Ali Filizkan; 2020 yılında ortaya çıkan salgın döneminin ardından, Dünyada ve ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar, uygulanan yanlış politikalar sonucu, basın sektöründe de maliyetlerin artığını belirtti. Son yıllarda Anadolu basınında birçok ilde gazetelerin küçülmeyi birleşerek önlemeye çalıştığına dikkat çeken Filizkan, yazılı basın sayının azalmasının Türkiye genelinde yerel gazetecilerin işsiz kalma riskini artırdığını ifade etti. Sektörde çalışanların büyük kısmının geçim sıkıntısı çektiğini vurgulayan Filizkan şunları söyledi: “Basınımızın özgür, objektif ve tarafsız çalışma olanağı bulması için ilk koşul, gazetecilik mesleğini kimlerin yapabileceğini düzenleyen Gazetecilik Meslek Yasası’nın çıkartılmasıdır. 101. yılını kutladığımız Cumhuriyetimize yaraşır bir meslek yasası halen yok. Bu mesleğin kimlik kazandırılması adına TBMM’deki milletvekillerinden harekete geçilmesini bekliyoruz. Gazeteciyi tanımlayan Gazetecilik Meslek Yasası’nın olmaması, sektörde de birçok sorun yaşanmasına ve özlük haklarımızın geriye gitmesine neden olmaktadır. Bu da bizleri üzmektedir. Bu yasanın çıkarılması, demokrasimizin, yasama, yürütme ve yargıdan sonra 4. güç olan basın sektöründe yeni bir dönemi açacaktır.” diye konuştu.
Türk basınında sansürün 116 yıl önce gazetecilerin 24 Temmuz 1908 tarihinde gerçekleştirdiği onurlu direniş sonucu kalktığını hatırlatan Filizkan, “Ancak bu gelişmenin ardından yapılan yasal düzenleme ve baskılarla hemen, hemen her dönem iktidarda olan güç, sansürü gündeme getirmiştir. Sansür, meslektaşlarımızı kıskacına alan çok önemli bir sorundur. Yaşanan uygulamalara bakıldığında, sansürün kalkmadığını, etkisini arttırarak devam ettirdiğini de bugün görmekteyiz. Sansür günümüzde bazen ‘haber yasaklama’, bazen de gerçeği çarpıtma, gizleme veya çeşitli tehdit ve yaptırımlarla devam etmektedir.
Düşüncelerini yazdıkları, röportaj ve haber yaptıkları gerekçesiyle meslektaşlarımızın yargılanması, gözaltına alınması, cezayı gerektirmeyecek basit suçlamalarla uzun süreli tutuklamalarla özgürlükleri elinden alınması ve hapse atılmaları artık gündemden çıkmalı.
Türk Ceza Kanunu’nda ve Terörle Mücadele Yasası’nda yer alan ve darbe dönemlerinden bu yana değişmeyen basın özgürlüğünü kısıtlayıcı maddeler tekrar acil ele alınmalı. Bu mesleğin tarifi çıkarılacak meslek yasası ile yeniden düzenlenmeli, Cumhuriyetimizin 100. yılında Avrupa Birliği Yasalarına uygun çıkarılmalıdır. Gazeteciler neyin yasak neyin yasak olmadığını bilmeli ve yazdıklarından dolayı yargılanmamalı. Unutulmamalıdır ki; İfade ve basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa, olmazıdır. Ve Türkiye’de demokratik yaşamın temel sorunu ne yazık ki basın ve ifade özgürlüğünün gerçek anlamda olmamasıdır. Halkın haber alma hürriyetinin işlerliği için, basın ve ifade özgürlüğü temel gerekliliktir. Özellikle yerel basının her geçen yıl yurt genelinde basılı gazetelerin azalması, internet gazeteciliğin deki koşulların ağırlaştırılması demokrasi ve ülkemiz adına büyük bir kayıptır. Halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının aracı olan basın özgürlüğünün önündeki engeller kalkmadıkça, 24 Temmuzlar gazeteciler için bayram olmayacaktır.
Son yıllarda kutladığımız gibi bu yıl da 24 Temmuz’u Basın Bayramı değil, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonuna bağıl cemiyetlerin tümü ile birlikte Manisa basını olarak biz de dayanışma günü olarak kutluyoruz.”
MESLEKDAŞLARIMIZIN YIPRANMA HAKKI YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ
Ali Filizkan sözlerini şöyle sürdürdü: “5953 Sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla, Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi “Hakkında Kanun, yıpranma hakkından yıllık izinlere, tazminat hakkından fazla mesaiye kadar geniş bir yelpazede ele alınarak güncellenmelidir. Meslektaşlarımızın emeklilikte fiili hizmet süresi zammından yararlanabilmesi, tüm karşı çıkışlarımıza rağmen ‘basın kartı’ şartına bağlanmıştır. Gazetecilik mesleği basın kartı sahibi olma koşuluna bağlı olmadan yapılan ağır ve tehlikeli bir iş olarak kabul edilmeli. Basın kartı sahibi ve çeşitli nedenlerle basın kartı alamayan gazetecilerin Anayasal sosyal güvenlik hakkının sonucu olan fiili hizmet süresi zammı geri verilmelidir.
İnternet gazeteciliği sorunu kolaylaştırılmalı. Yazılı basın ile ilgili tutumlar yumuşatılmalıdır. İcra ilanları ile ilgili limit yeniden Basın İlan Kurumu genel kurulunda ele alınmalı. Yerel basında çıkması gereken icra ilanları ulusal basına gitmesi önlenmeli. Uydu frekans ücretleri TL ile değerlendirilmeli ve aşırı olmamalıdır. Milletvekillerimize çağrımız; Basında sorunun ana kaynağı meslek yasamızın olmaması. Gazetecilik meslek yasası çıkarılmalıdır. Ana sorunumuz meslek yasamızın olmamasıdır.
Özetlemeye çalıştığımız tüm bu sorunlara karşın görevini fedakârca ve layıkıyla yapan meslektaşlarımızın gelecek yıl da aynı sorunları yaşanmamaları dileği ile 24 Temmuz Basın Dayanışma Günü’nü kutluyoruz.”