Dünyada, vatandaşı olduğu devletin kurucusuna düşman olan, O'na kin besleyen birilerinin var olabileceğine inanmazdım. Varmış.  ?  "Olmasaydın da olurduk" küstahlığı mesela, ideoloji uğruna bir insanın ölçüsüzce nankörl

Dünyada, vatandaşı olduğu devletin kurucusuna düşman olan, O'na kin besleyen birilerinin var olabileceğine inanmazdım. Varmış. 

"Olmasaydın da olurduk" küstahlığı mesela, ideoloji uğruna bir insanın ölçüsüzce nankörleşebileceğinin güzel bir örneği olarak hafızalarımıza kazındı.  

Sanki çok orijinal, çok yaratıcı bi slogan bulmuş da, çok parlak bi fikir içeriyormuş gibi, hani tam da gününde, gazetelere dergilere çarşaf çarşaf ilan verme görgüsüzlüğüne Allah kimseyi düşürmesin.? 

 

Belli ki; yalanlarla yıkanmış beyinlerinde, çook uzun yıllar, senin benim hesap edemeyeceğimiz kadar büyük bir kini besleyip büyütmüşler, daha acısı da içlerinde saklamışlar.  

Bizim açımızdan acı, çünkü bizi yıllarca aldatmışlar, onlar açısından acı, yıllarca ağır bir yük taşımışlar. 

Dinimizin neresine kondurduklarını bilmiyorum ama, bravo takiyyeyi çok ustaca başarmışlar.  

 

Herkes cumhuriyetçi olmak ve Atatürk'ü sevmek zorunda değil kabulüm. 

Rejimi de, kurucusunu da sonuna kadar eleştir kardeşim, şu kavgalı olduğun cumhuriyet buna elverir, imkan tanır. 

  

Ama sen işi hakarete vardırır, küstahlaşırsan, orda işler karışır.  

Çünkü unutma ki başkalarının değerlerine hakaret edenler, kendi değerlerini de hakarete açık hale getirirler. 

  

Ayrıca hiç çekinme eleştirmekten, çünkü cumhuriyete inanan ve Atatürk’ü gerçek anlamda tanıyan kişiler, dogmatik değildirler.  

İnandıkları değerlerin sorgulanmasından rahatsızlık duymazlar. 

  

Çünkü o değerlere kendileri de sorgulaya sorgulaya ulaşmışlardır.  

Çünkü kayıtsız şartsız itaati reddederler. 

Çünkü kula kul olmak yerine vatandaş olmayı, ümmet olmak yerine millet olmayı akıl baliğ olduğunda, bilinçli bir şekilde seçmişlerdir. Biat kültüründen değil, özgür düşünceden beslenirler. 

 

Atatürk’ü severler ve sayarlar, fakat peygamber yerine de koymazlar.  

Dünyada hiçbir insana, insanüstü değer yüklemedikleri için, Atatürk’ü de eni sonu bir fani olarak görürler.  

Hatalarının, yanlışlarının, eksikliklerinin olabileceğine ihtimal verirler.  

Fakat buna rağmen sevmeye ve saymaya da devam ederler. 

 

Bu nedenle, mesela, O’nun yaşarken içmeyi sevdiği şeylerin, patavatsızca gündeme getirilmesi sevgi saygıda bir eksilik yaratmaz.  

Yediği içtiği ile değil de yaptığı ettiğiyle ilgilendiğimiz için, zorlasak bile terbiye sınırları içerisine sığdıramayacağımız bazı sıfatların kendisine yakıştırılması, O’nun aziz hatırasında en ufak bir gedik açmaz. 

İnsanda doğal olan, sevdiklerine kötü laf ettirmeme refleksi devreye girse bile, sonuç bizim açımızdan buruk bir incinme olur en fazla, yoksa Atatürk değerinden hiçbir şey yitirmez. 

Çünkü Atatürk’ü gerçekten sevenler, O’nu, İnkılap Tarihi derslerinin dışında yerli ve yabancı, müspet ve menfi bir çok farklı kaynaklardan da araştırmışlar, büyüklüğüne öyle karar vermişlerdir. 

 

Yani, ‘Yüce Atatürk’ sadece dikte edilmiş çocuksu bir sevginin değil, O’nu tanıyarak, anlayarak akılla ve mantıkla ulaşılmış bilinçli bir düşüncenin ifadesidir. 

  

Yaşadığı dönemi ve o dönemin koşullarını göze alarak yapılan çok yönlü bir araştırmanın Atatürk’le ilgili başka bir sonucu üretmesi mümkün değildir.  

Tarafsız ve art niyetsiz yapılan her araştırma, çağını çok aşan yüce bir lidere götürür sizi. Başlangıçtaki çocuksu sevginizin bilinçli bir saygıya dönüşmesi bundandır. 

  

Atatürk, tanıdıkça ve anladıkça, büyüklüğünü teslim etmek zorunda kalacağınız bir insandır. 

 

Farkındaysanız bir önceki cümlenin başında, ‘tarafsız ve art niyetsiz bir araştırma’ dedim de ‘önyargısız’ demedim. Çünkü önyargılı olsanız da fark etmez, O’nun hayatı ve yaptıkları sizin önyargılarınızı boşa çıkarır. Yani ‘Beton Kemal’ diye çıktığınız yol, sizi ‘Büyük Adammış’a götürür. 

 

Yeter ki tarafsız olun ve kafanızın bir yerlerinde ‘ bu araştırmanın sonunda illa ki, Atatürk ve yaptıkları kötüdür sonucuna ulaşmam lazım’ gibi bir art niyetiniz olmasın. 

 

Mümkün olduğunca çok kaynağa başvurur ve NUTUK’un da hiç değilse sayfalarını karıştırırsanız, en azından, tarihi gerçeklerden uzak bilgi parçacıklarını bir yerlerde paylaştığınızda, benim gibi ukalaların diline düşmezsiniz. 

 

Birinci ağızdan samimi bir günlük olan NUTUK’a bi göz atmadan Atatürkçü olanlar çoğu zaman çoğu yerde ne ölçüde saçmalayabiliyorsa, aynı cehaletle Atatürk’e düşman olanlar da o ölçüde saçmalıyorlar çünkü. 

 

O’nu zerrece anlamamış oldukları halde Atatürkçü geçinenlerin saçma salak uygulamaları ve aslında pek bi güzel anladığı halde işine gelmediği için anlamazlıktan gelenlerin yalan ve iftiraları yüzünden düşününüz ki, yüce bir insana yüce dediğimizde tepki çeker hale geldik bugün.  

Kendilerine ne söylenilmişse onu belleyip, zahmet edip araştırmayanların ne ölçüde bağnaz olabileceği, tahammül sınırlarına bir göz atılarak rahatlıkla anlaşılabilir. 

Bazılarında, bu sınır o ölçüde daralmıştır ki, sadece 2 kelimeden oluşan, hakaret, küfür filan da içermeyen bir pankarta dahi tahammül edilememektedir.  

 

Bu ölçüde kini, nefreti, öfkeyi anlamıyorum. 

Ne örfüm, ne adetim, ne bilgim, ne görgüm, ne inancım, ne vicdanım bu durumu anlamama müsaade etmiyor. 

Bu nedenle bazılarına rahatsızlık verse de inadına YÜCE ATATÜRK. 

Çünkü O gerçekten yüce.