O zat,
“30 milyon lira ile geldik. Hükümet arkamda. Sayın Cumhurbaşkanımızın desteğini aldık” diyerek göreve gelmişti.
Ama hakkında geçmişi ile ilgili inanılmaz iddialar vardı.
Ama maalesef talip olmuştu.
Hükümet arkasındaysa, Cengiz Ergün gibi bir lider kulübü buna bıraktıysa, Emre Hasgör gibi Manisaspor aşığı bir başkan buna inanıp başkanlık yolunu açtıysa,
Bir bakalım dedik.
Ne yapacak?
Allah öyle bir yetenek vermiş ki,
İddia ediyorum.
Kelime oyunlarını o kadar güzel yapıyor ki karşısında bağlamayacağı insan yok.
Görevim gereği ilk geldiğinde onu dinlemeye, anlamaya çalıştım.
Taa ki Manisaspor’a karşı art niyetli olduğunu hissedene kadar!
İlk geldiğinde Kartepe kampında “Bu takım düşecek! Bir şey yap” şeklinde uyarılarım karşısında tavır ve hareketlerini, rahatlığını, kulübü tek adamlığa iten icraatlarını görünce,
Daha ilk zamanlarında,
Kestim muhabbeti.
Toplantılara çağırdı gitmedim.
Kampa davet etti gitmedim.
Ayağıma geldi, şirin gözüktü yemedim.
Hiç unutmam,
Bir zamanlar,
Manisaspor, futbol teröristi olan Trabzon’dan 9 yiyince “Mustafacığım 9 atana da 3 puan veriyorlar 1 gol atana da” diye cevap vermişti.
O an telefonu kapattığımda “Yok artık!” demiştim.
“Yok yok gerçekten art niyetli bu adam” demiştim…
Manisaspor Alanya’da düşmemek için çırpınırken, o aynı saatte partide ikinci başkan seçilmişti.
Manisaspor küme düşünce bir gün sonra kulüp arabasına atlayıp Davutoğlu’nun kongresinde korna çalmıştı.
Mitinglerde boy göstermişti.
Bizlerin içi kan ağlarken,
Cenazemiz varken,
Bunu nasıl yaparsın dememize,
“Siyaset ile spor bir arada olur” dedi.
Evet evet pişkince!
Mali konularda fiyaskolar her geçen gün artmış.
Ama öyle bir organizasyoncu ki tek adamlığa doğru kulübü iterken, paraların giriş çıkışlarını hep kendi elleriyle yönetti.
İsyan ettik bu duruma!
Bunun suç olduğunu yazdık.
Primler elden veriliyor.
Yöneticiler onsuz nefes bile alamıyor.
Sezon başında öyle bir takım yaptı ki kulübün geleceğini ipotek eden cinsten.
Sözleşmelere ciddi paralar yazdı.
Tecrübeli oyunculardan kurulu pahalı bir kadro yaptı.
“Gel oyna, paranı vereceğiz” diye bağlamalar çekti.
Belirli aylara göre ödeme sözü yaptı.
Oyuncu Manisaspor’un vizyonuna baktı, sözleşmeye baktı, attı imzayı.
Çekler kesildi.
Para günü geldi, ödenmedi.
Büyükşehir Belediyesi’nden oyunculara verilmek üzere! primler geldi, tamamını ödemedi. Yunusemre Belediyesi’nde geldi, Şehzadeler Belediyesi’nden geldi, tamamını vermedi.
Kendisinin bulmak zorunda olduğu kaynaklara aktardığını iddia etti.
Futbolcunun alın terini resmen gasp etti.
Buna rağmen oyuncular kader birliği yaptı.
Kahramanlık destanı yazdılar.
Manisaspor şampiyon oldu.
O zat-ı muhtereme rağmen şampiyon oldu.
Şimdi bakıyorum da şampiyonluk gününde yuhalandı.
Düğün gününde yuhalandı.
Cenaze gününde o miting senin bu miting benim koşan o zat, düğün gününde yuhalandı.
Yani cenaze gününde düğün yapan, düğün gününde cenaze havasını yaşadı.
Düğün günü ortada bir cenaze vardı.
O cenazenin faili o zattı.
Partisine göz göre göre ateş etmişti.
Şampiyonluk gününde cenazeyi yere sermişti.
Onu destekleyenler mosmor oldu.
Yüzleri kızardı.
Şahidim.
Birbirlerine bakarak utandılar.
Kara bir gün geçirdiler.
O zat, dünya futbol literatürüne girebilecek “Yuhhh” sesleri eşliğinde partisini yerle bir ederken, onu şampiyonluğun tek mimarı ilan eden partinin il başkanı olan avukatını da utandırdı.
O zatın bir de hocası var.
Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen hocası.
Takımı düşüren de o çıkaran da.
Başladığı yere geri döndü.
Bakın iddia ediyorum, sokaktan herhangi birini çevirseniz bile bu takım bu kadar karakterli oyuncu grubuyla zaten şampiyon olurdu.
Ligi gördük.
Rakiplerimizin tesislerini ve statlarını gördük.
Seviyeyi gördük.
Bu o zatın hocası için bir başarı değil,
Sadece bir gereklilikti bu.
Emaneti yerine bırakma meselesiydi ve bıraktı.
Ama olağanüstü bir şey yapmadı.
Hatta haftalar öncesinde şampiyon olup bize bu stresi yaşatmasaydı iyi ederdi.
Bizi sıkmayan bir takıma karşı şampiyonluk maçında bile defansif oyun oynamak, bu takımın nasıl bir oyun mentalitesine kurgulandığının bir göstergesi oldu.
Şimdi istifa ediyor.
Sanki 5 yıllık sözleşmesi var da istifa ediyor.
Kulüp haziranda kongreye gidecek, başkan ve yönetim belli değil, hocanın sözleşmesi bitmiş, “istifa ettim” diyor.
O zatın bu hocası,
Şimdi çıkmış o zatı cümle aleme kötülüyor.
“Şampiyonluğu istemedi” diyor.
“Belediyelerden gelen primlerin tamamını dağıtmadı” diyerek açıkça ihbarda bulunuyor.
Takım küme düştüğü gün, yine bir televizyon programıydı hiç unutmam.
Bir zamanlar o zat için “Dünyada gördüğüm en samimi adam!” diyen o hoca, şimdi, “şampiyonluğumuzu istemedi, verdiği sözleri tutmadı” diyor.
Yine bir tv programında diyor bunları.
Allah’ım sen nelere kadirsin.
Nasıl da konuşturuyorsun şunları.
Son iki sezonda Manisaspor’da yaşananlar,
Hollywood filmlerine taş çıkarır.
O zat ve hocası.
Manisaspor’u kafa kola alan ikili.
Hocasından darbe yiyen o zat,
Haziran ayında yeniden göreve gelmeyi hedefliyor.
Üyelerini yapmış.
Hazır kıta kongre zaferine odaklanmış bekliyor.
“Hocamızla yeniden görüşeceğiz” diyor.
O zatın hocası da,
Olmayan sözleşmesiyle “Şampiyon takımın hocası istifa etti” gibi algı yaratıyor.
Sizi bilmem ama o zat ve hocasının bu tip oyunlarına alıştım ben.
O zatın seçimi kazanma olasılığını varsayarsak,
PTT 1. Lig’de tüm bunlara rağmen muhteşem ikili birlikte çalışırlar mı?
Çalışırlarsa da hiç ama hiç şaşırmam.
Birbirlerini çok iyi tanıyorlar.
Birbirlerinin ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar.
Sanki birbirleri için yaratılmışlar!