyi 1-0 önde kapatmışız.
Ama ağzımız açık!
Neye?
Rakip Etimesgut’un olağanüstü futboluna!
Bu maçın döneceğini top toplayıcı çocuklara sorsan onlar da bilirdi!
Ama bizimkiler bilemedi.
Nasıl olsa para var ya!
Bu takımı ne yaptığını bilmeyen bir havada maça hazırlayanlar, hepimizin seyrettiği gibi sadece seyretti.
Bir futbol takımı 90 dakika boyunca hiç mi oynamaya çalışmaz.
İlla Cengiz Ergün mü gelsin maçlara?
Oraya gelen, size inanan az sayıda futbolseverlere hiç mi saygınız yok?
Rakibin
37 yaşındaki bir lideri var,
Murat Hacıoğlu…
Takımı adına oyunun her halkasında olan yaşlı kurt…
Diğerleri isimsiz ama topu bilen isimsizler…
Bir 20 numaraları var Gençlerbirliği A2’sinden!
Adı Haydar Deniz.
20 yaşında.
İsmi yok ama hünerleri var.
Buraya yazıyorum.
İlerde çok ismini duyacaksınız.
Savunma arkasına attığı toplarla savunmamızın belini adeta ortopedi servisine gönderdi.
 66’ları 53’leri falan saymakla bitmez isimsiz numaralar…
Makine gibi bir takım!
Takımın dizaynı on numara, temeli sağlam!
Çalışılmışlığın, alın terinin, planlı takım kurgusunun dersi gibiydiler.
Ders dedik de aklıma şu 4-0 yenildiğimiz Bodrum maçı geldi.
Orada belki skorsal olarak bir hezimet vardı.
Ama burada bakmayın 2-1’e kelimenin tam anlamıyla
futbol adına bir hezimet vardı.
Bunca yıldır bu mesleğin içindeyim.
Manisa’da Manisaspor, Akhisar Belediyespor lig maçları da dahil
son yıllarda izlediğim en iyi takımı izledim.
Tadı öyle damakta kalan bir futbol takımı bu.
Unutulamayacak cinsten!
Adeta şiir yaza yaza atak yaptılar.
Pamuk dokur gibi ince ince gelip pas yapa yapa kanada aktara aktara hücum yaptılar.
“Ben bugün yenilsem bile futbol oynamaya geldim” diyen bir duruşla oynadılar.
Neden lider olduklarının cevabını verir gibi oynadılar.
Kanattan savunmamızı dengesiz yakalarken, atak daha olgun olsun diye geriye dönüp Murat Hacıoğlu’na topu teslim ettiler ya;
“Yuh artık! Daha neler göreceğiz?” dedim.
Adamlar çalışmış.
Adamlar çalışıyor.
Biz ne yapıyoruz peki?
Ezbere transfere güvenerek maçlara çıkıyoruz.
Dersimize çalışmıyoruz.
Bu saatten sonra Levent Eriş kalitesindeki bir hocanın rakipleri analiz edip etmediğiyle ilgili de soru işaretlerim oluştu.
Rakip orta sahayı yol geçen hanı gibi geçiyor.
Rakip kanat adamlarımızı perişan ediyor.
Rakip ikiye birlerle savunmamızı delik deşik ediyor.
Önlem almıyoruz.
Ne bir orjin kanat oyuncun var.
Ne de pas yapabilen bir orta saha grubun.
Sahaya kanat diye sürülen Özgür ve Süleyman Kapan gerçekten kanat forveti olabilir mi?
Gerçi ön libero diye bildiğim İlyas Sarı bile oralarda oynadı.
Büyük umutlarla alınan
Berkin sahada yok gibi.
Saman alevi gibi biraz çıkıyor sonra yok.
Devamlılığı yok.
Temposu yok.
Ah Cüneyt ah!
Gözler seni arıyor Cüneyt!
Tiryaki’yi almışsın, ona topu getirecek felsefen yok.
Oyun kurgun yok.
Kanat oyuncu dediğin,
Etimesgut’un gibi olacak,
Lütfen, arz ediyorum.
Yayıncı kuruluştan alın maçın CD’sini
İzleyin ve görün aradaki farkı!
Görün futbolun doğruları nasıl yapılır, yanlışları nedir? diye…
Yani bir antrenör falan olsam,
Bu CD’yi çoktan temin eder,
Futbolun doğrularının ve yanlışlarının tamamen içinde olduğu bu maçı oyuncularıma bıkmadan usanmadan izletirdim.
Yoksa idman yapmak hikaye…
5’e 2 çalışmak hikaye…
Dar alan oyunu oynamak hikaye…
Aferin çekmek hikaye…
Daha ne duruyorsunuz?
Alın işte size örnek!
Manisa Büyükşehir Belediyespor-Etimesgut maçı!
Hafta boyu sabahlara kadar izleyin ki futbolun nasıl basit bir oyun olduğunu görün.
En azından kalan haftaları kurtarın.
Levent hoca,
“Biz bu ligin Fenerbahçe’si Galatasaray’ı gibiyiz” demişti.
Eğer öyleyse,
Bu ligin Barcelona ve Bayern Münih’i ise Etimesgut Belediyespor’dur.