20.04.2023 Perşembe ( 29 Ramazan 1444 )

İslam’ın beş temel esasından birisi olan oruç ibadeti 11 ayın sultanı mübarek Ramazan ayında gerçekleştirilir. Oruç tutan Manisalılar saat kaçta sahura kalkacaklarını ve ne zaman iftar yapacaklarını sorgulamaktadır. Sahur vakti sabah güneşi doğmadan biter. İftar saati ise güneşin batışından sonra başlar.

Manisa’da Ramazan’ın son gününde oruç saat kaçta açılacak?
 

20 Nisan 2023 Perşembe  günü saat 19.58'de okunacak olan akşam ezanı ile birlikte Manisa'da iftar vakti başlayacak ve 11 Ayın Sultanı Ramazan ayının son gün oruçları açılacak.

Günün Ayeti:

“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” (el- A’raf, 205)

Günün Hadisi:

“Ramazan bayramı gecesini ve Kurban Bayramı gecesini sevâbını Allah’tan umarak ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gündde ölmez.” (İbn Mâce, Sıyam, 68)

Günün Duası:

“Ey Rabbim, yapmış olduğumuz ve yapacağımız ibâdet ve amel-i sâlihleri kabul buyur. Hayâtımızı dâimî bir Ramazan rûhâniyeti içinde yaşayabilmemizi nasîp eyle. Ramazân Bayramımızı vatanımız, milletimiz ve bütün İslâm dünyâsı için huzur ve saâdet vesîlesi kıl.” (Amin)

Günün Makalesi:

Kutlu ‘Ramazan Bayramı’mız’, Mutlu ve Umutlu Bayram Olsun / Aynur YÜRÜK / Manevi Danışman

Bayram, “sevinç, neşe ve mutluluk günü” demektir. Geçmişten günümüze her milletin kendine has önemli tarihi hatıralarını canlandırdıkları veya dinî ve millî saiklerle ihya ettikleri müstesna günler hep olagelmiştir. Bu bağlamda bayramlar, aynı inanç, tarih ve medeniyet mensuplarının müşterek sevinç ve neşe günleridir.

Bayramlarımız, bizi biz yapan, yüreklerimizi bütünleştiren, kardeşliğimizi pekiştiren yönleriyle sevgi ve hürmetin en güzel örneklerinin sergilendiği, toplumun bütün kesimlerinin birbiriyle kaynaştığı müstesna zaman dilimleridir. Hayatı sekinet ve huzura dönüştüren, aidiyet bağlarını güçlendiren, birlik-beraberlik, paylaşma, dayanışma günleridir. Bu yönüyle bayramlar, Rabbimizin “Müminler, ancak kardeştir” (Hucurât, 49/10) ilahi fermanıyla bildirdiği İslam kardeşliğinin toplumun tüm kesimlerinde tezahür ettiği muazzam bir vahdet sahnesidir

Sınırsız bir ödülle müjdelendiğimiz bir ayda oruçlarımıza mükâfat olarak Rabbimizden armağandır Ramazan bayramı... Ramazan bayramının adı melekler arasında ödül günüdür. Allah Resulü’nün bir hadisi bunu şöyle müjdeler:

“Ramazan bayramı olduğunda melekler, göklerdeki yolların kapılarında dikilirler. ‘Ey Müslümanlar! Size cömertçe hayırlar bahşedecek olan, bolca sevaplar ihsan edecek olan Rabbinize erkenden koşun’ diye seslenirler. Sizler ki, emredildiği gibi geceleri ibadetle geçirdiniz. Gündüzleri oruç tutmanız söylendi, oruç tuttunuz, Rabbinize boyun eğdiniz. Namazlarınızın yüzü suyu hürmetine buyurun size ödülleriniz’ diye sözlerini tamamlarlar. Derken bir melek şöyle seslenir: ‘Kulak verin. Rabbiniz sizi affetti. Artık evlerinize, rüştünüzü ispatlamış olarak gönül huzuru içinde dönün. Bugün ödül günüdür. İşte bayram gününün göklerdeki adı ödül günüdür.’ (Taberanî, elMu’cemü’l-kebîr, I, 226)”

