Demokrasi böyle bir şey işte… Sandığı koydun mu ortaya, çıkan sonuca saygı duyacaksın… Çünkü demokrasilerde sandıkla gelen, sandıkla gider kuralı vardır. Bu yüzden seçimlerde aday ve listede yer alan isimlerin yanı sıra, sandık çok önemli bir yer teşkil eder. O yüzden her seçim öncesi liderler sandığa sahip çıkalım derler…
Demokratik seçimlerin en önemli unsurlarından bir olan sandığın dışında, bir de seçimin psikolojik savaşı vardır. Savaş dediğim hır gür çıkarmak değil elbet. Salona hakim olduğunu sana oy atacak delegelere hissettirmen gerekir… Nasıl hissettirirsin bu duyguyu… Genel kurul öncesinde şöyle nükteli bir konuşma yaparak…
Sana oy atacak delegenin yanı sıra, kafası bulanık olan delegeye anlatırsın kendini. Ne gerek var diyen olursa da, bir oy bir oydur dersin… Neden aday olduğunu, niçin aday olduğunu anlatırsın. Yapacaklarından bahsedersin, Manisaspor’u kurtarmak için illaki Manisalı olmanın gerekmediğini, bu işin sevgi işi olduğunu söylersin. Belki de Kenan Doğulu’ya bile atıfta bulunursun konuşmanda , ‘Ne yaparsan yap, aşk ile yap’ diye…
Delegeye hitap etmiyorsan… Bütçe oylanırken, hareketlendirmen lazım salonu… Gücünün ne olduğunu görmenin en büyük fırsatıdır mesela bütçenin oylanması. Kabul edenler, etmeyenler dendiğinde salonda kalkan parmakları tek tek saydırmalısın mesela… Nedir durum diye…
Çünkü zor bir yoldasındır. Karşında delegelere hakim olan… Oy kullanacak kişileri ince eleyip, sık dokuyan… Zararlı gördüklerini bir kalemde silen… Bu takımı ben şampiyon yaptım palavrasının arkasında olan biri vardır… Ne yazılsa, ne söylense de ileri demokrasi aşığı olan delegelerin desteğini alan biri vardır. Kısacası zordur iktidarı yerinden oynatmak… Hele bir de Rize’den kalkıp geldiysen, Isparta’nın bağrından gelip doğruları söylesen de ikna etmen zordur o cenabı…
Yapıştırırlar hemen yaftayı Manisalıyı Rize’de başkan yapmazlar diye…Aslında doğrudur, söyledikleri… Karadenizli bir başka milliyetçidir. Bir birine bir başka bağlıdır. Kendinden olmayanı kabul etmesi çok zor, hatta imkansızdır… O yüzden Manisa’dan yola çıksan, Rizespor’a bırak başkan olmayı, kulübe bekçi bile yaptırmazlar adamı… Öyle milliyetçidir karadeniz halkı…
Yalnız bir o kadar da merttir. Delikanlıdır. Hakkaniyetlidir. Yediği nanelerin sağır sultanın duyduğu, babasının çiftliğini bile bu kadar rahat yönetemeyen bir kişi kendi kulüplerini idare ediyorsa, nüfusunda Rizeli bile yazsa, gereğini yaparlar. Yani tavuk kümesini, bir tilkiye emanet etmezler…
Yazdıklarım belki laf salatası… Bu saatten sonra anlamı olmayan kelimeler. Bunun farkındayım… Ama koskoca Manisa’da, malum şahsın yediği haltlar ortadayken, bir tane Manisalı ‘Ben varım’ diyemiyorsa, o zaman ne Rizeliye,ne de Ispartalıya laf söylemeyeceksin arkadaş. Kaldı ki, Ak kağıda yazılmış listede hangi Manisalıyı görmek istediyseniz bulabilirdiniz… Yani salonda milliyetçilik ayağına yatmanın alemi de yoktu, gereği de yoktu…
Gelelim yine sandığa… Yazının başında sandık, sandık dedim… Sanki sandıkta bir alavare, dalavere mi oldu da böyle oldu diye akıllara gelmesin… Anlatmaya çalıştığım, seçime giriyorsan, sandığı bile titretmelisin… Seçim salonunda yaptığın hamlelerle sandığı bile etkilemelisin… Bence burada eksik kalındı. Yoksa, Hayrullah ağabeyimiz tüm tecrübesi ve adaleti ile mükemmel bir divan başkanlığı yaptı… Sandık ortadaydı, adil bir şekilde sayım yapıldı… Sonuç açıklandı…
Malum kişi kazanmıştı ama, Manisaspor kaybetmişti!