90'lı yıllarda yaşanmış güzel bir anı...
"Sekiz yaşındaydım. O güne kadar doğum günüm hic kutlanmamış, bana bir doğum günü pastası hiç alınmamıştı...
O gün annemle yürüyerek, hastaneden eve geliyorduk.
Annem yolumuzun üstündeki bir pastaneye girdi , ben kapının önünde kaldım.
Vitrindeki bir birinden güzel pastalara bakıp,almasak da kendime bir pasta seçecektim.
Ortada duran çikolatalı büyük pasta tam hayalimdeki gibiydi.
Biran o pastayı alıp, bugünkü doğum günümü kutladığımı hayal ettim...
Babam işten çıkarılmıştı, evimizin kirasını ödeyememiştik.
Evde hergün bu konular konuşuluyor, tartışılıyordu.
Annemle babam çok üzgündü.
Yol boyunca anneme 'Bana ne zaman doğum günü pastası alacaksın?' diye sormuştum.
Annem 'Borcumuz bitince sana en güzel pastayı alacağım' demişti. Yani bana uzun bir süre pasta alınmayacaktı.
Üzgündüm, içimi çekerek vitrindeki pastalara bakıyordum.
O sırada bir kadın pastaneye geldi, içeriye girmeden önce benim yanımda durdu.
'Adın ne senin cici çocuk?' dedi.
'Ersen. Bugün benim doğum günüm' diye cevap verdim.
'Hangi pastayı beğendin?' dedi.
Çikolatalı pastayı çok beğendiğimi, çok paramız olunca o pastayı alacağımızı söyledim.
Kadın gülümseyerek saçlarımı okşadı pastaneye girdi.
Annem ise poğaça, gevrek vs. ürünlerin fiyatını tek tek soruyor, parasına göre bir şeyler almak istiyordu.
Annem sırasını benimle konuşan kadına vermişti.
Ben ise doğum günü pastası hayaliyle en çok istediğim pastaya bakıyordum...O da ne? Tezgahtar benim beğendiğim pastayı vitrinden aldı...
'Olamaz Allah'ım o pasta benim... Benim pastamı o kadına verme Allah'ım...' diye sessizce feryat ettim.
Gözlerim dolmuş, içim acımıştı.
Tamam pastayı zaten alamıyacaktık, hiç olmazsa pastaneden ayrılıncaya kadar satılmasaydı.
'Allah'ım benim sevdiğim pastayı ona verme, sen vermezsen o alamaz' diye için için yalvarıyordum.
Kadın pastaneden çıktı, yine yanımda durdu.
Üzüntümden başımı kaldırmıyor, yere bakıyordum.
Kadının biran önce gitmesini , beni üzüntümle başbaşa bırakmasını istiyordum.
Ancak kadının siyah, topuklu ayakkabılarını hala görüyordum.
Kadın yanıma çömeldi... O sırada annem de pastaneden çıkmıştı...
Kadın tatlı bir sesle, 'Bugün senin doğum gününmüş, pastan benden hediye... Bunu senin için aldım...' dedi.
Duyduklarıma inanamıyordum.
Kadın pasta kutusunu bana uzattı, saçlarımı sevgiyle okşadı.
Gözlerinde öyle derin bir sevgi vardı ki...
Çocuk kalbimle o sevgiyi ta yüreğimde hissetmiştim...
Biraz önce onun hakkında düşündüklerim için utanmıştım.
Annem hemen itiraz etti, 'Sağ olun ama biz onu almayalım' dedi.
Kadın ayağa kalktı, iç çekerek, 'Hanımefendi benim Ersen'le yaşıt bir oğlum vardı. Yaşasaydı bugün sekiz yaşında olacaktı. Dört yıl önce oğlumu lösemiden kaybettim. Bugün oğlumun ölüm yıldönümü. Her sene on Mayıs'ta oğlum için bu çevredeki çocuklara bir şeyler alır dağıtırım. Bugün de hayır yapmak için gelmiştim.
Kapıda oğlunuzla konuştum. Onun çikolatalı pastayı beğendiğini öğrenince hediye ettim. Ersen'i sevindirmek istedim. Lütfen kabul edin , beni kırmayın' dedi.
Bunları söylerken kadının gözleri dolmuş, boğazı düğümlenmişti..Annemle ben de bunu öğrenince gerçekten çok üzülmüştük...
Pastayı teşekkür ederek aldık...
Kadın bana mutlu yıllar dileyip yanaklarımı öptü...
O iyi yürekli kadının gözlerindeki sevgiyi ve derin acıyı, yüzünün sol tarafında çenesine yakın iri beni ve bana hiç beklemediğim bir anda hediye ettiği ilk doğum günü pastasını hiç unutamadım...
Ne zaman Karaköy'den geçsem, bir zamanların Bükmen Pastanesi'nden bana hediye edilen o pastayı hatırlar, o sevinci, mutluluğu tekrar yaşarım...
Ve o iyi insana dua ederim.
Onun sayesinde unutamadığım güzel bir doğum günü yaşamıştım..."