Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, gördüğüm en tuhaf seçim süreci. Gittikçe de tuhaflaşıyor.
Bunun nedenini, kendi adıma bir kısım siyasetçilerimizin seçmenin gerisinde kaldığı teziyle açıklayabiliyorum.
Bilmem bana katılır mısınız?
Biraz açıklayayım tezimi.
Ben bir seçmen olarak, belki kimi seçeceğim konusunda kafa karışıklığı yaşayabilirim, ama kimi seçmeyeceğim konusu kafamda son derece net.
1- Bağıran, azarlayan, hakaret edenleri seçmeyeceğim.
2- Seçime değil de savaşa gidiyormuşuz gibi bir hava estirenleri seçmeyeceğim.
3- Dinim, dilim, ırkım ve cinsiyetime vurgu yaparak bizi bu noktalardan bölmeye, kamplaştırmaya çalışanları ve bu yolla oy devşirme telaşında olanları seçmeyeceğim.
4- Üç beş zaman önce söylediklerinin bugün tersini söyleyenleri seçmeyeceğim.
5- Oy uğruna yalan ve iftiraya başvuranları seçmeyeceğim.
6- Olur olmaz pek çok durumda, yasaklara başvuranları, kısıtlamalara gidenleri, iletişim engelleri koyanları ve iletişim çağında sansürden yana olanları seçmeyeceğim.
7- Taş atanları ya da attıranları seçmeyeceğim.
Anlaşılacağı üzere, ben bir seçmen olarak, artık huzur istiyorum.
Yoruldum.
Vira azarlanmaktan, aşağılanmaktan, hakarete uğramaktan, ikide bir salak yerine konulmaktan yoruldum, bıktım. Gündemim geçim derdi, gündemim hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, insanca yaşamak.
Beni etkileyebilecek şey, ortak faydaya dönük, aklı başında, sürdürülebilir projeler, orijinal fikirler, çağı yakalayan hatta ötesine geçen dijital çözümler ve en önemlisi insani yaklaşımlar.
Siyasilerin hiçbir ayak oyunuyla ilgilenmiyorum. Bel altı vurma girişimlerinden ise tek kelimeyle tiksiniyorum. Kimsenin poposunu görmek istemiyorum. Özel hayatla şantaj montaj işlerinin tek bir oyun bile yönünü değiştirebileceğine inanmıyorum.
Seçmeninizin çok gerisinde kaldınız sayın siyasiler çoook…