Lig uzun bir maraton. İnişler olacak, çıkışlarda. İyi günlerde görülecek, kötü günlerde. Yağmurda olacak, çamurda… Önemli olan böyle kötü günlerde puan çıkarmak. Tıpkı Adana Demirspor maçında olduğu gibi. Aslında Manisa’da ne yağmur va
Lig uzun bir maraton. İnişler olacak, çıkışlarda. İyi günlerde görülecek, kötü günlerde. Yağmurda olacak, çamurda… Önemli olan böyle kötü günlerde puan çıkarmak. Tıpkı Adana Demirspor maçında olduğu gibi.
Aslında Manisa’da ne yağmur vardı, ne de çamur. Ne de inişli bir dönem vardı. Her şey havadaki güneş gibi pırıl pırıldı. Sıkışık haftada, Manisaspor iki de iki yapmıştı. Üçte üçü yakalamak istiyordu. Ama karşısında da bunalımdan kurtulmak isteyen bir takım vardı. Adana’nın adı gibi takımı da demir gibiydi. Kötü gidiyorlardı, çıkış arıyorlardı, nerdeyse bu çıkışı Manisa’da bulacaklardı. Ama olmadı. Maçı sonuna kadar kovalayan Manisaspor’un elinden kurtulamadılar. Bunda kırmızı kartla oyun dışında kalan Rostand’ın da katkısı büyüktü.
Maç öncesinde beklentiler bol gollü bir karşılaşma olacağı şeklindeydi. Puan cetveline bakıldığında iki takımın da hem atıp, hem yediği görülüyordu. Kısacası yediğinden fazla atan, maçı kazanacaktı. Ama herkes yediği kadar atınca ortaya beraberlik çıktı.
Maçın hakkına bakacak olursak, bence bir puan iki takım hak ettiği puandı. Konuk takım üç puana çok yaklaşsa da, atıp yatmanın o kadar kolay olmadığını son dakikada anladı.
Maçın analizine gelecek olursak. Orta saha da cezalı Bekir’in yokluğu kabak gibi görülüyordu. Eray-Barbaros ikilisi ile organize olamamanın sıkıntısı bu yarıya yansıdı. İki oyuncuda rakip atağa kalktığında ilk müdahaleleri yaptı ama, takımını atağa kaldırmakta zorlandılar. Sahada iyi bir şef olmayınca, sağ da Murat, solda Peroviç ileride de Simonek pozisyon bulamadılar. Diyeceksiniz ki, Manisaspor’un orta saha da şefliğini yapacak oyuncular bu ikili değil diye. Haklısınız. Bu ikili orta saha rakibi durduracak, atakları da Umut başlatacak. Topu defansın arkasına atacak, aradan bırakacak. Maça damgasını vuracak. Ama nerde bizde öyle Umut… İlk yarıda organize olamayan Manisaspor’a cezayı Juninho kesti. Attı golle takımını öne geçirdi.
İkinci yarıda ise, skoru korumayan çalışan bir Adana Demirspor izlerken, geriden gelerek bir çok maçı çeviren Manisaspor’un bu yarıda dönüşünü beklemeye başladık. Ama yine bir türlü organize olamayan bir Manisaspor izledik. Derken bu yarıda Kemal hocadan üç hamle geldi. İkisi aynı anda oyuna girdi. Hasan Ali ve Murat Tosun. Diğeri ise 70’de oyuna daldı. Adı Oğuzhan’dı. 95 doğumluydu. Alt yapıdan yetişmişti. Şimdilik gençliği vardı, ismi yoktu. Zaten o yüzden de yedek oturduğu belliydi. Oyuna girdi. Sahada şefi olmayan takımın, küçük şefi oldu. Sahada kaldığı kısa sürede çok büyük işler mi yaptı? Belki de hayır. Ama en azından sahada yürümedi. Koştu, mücadele etti. Her topun arkasına geçti. En önemlisi sorumluluktan kaçmadı. Bu takımın esas umudunun kendisinde olduğunu gösterdi.
Sahada sadece kötü olan Manisaspor muydu? Değildi elbet. Bir de hakem Bülent Birincioğlu vardı. Tam anlamıyla evlere şenlik. İlk yarıda Bülent Cevahir’in düşürülüşüne seyirci kalması inanılır gibi değildi. Hele ikinci yarıda sarı kartı olan Rostand’ın topa yaptığı smaç’a ikinci kartı gördüğü ancak baskı sonucunda çıkartan bir hakem için diyecek fazla bir şey, yazacak başka bir kelime bulamadım. Allah diğer takımları Birincioğlu’nun gazabından korusun demekten başka çarem yok.