Bayramlar kardeşliğimizi hatırlamanın, küslükleri bir kenara bırakmanın, vakti Müslümanca bir tasnife tabi tutmanın, gönlü başköşeye oturtmanın, gönülden gönüle köprüler kurmanın zamanıdır. Bayramlar akraba, eş dost ve yakınların ziyaret edildiği, fakir fukaranın aranıp sorulduğu mutlu günlerdir ama tatil ve insanlardan kaçma günleri değildir. Toplumda fakir, yaşlı ve yetim gibi sokakların insafına, milletin vicdanına terk edilmiş yıkık gönüllü insanları aramak ve onları da bayram sevincinden haberdar etme günleridir. Bayramlar gönül imarına en güzel vesilelerdir. Kırılan kalpleri tamire, bozulan araları düzeltmeye, dargınları barıştırmaya en uygun zemin ve zamanlardır. Kardeşler arasını düzeltmek ve gönül imarında bulunmak irfan geleneğimizde önemli bir görev ve ibadet sayılmıştır. Çünkü insan gönlü en değerli hazinedir.

Ramazan bu sene biraz buruk geçse de, gerek deprem bölgesinde gerek şehirlerimizde misafir ettiğimiz depremzede kardeşlerimizle gönüllerimiz bir o kadar kenetlendi birbirine... İhtiyacı olan kardeşlerimize destek olduk, depremin bıraktığı manevi enkazı da bir nebze hafifletmek için didindik durduk. İhtiyaç sahibi kardeşlerimize tasadduk, fitre ve zekâtlarımızla yetişmeye çalıştık. Onların maddî zorluğunu giderirken, aslında ruhumuzun üstüne çöreklenmiş olan nefsaniyeti yok ettiğimizin idrakine vardık. Kardeş olmak ne demekmiş, onu bu vesilelerle bir kere daha anladık. Depremden ölen kardeşlerimizin acısıyla dertlendik, kardeşlerimize rahmet ve mağfiret dilerken, geride bıraktıklarına bir teselli olmak için birbirimizle yarıştık. Kadir gecesindeki sağlık, afiyet ve barış dualarımızla nihayet bayrama eriştik. Acılar kolayca dinmez elbet, ama zor zamanlarda ya da hastalığa yakalananlara, Allah Resulü’nün “lâ be’se tahûr inşallah” sözü dillerimizde, ümidimizi hiç yitirmedik... Kaybettiklerimizin ardından “innâ lillâhi ve innâ ilehyi râci‘ûn” ayetinin manası gereği, mülkün Allah’a ait olduğunu ve hepimizin O’na kavuşacağını bir kez daha tasdik ettik.

Şimdi bayram... Acılara sabırla ve hep beraber karşı koyma zamanı... Kaybettiklerimizle maddeten kucaklaşamasak da bir olmanın şuuru ile gönül ikliminde buluşma zamanı... Belki her zamankinden daha çok sevdiklerimizle aramızdaki bayram mesafesini kaldırma, birbirimizle gönül diliyle kucaklaşma ve duygularımızı içtenlikle paylaşma zamanı.. Zor günlerin olağan atmosferinde yaşadığımız bu kutlu bayram iklimini, gerçek bayramların özlemine eklenen güçlü bir umut ve mutluluk halkasına dönüştürme zamanı.. Bayramın acıları dindiren, sevinçleri çoğaltan, gönüller alıcı, esenlik ve ferahlık verici nefesini, yeniden ruhumuzda hissedip sağaltıcı işlevine elbirliğiyle katkıda bulunma zamanı.. Nihayet onu bize armağan eden Yüce Rabbimize şükrümüzü dile getirip yaşadığımız sürecin geçeceğine ilişkin umutlarımızın kaynağına yönelip, O’nun hoşnutluğuna gönül bağlamış olmanın sevincini yaşama zamanı..

Öyleyse, kutlu ‘Ramazan Bayramı’mız’, mutlu ve umutlu bayram olsun vesselam!

