DİL BİRLİĞİ Erdem KARAGÖZ Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Gündem her rüzgârda sallanan yaprak misali değişiyor. Bir kişinin söyledikleri ile 75 milyon kişi üç gün avunuyor. Her yanımız yangın yeri. İyi iş yapmaya kalkanlar satır aralarında boğduruluyor.    

DİL BİRLİĞİ

Erdem KARAGÖZ

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Gündem her rüzgârda sallanan yaprak misali değişiyor. Bir kişinin söyledikleri ile 75 milyon kişi üç gün avunuyor. Her yanımız yangın yeri. İyi iş yapmaya kalkanlar satır aralarında boğduruluyor.            

Bu ülkenin en önemli hassasiyeti dil birliği, konuşacak, tartışacak ve çözüm üretecek zaman bulamıyoruz. Dünyanın hangi ülkesinde insanlar 50 yıl önceki mezar taşlarını okuyamaz. Nasıl bir değişikliktir bu ki atasözlerimizi anlamaz hale geldik. 120 bin kelimelik muhteşem Türkçe sözlüğümüz saf Türkçe, arı Türkçe marvatalları ile 3000 kelimeye indirildi. Neymiş Farsça, Arapça, Osmanlı’ca kelimeler ayıklanmış. Kardeşim 300 kelime ile konuşan, yazan bir adam ne düşünebilir? Dilin zenginliği zekâ göstergesidir. Yavuz Bülent Bakiler Manisa’ya bir söyleşiye geldiğinde onu dinleyen gençler karşılarında uzaylı varmış gibi şaşkındılar. 50 yıl önce yazılmış kitapları anlamayan bir toplum haline geldik. Dil ülke olmanın en önemli göstergelerinden biridir. Aynı dili konuşmak, anlamaktır.

Bu anlamda Dr Selçuk Özdağ bir siyasetçi kimliğinden uzak olarak kaleme aldığı “Dilimizi Kaybediyoruz “yazısındaki tespitlerine yüzde yüz katılıyorum. Dede Korkut okumadan ve anlaşılmasını sağlamadan ilköğretim okullarından öğrencileri mezun etmemek gerekir. Bu zenginliği keşfetmeyen çocuklar elbette facebook dilini kullanacaktır. Kimse yeni nesli suçlamasın arkadaş eğitim sisteminin verdiği zarar facebook ve twitter’dan az değildir. Yunus Emre’nin öz Türkçesindeki sadeliği keşfettiremediğimiz bir gencin saçma sapan kısaltmalar ile kendini ifade edememesi sürpriz değildir. Evet, Napolyon olayı net görmüş Fransa’nın sınırları Fransızcanın konuşulduğu yerlerdir demiş. Haklı şimdi düşünün sınırlarımız nasıl geriliyor. Facebook işgali altındayız. Türkçe hassasiyetimizi korumamız milli sınırları korumamız kadar önemli.

Anadolu’nun dil zenginliği keşfedilmeli TRT ve özel yayın kuruluşları dili koruyan belgesel ve programlar yapmalılar. Öğretmenler dillerini geliştirerek öğrencilerine model olmalılar. Yabancı dillere yapılan yatırım kadar ana dilimize de yatırım yapmamız gerekir. Kendi dilini konuşamayan birinin yabancı dili iyi konuşması beklenemez. Dil sadece geçmiş değildir. Dil gelecektir.

Dr Selçuk Özdağ’ın Türk Dili ve Edebiyatı adına yaptığı çalışmaları takdirle karşılıyorum. Türk Dili adına çalışmalarını yakından takip ediyorum. Kaşgarlı Mahmud,Yunus Emre, Dede Korkut, Yahya Kemal, Süleyman Nazif, Cemil Meriç, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yavuz Bülent Bakiler gibi onlarca kaynaktan kana kana sular içmiş birinin beş yıldızlı otelde basına kuş sütü eksik sofralarda iftar vermesi yerine Yunt Dağında bir çadırda yayık ayran, zeytin yağı, çökelekli bazlama vermesini tercih ederdim. Belki Yunt dağındaki birkaç dost soframıza katılır bize bir iki deyiş, atasözü anlatır kulağımızın pası silinirdi.

Neyse dostlar Yunus Emre’nin bir sözü ile bağlayalım yazımızı.

Elif okuduk ötürü Pazar eyledik götürü Yaratılmışı hoş gördük Yaratandan ötürü.