Su konusunda çok hassasım diyordu birisi.  Diğeri, ben ayırt etmiyorum dedi.  Nasıl dedi ilk konuşan, yoksa çeşmeden akan suyu da mı içiyorsun. Evet dedi. Çeşmeden akan su, hembelediye tarafından,  hem de il sağlık kurulu tarafından denetleniyor, elbette içiyorum.  O kireçli suyu nasıl içiyorsun azizim, ben kaynak suyunda bile bir marka var onun dışında içemiyorum. Nasıl yani dedi, çeşme suyunu içen. Ev gezmelerinde veya kahvehanede ne yapıyorsun. Senin içtiğin su markası yoksa içmiyormusun?  Elbet de içmiyorum.  Gezmeye de, kahvehaneye de içeceğim suyu yanımda götürüyorum.
   Bu konuşma böyle uzayıp geçiyordu,   ben dinlemeyi bıraktım.  Kurtuluş savaşında, batak da bulduğu suyu sevinç içinde bez ile süzüp içen atalarım hatırıma geldi. 
              BABIALİ 
    Nerden aklıma geldi ise, Necip Fazıl’ın yıllar önce yazdığı Babıali kitabından bir sahne aklıma geldi. Fakateskiler bilse de, yeniler Babıali kelimesini bilmediği için bu kelimenin anlamını açıklayıp, olayı sonra anlatalım.
  Babıali, kelime anlamı olarak  ‘’Yüce kapı’’ anlamına gelse de Osmanlı döneminde hükümet kapısı, sadrazam kapısı akla gelirdi.  Cumhuriyetin ilk yarısında Babıali kelimesi matbaaların bulunduğu yer, gazetelerin basıldığı yer anlamında değerlendirilmiş. Babıali deyince   ‘’Basın ‘’ akla gelir olmuştu. Gazetelerin merkezlerini değişik bölgelere taşıması ile bu kelime günlük hayatımızdan çıkmıştır.
    Gelelim Necip Fazıl’ın Babıali eserinde ki sahneye.  Necip Fazıl ünlü Babıali patronunun evine çağrılmıştır.  Gider,  hizmetli kapıyı açtığında Necip Fazıl’a terlikleri kapının dışında giydirirken, tokalaşmamasını, etrafa fazla dokunmamasını söyler. Bunları söyleyen hizmetlinin elinde beyaz eldivenler vardır.  Ev sahibi, Necip Fazıl’ın yanına geldiğinde, onunda ellerinde eldiven olduğunu görür, karşıdan selamlaşırlar. Konuya girmeden, basın patronu neden bu tedbirleri aldığını açıklamaya çalışır. Mikroptan çok korktuğunu o yüzden bu tedbirleri aldığından bahseder. Bu çerçeve de konuşmalar devam eder. Necip Fazıl, yazısında bu kişiden bahsederken onu şu şekilde tarif etmektedir. ‘’Mikroptan çok korkuyordu, fakat kendisi mikrobun ta kendisi idi.’’
     Nerden  aklıma geldiyse ….
   SOKAKLARIN DİLİ HALİL ERDOĞAN
Manisa da ki cadde ve mahallelere isimleri verilen kişilerin tanıtımına eski yazılarımızda başlamıştık.  Hasan Kenzi, İbrahim Gökçen, Seyfettin Çalbatur isimlerini kısaca tanıtmıştık.
   Manisa stadyumunun  önünden geçen,  eski yıllarda Akhisar Caddesi olarak bilinen caddenin adıdı, Halil Erdoğan.  Kimdir Halil Erdoğan,  neden verilmiştir bu stadın önündeki caddeye adı onu inceleyelim. 
   Halil Erdoğan 1928 yılında doğmuştur. Öğretmen olan Halil Erdoğan,  Manisa da değişik okullarda çalışmıştır. Manisalılar onu daha çok Halk eğitim Başkanlığı yıllarından ve yetiştirme yurdunda ki çalışmalarından tanırlar. Halk eğitim de çalıştığı yıllarda bütün milli bayramların sunucusudur.  Hacırahmanlı ve Sakaryaspor’da top koşturan Halil Erdoğan, daha sonra hakemliğe merak sarmıştır. Ülke çapında ki ünü ise; hakemliği bıraktıktan sonra hakem hocalığı yaptığı zamanlarda artmıştır.
    Ertuğrul Dilek ile aynı devrelerde hakemlik yapmıştır. Yetiştirdiği hakemlerin çoğu ülke çapında görev yapmışlardır. Bunlardan en ünlüsü Necmi Temizel olup ülkemizi uzun yıllar da değişik platformlarda temsil etmiştir.
     Ülkemizin birçok yerinde hakem hocalığı yapan Halil Erdoğan 1988 yılında vefat etmiştir. Öğrencileri onun adını yaşatmak amacı ile belediyeye yaptıkları müracaat ile isminin  bu caddede yaşamasını sağlamışlardır.
   Allah rahmet eylesin.