Günün Fetvası:

Ramazan Bayramı namazı nasıl kılınır?

Manisalı avukatlardan CMK ücretlerinden alınan KDV'ye tepki! Manisalı avukatlardan CMK ücretlerinden alınan KDV'ye tepki!

Ramazan Bayramı namazı iki rekat olup cemaatle kılınan bir namazdır. Kendilerine cuma namazı farz olan kimselere bayram namazı kılmak Hanefîlere göre vâcip, Şâfiîlere göre sünnettir.

“Niyet ettim Allah’ım senin rızan için Ramazan Bayramı namazı kılmaya, uydum hazır olan imama” şeklinde niyet edildikten sonra imama uyularak şu şekilde kılınır:

1. Rekat ·

İmam sesli, cemaat ise gizlice Allahuekber diyerek iftitah tekbiri alır ve eller göbek hizasında bağlanır.

· Gizlice Sübhaneke okunur.

· Daha sonra imamla birlikte ilave (zâit) tekbirlere geçilir.

· İmam Allahuekber dediğinde eller kulak hizasına kaldırılır ve yanlara salınır.

· İmam 2. tekbiri alır ve eller kaldırılır, yanlara bırakılır.

· İmamla birlikte üçüncü tekbir alınır ve bu defa eller bağlanır.

· İmam gizlice Euzü besmele çektikten sonra açıktan Fatiha ile zammı sure veya onun yerine geçecek miktarda ayet okur. Cemaat ise eller bağlı şekilde sessizce imamı dinler.

· İmam tekbir aldığında rükuya varılarak 3 defa “sübhâne rabbiye’l-azîm” denir. “Semiallahü limen hamideh” diyerek ruküdan kalkılır.

· Ardından iki kez peş peşe secdeye varılır ve 3 defa “sübhâne rabbiye’l-â’lâ” denir.

· İkinci rekate kalkılır.

2. Rekat

· İmam; gizlice Besmele çeker, açıktan Fatiha ile zammı sure veya onun yerine geçecek miktarda ayet okur.

· Cemaat ise sessizce imamı dinler.

· Rükûya gitmeden önce imamın Allahuekber demesiyle tekbir alınır ve eller kulak hizasına kaldırılıp yanlara salınır.

· Aynı şekilde 2. tekbir alınır ve eller yanlara salınır.

· 3. tekbir alınır ve eller yine yanlara salınır,

· Son olarak, 4. tekbir alınır ancak bu sefer eller kulak hizasına kaldırılmadan rükûya gidilir.

· Rükû ve secdenin ardından oturulur, Tahiyyat, Salli-Barik ve Rabbenâ duaları okunur. Daha sonra “Esselamu aleyküm ve rahmetullah” denilerek önce sağ tarafa sonra sol tarafa selam verilerek namaz tamamlanır.

· Bundan sonra müezzinle beraber “Allāhüekber Allāhüekber lâ ilâhe illallāhü vallāhü ekber Allāhüekber ve lillâhi’l-hamd” diyerek 3 defa tekbir getirilir.

· Bu tekbirlerle birlikte imam-hatip bayram hutbesi okumak üzere minbere çıkar. Hutbe bittikten sonra dua edilerek namaz tamamlanır.

Not: Manisa için Bayram Namazı Vakti: 06:57

Ramazan Bayramımız Mübarek Olsun.

SÖZLÜK:

Iydiyye :

