Hüseyin Keskin
MANİSA (İHA) -

"Deprem ve evimiz" konulu seminer Alaşehir Belediyesi Konferans Salonunda yapıldı. Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, Salihli İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanı İnşaat Yüksek Mühendisi Hasan Engin, Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Genel Başkanı Nazmi Şahin, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Manisa İl Müdürü Melih Melik Kara, Manisa Yapı Denetim Kuruluşları Derneği Başkanı İnşaat Yüksek Mühendisi Mesut İçen, Sarıkız Yapı Denetim Kurulu Başkanı Adem Arslan ve Manisa’da hizmet veren 26 yapı denetim kurumunun temsilcileri katıldı. Konuşmacılar Türkiye deprem tarihçesi, en son yaşanan Kahramanmaraş depremi, yapılaşmanın güvenli olması, tarım alanlarına imar izni verilmemesi, binaların denetlenmesi konularını slayt gösterileri ile anlattı. Seminerin açılış konuşmalarını yapan Mesut İçen ve Adem Arslan yapı denetiminin önemine vurgu yaptı.

Su kesintilerine son: İlçeye 200 milyon TL’lik yatırım Su kesintilerine son: İlçeye 200 milyon TL’lik yatırım

Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Genel Başkanı Nazmi Şahin, Yapı denetimin deprem ve üzerinde başarılarını anlatarak, "Binaların her beş yılda bir denetlenmesini istiyoruz. Kullandığımız asansörü denetletiyoruz, ama evimizi denetletmiyoruz. Ömrümüzü evimizde geçiriyoruz, ama evlerimizi kendi haline terk ediyoruz. Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yeni uygulamasıyla her beş yılda bir binalar denetlenecek." dedi.



"Yaptığımız işin farkında olmalıyız"
İnşaat Mühendisleri Odası Salihli Şube Başkanı İnşaat Yüksek Mühendisi Hasan Engin, "Yaptığımız işin farkında olmamız gerekiyor. Kurtuluş Savaşında 9 bin 167 şehit, Çanakkale Savaşı’nda 57 bin şehit verdik, bu şehit sayılarından daha fazlasını Kahramanmaraş depreminde 102 saniyede kaybetmişiz, bu büyük bir felaket. Dolayısıyla yaptığımız işin farkında olmamız gerekiyor. Çünkü ülke topraklarımızın yüzde 92’si ülke nüfusumuzun yüzde 95’i deprem kuşağı üzerinde ve bu depremler geçmişte olduğu gibi, gelecekte de olmaya devam edecek. Onunla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bu sorunu yaptığımız işin farkında olarak, doğru yöntemle, doğru projelendirmeyle, doğru denetimle, yeterli derinlikte zemin iyileştirme yapılması ile çözebiliriz. Japonya’da depremde insanlar evlerine kaçıyor, biz evimizden dışarıya kaçıyoruz." diye konuştu.

"Alaşehir'de 1969 yılındaki depremin nedeni sıvılaşma"
Alaşehir’de 1969 yılında 6,5 şiddetinde bir deprem meydana geldiğini hatırlatan Engin, "O günün basın organları 'Günlerdir devam eden deprem Alaşehir’i harabeye çevirdi, yıkılacak bir şey kalmadı' gibi haberler yaptı. Bu işin hesabı ortada, bu deprem gelecek, ülke felç olacak, bunun öncesinde tedbir alacağınız bütçe, yıkımdan sonra harcanacak bütçeye göre çok daha ucuz. Can kaybımızda daha az olacaktır. Alaşehir depreminden sonra, yer altı sularının yer yüzüne fışkırdığı tespit edildiği belirtilmiş. Bu olay sıvılaşma. Salihli’nin de üçte biri böyle. Biz orada 2013 yılından beri sıvılaşmayla ilgili bölgelerde önlem alıyoruz. Salihli ve Alaşehir’de sıvılaşma bölgelerinin tespit edilmesi gerekiyor. Tarım alanlarını imara açmamak gerekiyor. Son yaşadığımız Kahramanmaraş depreminde tarım alanlarına, sıvılaşmanın yaşanacağı yerlere yapılan binalar yıkılmamış, yan yatmış, zemin toprağa gömülmüş, camları dahi kırılmamış. Dolayısıyla Alaşehir’de de sıvılaşmanın yaşanabileceği yerlerde yapılaşmaya izin vermemek, gerekiyor." dedi.

"Depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor"
Depremle yaşamayı öğrenmek gerektiğinin altını çizen Engin konuşmasını şöyle tamamladı: "Depremle yaşamayı öğreneceğiz. Her şey bir bilim, sağlıkta, teknolojide . Bilimin ışığında ilerlemek zorundayız. Japonya da fay hattı üzerinde yıkılmamış binalar var. Biz Alaşehir Belediyesi olarak, imara açılacak olan iki tane bölgemiz var. Zemin etütleri yaptırdık. 300’e yakın sondaj çalışması yaptırttık. Zemin etütleri için zeofizik çalışmaları yaptırttık. Canlı fay hattı çalışmaları yaptırttık. Raporlar istikametinde yeni açılacak imar alanlarımızda kat sayımız kaç olacak, ona göre kara vereceğiz. Yeni imar planımızda bu güne kadar yaşadıklarımız gibi can kaybı yaşamak istemiyoruz. Çünkü doğa ile inatlaşmak olmaz, doğa her zaman kazanır."