Biri ‘dur’ desin
Süper lige koşan bir takımın üç haftada sıfır çekmesi inanılır gibi değil. Hele bu üç haftada cankurtaran rolünü üstlenmesi anlaşılır gibi değil.
Tavşanlı, Göztepe ve Samsun… Manisaspor sayesinde can bulan üç takım. Bu takımlara can v
Biri ‘dur’ desin
Süper lige koşan bir takımın üç haftada sıfır çekmesi inanılır gibi değil. Hele bu üç haftada cankurtaran rolünü üstlenmesi anlaşılır gibi değil.
Tavşanlı, Göztepe ve Samsun… Manisaspor sayesinde can bulan üç takım. Bu takımlara can verirken de, kendi canına okuyan bir takım.Kimse bana bu noktaya geldikten sonra ‘hedefimiz süper lig değildi’ demesin. Lige başlarken hedef bu değildi. Ama gelinen noktada süper ligin kıyısına kadar gelmişsin. Uzun süre lider kalmışsın, bir o kadar ikinci sıra da kalmışsın. Tam finali oynayacaksın, olmadık işler yapıyorsun.
Kalan haftalarda malum maçları sahada kazanamıyorsun. Bunun bilincinde olman lazım. Ona göre hareket etmen lazım. Ayağına, diline, beline dikkat etmen lazım. Ne yazık ki, ülkede böyle bir futbol anlayışı var. Sahada olduğun kadar, saha dışında da güçlü olacaksın.
Hafta içi hep beraber gördük. Göztepe maçı sonunda biraz dişini gösterdin. 60 gün cezayı yapıştırdılar. Öte tarafta devre arasında hakeme ayar çekenler, Federasyonu hizaya getirenler 21 günle yırtıyorlar. Burası Türkiye… Adalet de adama göre.
Samsun maçı öncesi bana göre ritmi kaybolmuş, morali bozulmuş bir takım vardı. Fikstür gereği de bir gün önce oynayan Erciyes ve Rize’de kazanınca, bu maçın değeri on kat birden arttı. Haliyle stresi de. İki hafta da sıfır çeken, bir gün öncesinde de rakiplerinin üç puan aldığını gören bir takım için zorluk derecesi çok yüksek olan bir maçtı.
Can derdindeki Samsun takımı, seyirci ile yüklenmeye başladı. Rakibin sonuca gidecek olan ayaklarını kime sorsan söyler. Biri Dimitrov, diğer Abdülkadir… İşte bu ikiliden Abdülkadir olanı, yürüyerek Manisa defansı geçti, Volkan’ın uzanamayacağı noktaya topu plaseledi. Top ağlara giderken, ben de ekran başında Manisaspor’un bu haftaya kadar yediği en basit gollü hafızama kaydettim. Derken Hüseyin Tok’un sakatlığı işe tuz biber ekti. Ama her şerde bir hayır vardır derler ya… Yerine giren Ümit, Manisaspor’u ümitlendirdi. Bu dakikadan sonra oyunda hakimiyet, kontrol Manisaspor lehine dönmüşken, maçın hakeminin faul bile çalmadığı pozisyonda dördüncü hakem faciası yaşandı. Benjamin ve Lokman aynı topa kaydılar, pozisyon gereği doğal olarak çarpıştılar. Böylesine olağan bir pozisyonda Benjamin 42’de oyun dışı kaldı. Bir maçta istesen bu kadar terslik olmaz.
10 kişi kalan Manisaspor için ikinci yarının zor geçeceği belliydi. Öyle de oldu. Samsun önce Dimitrov ile geldi, Volkan kornere çeldi. İki dakika sonra bu kez Abdülkadir ile geldi, Volkan yine kornere çeldi. Üç dakika sonrasında Roberts kafayı vurdu. Bu kez Volkan’da çelemedi.
Bu golden sonra Samsun’da skoru koruma çabası, Manisaspor’da ise bir puanı kurtarma çabası başladı. Yukarda Allah var, 10 kişilik Manisaspor’da herkes saldırdı. Reha hoca hamlelerini yaptı. Ama olmadı. Saldırmaktan çok, organize olmak önemliydi. Bu olmayınca, gol de gelmedi. Organize olmak dedim aklıma geldi. Reha hocam. Kim ne derse desin, bu takım senin eserin. Günahı ile sevabıyla bana göre muhteşem işlere imza attın. Ancak, son üç haftada rüzgar tersten esiyor. Ama bu rüzgarın yönü hep böyle esecek değil. Ben budan eminim. Sen bu takımla nerdeyse 7 gün 24 saat berabersin. Futbolcunun sorununu, form durumunu herkesten iyi bilirsin. Ben ise hafta da bir bakarım. Senin kadar iyi de bakamam. Ama şunu söylemem lazım be hocam. Şu Bülent Cevahir’i ileriden kopartınca, İsmail Dinler’i de yanına oturtunca, bu rüzgar terse döndü be hocam.
Düşenin dostu olmaz derler… Ama son üç haftada Manisaspor düşme potasındaki üç takımında dostu oldu. Manisaspor’daki bu hızlı düşüşe birinin ‘dur’ demesi lazım. Kaybedilen puanların olduğu kadar, daha alınacak 18 puanın olduğunu söylemesi lazım.