Divan şairleri arasında büyüklere ithafen kaside yazmak için değerlendirilen fırsatlardan biri de ıyd-i fıtr (ramazan bayramı) ve ıyd-i adhâ (kurban bayramı) günleriydi. Dinî bayram olmamakla beraber nevruz da bu günlere dahil edilmiş, ancak yazılan şiirler ayrı bir adla nevrûziyye olarak anılmıştır. Kasidelerin teşbîb/nesîb kısımlarında bayramdan bahsedilmesi ıydiyye (îdiyye) / bayramiyye şeklinde adlandırılmalarına yol açmıştır. Şairler böylece çok defa hâmileri olan büyüklerin bayramlarını manzum birer tebriknâme ile kutlar, karşılığında da câize alarak bayram harçlıklarını çıkarırlardı. Çoğunlukla kaside halinde yazıldıkları için bu şekle ait bütün genel özellikleri taşıyan ıydiyyeler, muhteva itibariyle teşbîb (doğrudan bayramı konu alan ilk bölüm), methiye ve dua olmak üzere üç bölümden meydana gelir ve divanların baş tarafındaki "kasâid" kısmında yer alırlar. Nev'î'nin on dört beyitlik şiiri gibi bazı istisnalar dışında ortalama otuz kırk beyit civarında bir uzunluğa sahip ıydiyyeler arasında Nef'î'nin Sultan Ahmed için yazdığı yetmiş bir beyitlik manzumeler de (Divan, s. 72-76) görülmektedir. İlk örnekleri ya "Fî Medhi Sultan ..." veya "Kasîde-i Iydiyye" gibi kalıplaşmış başlıklar altında yahut da başlıksız olarak yazılan ıydiyyelerin XVI. yüzyıldan itibaren gittikçe uzun Farsça başlıklar taşıdıkları görülmektedir.

HER CÜZDEN 3 MESAJ:

29. ve 30. CÜZ Yirmi dokuzuncu cüzde öne çıkan üç mesaj :

1. GERÇEKLER

Ilk bölümde bulunan Mülk, Kalem, Hâkka ve Me’âric surelerinin ortak teması (konusu), gerçekler (tevhid, risalet ve âhiret)tir. Mülk suresinde, “Allah tek otorite sahibidir ve her şey O’na itaat eder” mesajı verilmekte ve insanların da iradeleri ile teslim olmaları gerektiği anlatılmaktadır (Mülk, 67/1-30). Kalem suresinde, bilginin önemi yeminle vurgulandıktan sonra, gerçek bilgi olan vahye ve onun tebliğcisi peygambere destek olunması istenmektedir (Kalem, 68/1-7). Aksi takdirde, bahçe sahipleri gibi hüsrana düşme tehlikesine dikkat çekilmektedir (Kalem, 68/17-32). Hâkka suresinde ise, gerçekleşecek büyük felaketten (Hâkka’dan) haber verilir (Hâkka, 69/1- 18). Bu surede ahiretteki iki grup insan anlatılır: Kitabı sağından verilen başarılı insanlar ve kitabı solundan verilen başarısız insanlar (Hâkka, 69/19-52). Meâric suresinde, önceki surede başlayan kıyamet ve ahiret konuları anlatılmaya devam eder (Meâric, 70/1-18). Burada da iki grup insan misali verilir: (Hırs, sabırsızlık ve cimrilik gibi) zaafları olanlar ve (namaz, infak, namus ehli ve güvenilir olan) kuvvetliler (Meâric, 70/19- 44).

2. GERÇEKLERİN TEBLİĞİ

İkinci grup surelerin genel teması; doğruların ve gerçeklerin insanlara tebliğ edilmesidir. Buradaki sureler Nuh, Cin, Müddessir ve Müzzemmil’dir. Nuh suresinde, Hz. Nuh’un tebliğ hayatı anlatılarak bir tebliğcinin sabrı, dua ve istiğfarı bize öğretilir (Nûh, 71/1-28). Cin suresinde, Resûlullah’ın, Hz. Musa gibi cinlerin de peygamberi olduğu, cinlerin Kur’ân’dan etkilenmeleri ve vahiy konusunda şeytanın kendilerini kandırdığını itiraf etmeleri aktarılır (Cin, 72/1-17). Müzzemmil suresinde ise, Hz. Peygamber’in ilk tebliğ çalışması bağlamında sözünün etkili olması için gece teheccüt namazına devam etmesi gerektiği açıklanır (Müzzemmil, 73/1-11). Sonra hiç bırakmadan teheccüde devam eden Hz. Peygamber ve bazı sahabe-i kiram, hicretten sonra inen ayet ile tebrik edilir, övülür (Müzzemmil, 73/20). Müddessir suresinde de tebliğde devamlılığın esas olduğu ve örtülere bürünüp oturma yerine tebliğ çalışmalarına devam edilmesi gerektiği anlatılır. Tebliğde süreklilik ve sistematik çalışma önemlidir (Müddessir, 74/1-7).

