Atan ve tutan Hayatın kuralları vardır. Bu kurallar anayasada yazılıdır. Hayatın bir de yazılı olmayan kuralları vardır. O da toplumun içinde yazılır. Bu kurallara uymayanlara verilebilecek bir ceza yoktur. Ancak, terbiyesiz, saygısız, adam değil gibi sı

Atan ve tutan

Hayatın kuralları vardır. Bu kurallar anayasada yazılıdır. Hayatın bir de yazılı olmayan kuralları vardır. O da toplumun içinde yazılır. Bu kurallara uymayanlara verilebilecek bir ceza yoktur. Ancak, terbiyesiz, saygısız, adam değil gibi sıfatlar, bu kurallara uymayanlara ceza olarak söylenebilir.  Gerçi bu tür insanlar bu sözlere pek aldırış etmezler. Çünkü genelde birinin sırtına kendilerini dayamışlardır ve hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ederler. Futbolun da bir kuralı vardır. O da oyunun kitabında yazılıdır. Neyin ne olacağı, karşılığında ne ceza alınabileceğini kitabı okur bilirsiniz. Hayatın olduğu gibi, futbolunda yazılı olmayan kuralları vardır. Hatta bu kurallar bence daha önemlidir. En önemli yazılı olmayan kurallardan bir tanesi ise bir takım kuruyorsan atanın ve tutanın iyi olması gerekliliğidir. İyi bir golcün varsa, iyi de bir kalecin varsa hangi ligde oynarsan oyna sırtın kolay kolay yere gelmez. Peki atan ve tutan dedikten sonra diğerlerini pas mı geçmek lazım? O kadar değil. Onların emeğine de saygı duymak lazım. Zaten bir başka yazılı olmayan kuralda da takımın omurgasını iyi kurman gerektiği maddesi vardır. Kaleci, savunma oyuncusu ve golcüsü. Hatırlayan Galatasaray’ın UEFA şampiyonu olduğu seneki kadrosunu kalede Tafarel, önünde Popescu ve ileride Hagi. Şimdi diyeceksin ki, Hakan Şükür, Okan Buruk, Suat Kaya, Ümit Davala ve diğerleri bunlarda yok mu? Var elbette ama bu üç isimdir efsane kadroyu zafere taşıyan. Hatta Fatih Terim’i imparator yapan. Konuyu dağıttım, farkındayım. Ama yazı biraz daha anlaşılsın isterim. Yoksa Bolu zaferine de geleceğim. Hatta geliyorum. Bolu’da kontrollü bir ilk yarı izledik. Başlangıçta iki cılız pozisyonun dışında rakibin tehlikeli atağı yok. Top yapan, kontrollü oynayan ve oyunu yönlendiren bir Manisaspor var. Ve bu oyunun karşılığında Eray’ın mükemmel plasesi ile süslenen bir skor avantajı. Golden sonra yine ipler Manisaspor’un elinde. Devre böyle bitecek derken, ofsayttan Cafercan Boluspor adına eşitliği sağlıyor. İkinci yarı ise oyun değişik bir hal alıyor. Boluspor dünyaları kaçırıyor. Burada işte takımın omurgasının önemi ortaya çıkıyor. Volkan-Hüseyin Tok-Kahe üçlüsünden Hüseyin Tok sakatlanıp çıkınca, ikinci yarı Manisaspor kalesinde belki de bu sezon görmediği kadar pozisyon görüyor. Defansın arkasına atılan toplar Manisaspor kalesinde tehlike yaratıyor. Bunların bir kısmında şans yardım ediyor, diğer önemli kısmında ise Volkan devleşiyor. Manisaspor’un omurgasından bahsederken de Volkan-Hüseyin Tok ve Kahe dedim. Muhtemelen Kahe’den omurga olur mu diyen çıkar. Haklıdır da. Ama omurga dediğin tecrübeli isimlerden oluşur. Kahe’ye ben de kızıyorum. Ağır diyorum. Aksak diyorum. Kimi zaman Reha hocaya 90 dakika Kahe’ye nasıl sabrediyor diyorum. Ama sonuca baktığımda. İlk golde Eray’a pozisyonu hazırlayan o. İkinci golde bitirici vuruşu yapan o. İş böyle olunca da diyecek fazla bir şey yok. Manisaspor ligin en az gol yiyen takımı ise bunda defansın katkısının yanında kaleci Volkan’ı katkısı çok büyük. Bunu Bolu zaferinde bir kez daha gördük. Manisaspor’un atanlarını sezon sonuna kadar tartışırız ama, Boluspor maçı için tutanı tebrik etmek lazım.