EY AYYAŞ ve ÇAPULCU  TÜRK GENÇLİĞİ! Ey Ayyaş ve Çapulcu Türk Gençliği! Birinci vazifen maskeni çıkarıp kuzu kuzu, koyun koyun evine gidip oturmandır. Evinden, Okulu'ndan ve hatta daha bi güzeli mescidinden medresenden dışarı hiç çıkmamandır.  Dün

EY AYYAŞ ve ÇAPULCU 

TÜRK GENÇLİĞİ!
Ey Ayyaş ve Çapulcu Türk Gençliği! Birinci vazifen maskeni çıkarıp kuzu kuzu, koyun koyun evine gidip oturmandır. Evinden, Okulu'ndan ve hatta daha bi güzeli mescidinden medresenden dışarı hiç çıkmamandır.  Dünyaya, hayata, insana, olaylara din penceresi dışında hiç bir pencereden bakmamandır.  Zinhar aklını kullanmayasın! Mantığına başvurmayasın! Yüreğine sormayasın! Vicdanını yok sayasın!  Hiç bir şeyi sorgulamayasın!  Kula kul olasın! Tiz dediklerim yapıla! Yoksa başka türlü nasıl uyuturum ben seni bu internet çağında. Memleketin bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, ordunun bir kısmı dağıtılmış, bütün aydınları hapse atılmış olabilir. Dahili ve harici bedhahların olabilir. Hatta memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet içinde bulunabilirler. Bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; ses etmeden paşa paşa oturmaktır.  Bunu yapabilmen için muhtaç olduğun kudret ciğerlerindeki biber gazında mevcuttur. 100 yıl önce; Padişah olabilecekken ve üstelik çağdaşları diktatörken, seçilerek gelmeyi tercih eden biri, " Ey Yükselen yeni nesil" diyerek, gencini öven, onure eden söylevler veriyor ve gencine cumhuriyeti emanet edecek kadar çok güveniyordu. 100 yıl sonra bugün; Seçilerek gelen biri, hitlervari konuşmalar yapıyor. (Gerçi Hitler'de seçimle gelmişti.) Kendi gencinden korkuyor. Korktuğu belli olmasın diye aşağılıyor. Korkusunu bastırmak için de, hiç bir vicdana sığmayacak güç gösterisinde bulunuyor. Eee ne diyeceen... Lider var, lider var. Birde vatandaş var, hizmetkâr var. Mesela ben bi vatandaşım; Aynı kitleye bakıp, Gururlanıyorum! Umutlanıyorum! Gözlerim doluyor hatta, sevinçten ve kıvançtan... "Bak sen şu veletlere' diyorum.  Nasıl da utandırdılar bizi.  Biz bunlar için "koyun gibi yetişiyorlar, bi halttan haberleri yok" diyoduk.  Laylaylom yaşıyorlar zannediyorduk. Hayat bunlara güzeldi falan hani ya, Allah için güzel kapak oldu bu 5 gün hepimize. Meğer; Ne kadar duyarlılarmış, Ne kadar cesur, ne kadar onurlularmış. Yaşadıkları yerlere, kentlere, vatana millete ve insani değerlere sahip çıkıyorlarmış. Biz yetişkinlerin çıkamadığı kadar hatta. Zulmün karşısında dimdik ayakta duruyorlar 5 gündür.  Üstelik bizlerin hiç bir zaman yapamadığı, olamadığı şekilde tek yumruklar.  Biz olabildik mi hiç tek yumruk? Bizim Abi'lerimiz ablalarımız, sağ sol diye bölünüp, birbirini vurdu. Biz 80 sonrası sağ sol diye bölünüp, ayrı cafelere gittik, ayrı müzikler dinledik.  O faşist, bu komünist, şu dinci, bu ateist diye diye yiyip bitirdik gençliğimizi. Ya şimdikiler? Görün işte gözünüzle, bir ve beraberler. Ülkücüleri namaz kılıyor ortada, TGB'liler komple etraflarını çevirip, polise karşı gencecik gövdeleriyle kalkan oluşturmuşlar arkadaşlarına. Taksim Taksim olalı böyle bi şey gördü mü Allah aşkına? Duygulandırmıyor mu bu görüntü sizi? Geleceğin aydınlık olabileceğine dair bi umut yeşermiyor mu içinizde? Şapka çıkarmıyor musunuz bu olgunluk karşısında? Hizmetkârımız da dahil olmak üzere hangimiz, bu çocuklar kadar naif sergiledik isyanlarımızı gençliğimizde? Öylesine duyarlılarmış ki; çoğunu bomba artıklarıyla polislerin oluşturduğu çöpleri, sabaha dek uyumayarak topladı bu çocuklar. Ve aralarında para topluyorlar şimdi, zarar gören esnafın mağduriyetini gidermek için.  Şu davranışda ki erdemi, kör göz görür, sağır kulak duyar.  Herhangi bir siyasi partinin, miting sonrası meydan temizlediğini duydunuz mı hiç? Duymak ne aklımıza gelmez.  Empati kelimesinin anlamını daha 3-5 sene önce öğrenen bir neslin çocukları onlar. Üstelik birde olmadık eziyetlere maruz kaldılar her bakanın keyfine göre değişen eğitim sisteminde. Bu ortamdan bu çocuklar çıkmış ya helal olsun. 
İşte ben bir vatandaş olarak bunları görüyorum baktığımda.  Bir de bu pırıl pırıl gençlerin yanında, hani çarşı pazarda gördüğümüz türden teyzeler, parklarda, kahvelerde gördüğümüz türden amcalar, tıpkı sen ben gibi, her zaman her yerde gördüğümüz, yani ne giyim kuşam, ne yaşam tarzı, ne akıl fikir düşünce anlamında hiç de marjinal olmayan yaşıtlarımı, ara ara da ekrandan tanış olduğum ünlü simaları görüyorum. Hani halk dediğimiz şey var ya, O. Başka da bir şey değil gördüğüm. İlginçtir, baktığımız kalabalık aynı olmasına rağmen hizmetkârımız da çapulcu görüyor. Promtır mı bozuk acaba???