3. İNSANIN SERÜVENİ

Üçüncü bölümdeki sureler; Kıyamet, İnsan ve Mürselât’tır. Kıyamet suresinde, yoğun bir şekilde kıyamet ve diriliş konuları anlatılmaya devam eder (Kıyâmet, 75/1-40). İnsan (Dehr) suresinde, insanın yaratılışı, dünya ve ahiret hayatı özetlenir. Bu insanın serüvenidir. (Önce yokluk, sonra yaratılış, dünyada hidayet veya dalalet, ahirette ise cennet veya cehennem.) (İnsân, 76/1-31). Bu cüzdeki en son sure ise Mürselât’tır. Burada Allah’ın gücü son defa hatırlatılır: Melekler, rüzgar, yıldızlar, dağlar ve her şeyin sonu olan kıyamet (Mürselât, 77/1-50)

Otuzuncu cüzde öne çıkan üç mesaj hangileridir?

Cüzdeki surelerin mesajı: Geleceği doğru okuyun ve takva sahibi olun, şeklindedir. 30. cüzdeki temel konular şunlardır:

1. KIYAMET VE AHİRET

İlk bölümde bulunan sureler; Nebe, Naziât, Abese, Tekvir, İnfitar, Mutaffifîn, İnşikak, Buruc, Tarık, A’lâ, Ğaşiye, Fecr, Beled, Şems ve Leyl sureleridir. Bu surelerde; gelecekteki büyük felaket olan kıyamet ve sonrasındaki ahiret hayatı farklı açılardan ele alınmakta, insanlar hesap günü gelmeden önce kulluğa davet edilmektedir. Abese suresinde, tebliğin herkese yapılması ve kimsenin küçük görülmemesi mesajı verilir (Abese, 80/1-16). Bilemeyiz, belki de o tebliğ ettiğimiz kişilerden örnek şahsiyetli bireyler çıkar ve bütün dünyayı değiştirirler.

Sonra Tekvir ve İnfitar surelerinde kıyametin dehşeti anlatılmaya devam eder. Mutaffifîn suresinde ise, ticaret ahlakı ve helal rızık üzerinde durulur (Mutaffifîn, 83/1-36). Buruc suresinde zalimler ve sonları Ashab-ı Uhdud üzerinden izah edilir (Burûc, 85/1-22). Tarık ve A’lâ surelerinde Allah’ın gücü ve yüceliği hatırlatılır, insanlar tevhid inancına çağrılır.

Fecr suresinde, sıkıntıların yakında sona ereceği ve zalimlerin helak edileceği mesajı verilir (Fecr, 89/1-14). Beled suresinde, Mekke’den dünyaya yayılan çağrıya dikkat çekilir (Beled, 90/1-7). Bu konuda başarılı olmak için infak etmek (cömert olmak), bir de iman edip hakkı ve sabrı da tavsiye edenlerden (sadık Müslümanlardan) olmak gerektiği açıklanır. Burada bize bir aidiyet ve kimlik bilinci verilir (Beled, 90/12-18).

Şems ve Leyl surelerinde Allah’ın nimetleri ve insanların sorumluluklarına dikkat çekilir. 2. GEÇİCİ DÜNYA İkinci bölümdeki sureler;

Duha, İnşirah, Tin, Alak, Kadir, Beyyine, Zilzal, Adiyat, Karia, Tekasür, Asr ve Hümeze sureleridir. Duha suresi, bir önceki Leyl suresinin devamı niteliğindedir. Bu surede Allah’ın, Hz. Muhammed’e olan yardımı ve desteği hatırlatılıp, Hz. Peygamberin de insanlara ve zayıflara iyi davranması gerektiği belirtilir (Duhâ, 93/1-11).

İnşirah suresinde, Hz. Peygamber’e verilen nimetlerin anlatımı devam eder. Tin suresinde, kutsal bölgelere yemin edilerek insanın mükemmel yaratıldığı anlatılır, ondan da iman edip güzel işler yapması istenir (Tîn, 95/1-8).

Alak suresinde, Mekke’de ilk inen ayetler bulunmaktadır. Burada insanın Allah’ın adıyla vahyi (Kur’ân’ı) okuması ve ilimle başkalarına tebliğ etmesi emredilir (Alak, 96/1-5).

Kadr ve Beyyine surelerinde, Kur’ân’ın yeryüzüne inmesi ve düşünce/zihniyet gelişimindeki misyonu beyan edilir. Zilzal ve Kâria surelerinde, kıyamet son defa gündeme getirilir. Dünyanın ve kainatın sonunun büyük deprem (zilzal) ve büyük patlama (kâria) ile olacağı açıklanır. Tekasür suresinde, insanın hırsının kabre girinceye kadar devam ettiği vurgulanır (Âdiyât, 100/1-11). Asr suresinde, her şeyin geçici olduğu, sadece iman, amel-i salih, bir de hakkı ve sabrı tavsiye etmenin kalıcı olduğu belirtilir (Asr, 103/1-3).

Hümeze suresinde ise, Peygambere ve Müslümanlara düşmanlık yapan, sermayenin ve mülkün kendisini ebedî kılacağını zanneden kişilere değinilip, bunların Hutame’den (her şeyi param parça eden cehennemden) kurtulamayacağı vurgulanır (Hümeze, 104/1-9).

3. ALLAH’A KULLUK VE YOL AYIRIMI

Üçüncü bölümdeki sureler ise; Fil, Kureyş, Mâûn, Kevser, Kafirûn, Nasr, Leheb, İhlas, Felak ve Nas sureleridir.

Fil suresinde Allah’ın yardımı hatırlatılır ve en zor zamanda bile Mekke’yi Fil ordusundan koruduğu anlatılır (Fîl, 105/1-5).

Kureyş suresinde ise, bu (Fil suresindeki) nimet karşılığında Arapların cahiliyedeki yöneticileri sayılan Kureyş kabilesinin putlara değil, sadece Allah’a kulluk etmeleri gerektiği açıklanır (Kureyş, 106/1-4).

Maûn suresinde, müşrik ve münafıkların insanlara nasıl zulmettikleri ve kulluğu terk ettikleri aktarılır (Maûn, 107/1-7).

Kevser suresinde, Müslümanlardan, o dönemdeki müşriklerin hatalarına düşmemeleri, kulluk edip cömert davranmaları istenir (Kevser, 108/1-3).

Kafirûn suresinde, bir yol ayırımına gidilir. Müslümanların hiçbir zaman, Allah ile birlikte putlara tapmayacakları, şirk koşmayacakları mesajı verilir (Kâfirûn, 109/1-6).

Nasr suresi, tek parça halinde inen en son suredir. Veda haccı sırasında Mekke’de inmiştir. Burada Allah’ın yardımı gelip zafer/feth gerçekleştiğinde; şımarmamak ve insanlara zulmetmemek, bilakis Allah’ı zikir ve hatalar için istiğfara devam etmek gerektiği belirtilir (Nasr, 110/1-3).

Tebbet (Mesed) suresinde ise, Mekke’deki ilk tebliğ günleri hatırlatılır ve Ebu Leheb dahil müşriklerin saldırıları ve beddualarının fayda vermediği, bilakis kendilerine zarar verdiğine işaret edilir. İhlas suresinde, tevhid inancı son defa hatırlatılır (İhlâs, 112/1-4).

Felak ve Nas surelerinde; tüm kötülüklerden, kötülüklerin sebebi olan insan ve cin şeytanlarının şerrinden Allah’a sığınma ile Kur’ân tamamlanır. -SADAKALLAHÜ’L-AZÎYM (Allah Kur’ân’ın başından sonuna kadar her konuda doğruyu söyledi.)